BÖLÜM-2:ÖLÜM ORMANI

40 3 50
                                    

Herkese tekrardan merhaba! Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur diyerek lafı çok uzatmadan size iyi okumalar diliyorum!

Prenses Sayina’nın bakış açısından

“Dövüş sanatlarından da, savaştan da, hırs oyunlarından da nefret ediyorum,” dedim ve parmaklarımdaki bantları tek tek koparmaya başladım. Ellerimin sırt kısmındaki eklem yerleri kızarmış ve birkaç tanesi de soyulmuştu.

Herkes dövüş sporlarına ilgi duymak zorunda değildi.

Herkes iyi kılıç kullanmak zorunda değildi.

Herkes iyi ok atmak zorunda değildi ve herkes aynı şeyleri sevmek zorunda değildi.

Sinirden sıktığım çenem gözyaşlarımı dizginlemek için iyi bir yöntemdi ama bu sefer mücadelesini kazanamamıştı. Sağ gözümden süzülen yaş yanağımda iz bırakarak yoluna devam etti. Omuzlarım çöktü ama ben ellerimin sırtına bakmaya devam ettim.

Resim yapmak için kullanmam gereken ellerim paramparçaydı ve bu kimsenin umurunda dahi değildi.

Odamın kapısı tıklatıldığımda gözlerimden akan yaşları hızla sildim ve yatağıma oturup rahat bir pozisyon aldım.

Güçsüz olduğunu sadece aynadaki bilecek. İlk kural buydu Sayina, unutma.

“Gelebilirsin,” diye seslendim. Odanın kapısı açıldı ve içeriye hizmetçiler girdi, üç kişiydiler. Birisi akşam giyecek olduğum elbiseyi askıya astı. Birisi banyoya girip duş almam için küveti esanslarla doldurdu. Diğeri de masanın üzerine makyaj malzemelerini dizdi ve üçü de bir şey demeden odadan ayrıldı.

İkinci kural, asla kimseyle fazla samimiyet kurma hançer ilk olarak en yakınlarından gelir.

Aradan birkaç dakika geçmişti ki odanın kapısı paldır küldür açıldı ve içeriye Linda girdi. “Abla,” diyerek heyecanla konuşmaya başladı. “Bugün atı tam üç kez şaha kaldırdım ve diğerlerinde yaşadığım hiçbir sorunu yaşamadık. Sanırım aramızda bir bağ oluştu... ”

Linda konuşmaya devam ederken yüzümde silik bir tebessümle yüzüne baktım. İki yıl sonra on sekiz yaşında olacaktı ve seneler geçtikçe güzelliği katlanacaktı. En azından bu eğitimlerde mutlu olan birisi vardı.

Onun mutluluğu benim mutsuzluğumu belki yok etmezdi ama yarıya indirebilirdi.

“... Süvari Mavi benden çok iyi asker olacağını söylüyor. Kralın kızı olduğum için torpil geçiyor da olabilir ama hoşuma giden şeylere çabuk inanırım, biliyorsun.”

“Hayır Linda,” dedim şefkatle. Yara bere içinde olan elimle yüzünü okşadım. “Sen çok başarılı bir asker olacaksın ve bunun kralın kızı olmanla nokta kadar ilgisi yok.”

Kendimden biliyorum, kardeşim.

Sevinçle parlayan gözlerine baktım ama onun gülüşü soldu ve “Bir sıkıntı mı var?” diye sordu. “Hayır,” dedim üstelemesinden korkarak. “Biraz fazla yoruldum bugün o kadar.

“General Asele fazla üzerine geliyor gibi hissediyorum,” diye mırıldandı.

Üzerime gelen General Asele değil demek istedim.

Üzerime gelen kendi istediğim hiçbir şeyi yapamıyor olmam. Üzerime gelen sırf savaş çıkacak diye istemediğim alanlarda eğitim görmem. Üzerime gelen bu krallık, dünya ve yaşam.

Zorlukla da olsa gülümsedim. “Aslında General üzerine düşeni yapıyor ben biraz çıt kırıldım yapıdayım. Uzun zamandır da spor yapmadığım için kaslarım sızlıyor onun haricinde,” dedim ve yataktan doğrulup odamın ortasına geçtim, kollarımı iki yana açıp coşkuyla gülümsedim. Yalandan gülümsediğimi anlamadı. “Akşam ki balo için sabırsızlanıyorum.”

GİRİFTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin