2

1.5K 101 2
                                    

Bir yandan şarkıya eşlik edip bir yandan da ne yaptığımı bilmeden öylece pistte dans ediyordum. Kendimi şarkıya kaptırıp dans ederken, belime dolanan ellerle irkildim. Arkamı döndüğümde kapkara gözlerle göz göze gelmiştim.

Gözlerimi gözlerinden çekemiyor, beni içine çekmesine izin veriyordum. Bir şeyler söylüyor ama son ses şarkıdan dolayı mı yoksa gözlerinin etkisinde olduğumdan dolayımı bilmiyorum ama onu duyamıyordum.

“Size eşlik etmemi ister misiniz?" en sonunda sesini duydum. Bedenim onun tarafından hala esir halindeyken dudaklarım benden habersiz “olur" demişti.

Bedenlerimizi birbirinden ayırıp bir sağa bir sola bedenini sallarken bende ona ayak uyduruyordum. Arada bedenlerimizi birleştirip elleri tekrardan belime yerleşiyor, kendi etrafımda dönüp tekrardan ayrılıyorduk.

Başka bir şarkıya geçtiğinde yollarımızı ayırmıştık. O kendi masasına geçtiğinde bende onun masasına zıt kalan barın diğer köşesinde olan masaya doğru ilerledim. Sena’nın yanına geçtiğimde ne kadar içtiğini hesaplamaya çalıştım. Gözleri kendinde değilmiş gibi bakıyordu.

“Adam yakışıklıymış he” kurduğu cümle ile biraz utanmış gibi hissettim. Bu cümleyi kurabiliyorsa demek ki hala kendinde. Onun için endişelenmeme gerek yok.

Barboydan şeftali likörü istemiştim. Barboy önüme koyduğu likörden bir kaç yudum alıp “neden eğlenmene bakmıyorsun?”

Sena omuzlarını silkeleyip gözlerini benden kaçırıp, etrafta gezdirmişti. Omzuma birinin dokunmasıyla arkamı dönmem ile tekrardan onun kara gözlerine esir alınmıştım.

“acaba size eşlik edebilir miyiz?” bakışlarım az önce dans ettiğim kara gözlünün yanındaki iki adama kaymıştı.  Kahverengi saçlı, mavi gözlü kesinlikle gözlerinin kıskanılacak derecede güzeldi. Diğer adam ise siyah saçlı, kahverengi gözlü ve keçe sakalı ile karizmatik bir duruşu vardı.

Onları süzmeyi kesip kafamı sallayıp “tabi” demiştim. Neden kabul ettim bilmiyorum ama o kara gözlerinin üzerimde olması kendimde değilmişim  gibi hissettiriyordu.

İkisi karşıma otururken kara gözlü benim yanıma, aramıza bir kişi oturacak kadar bir mesafe bırakıp oturmuştu. 

Yeşil gözlü çocuk öne doğru hafif eğilip “birazdan arkadaşlarımız gelecek. Onlar gelene kadar bir oyun oynayalım bence. Ne dersiniz?” 

“Nasıl bir oyun?” Sena bu soruyu sorarak burada olduğunu bana  hatırlatmış gibi olmuştu. Yeşil gözlü çocuk bakışlarını benden çekip Sena’ya çevirmişti.

“ Doğruluk mu? Cesaretlik mi? Gibi bir şey. Bir soru soracağız. Cevabını söylemek istemeyen ceza olarak votka içer. “

“Kabul. Oynayalım.” Küçük bir oyundan bir şey gelmez. Keçi sakallı adam elini hava kaldırdığında barboy elinde tepsi ile geliyordu. Tepsinin üzerinde votka dolu shot bardakları masanın ortasına daire şeklinde koyup yanımızdan ayrıldı.

“İlk soruyu ben sana sormak istiyorum.” Diyerek keçi sakallı bir shot bardağını alıp Sena’nın önüne koymuştu. “Ama söylemeden önce bir şey sormak istiyorum. Tabi cevaplamak istersen.”

Sena kafasını sallayıp keçi sakallıyı onaylamıştı. “hoşlandığın biri var mı?”

“bunu cevaplarsam bu biraz hileye kaçmaz mı?” keçi sakallı adam gülümseyip “biraz kaçabilir.” 

Cebinden çıkardığı sigara kutusundan bir tane sigara alıp diğer cebinden çıkardığı elektronik çakmak ile sigarasını yaktı. “ o zaman direk soruya geçmek istiyorum.
Telefonundan em son mesajlaştığın erkeğe ona aşık olduğunu söyleyeceksin. Yapamazsan...” gözüyle Sena’ nın önündeki shot bardağına değdirip “bunu fondiplersin.”

Gölge'nin Gerçek YüzüWhere stories live. Discover now