1. Yadigar: Harikalar Diyarı

565 55 769
                                    

Selam :)

İyi okumalar!

İyi okumalar!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

-------

Sonbaharı seviyordum.

Parmaklarım oturduğum koyu kahve taşlarla kaplı bankın pütürlü yüzeyinde gezindi. Üzerine yorgunlukla yığıldığımdan beri aklıma gelen ilk sağlıklı ve pozitif düşünce bu olmuştu. Yaprakların yavaş yavaş sarı ve turuncu kreasyonuna geçişi, doğaya bir sakinliğin çökmesi, kuşların sürü halinde daha iyi bir geleceğe yol almaya karar vermesi.. Zihnime huzurlu alan tanıyabilecek her düşünceyi kafamda tekrar tekrar dolaştırdım. Sonuç olarak göç eden kuşlara imrenen tarafım ağır bastığında suratımı buruşturdum, olumlu olmak bazen gerçekten çok zor oluyordu. Bu yüzden çevremde dikkatimi dağıtabilecek bir şeyler aradım, meşgul bir zihin rahat bir zihindi.

Tam önüme konmuş olan, yerde bulduğu kırıntıyı gagasıyla oradan oraya sürükleyen serçe dikkatimi kendinde toplamayı başardığında gözyaşlarım nihayet biraz olsun durulmuştu. Küçük ayakları üzerinde zıplaya zıplaya gidişi o kadar sevimliydi ki yüzüm bir gülümsemeye evrildi. Kuşlarla ilgili şarkılar var mıydı? Ya da serçeler... Ah şarkı aklıma bir türlü gelmemişti ama şu an bir Kaptan Jack Sparrow'a hayır demezdim. Canımı sıkan gerçeklere rağmen arada bu kadar canlı şeylerin var olması benim çıkış biletimdi, dramatik bir bataklıkta saplanıp kalmayacaktım. Kaybettiklerim her zaman yokluklarını yüzüme vuramayacaktı, izin vermeyecektim.

Düşüncem kendi kendimle dalga geçmeme neden oldu. Sanki yüzüme vurması çok zormuş gibi... Bazen en büyük kaybımın evde hala nefes alır bir şekilde beni beklediği gerçeği tüm canlı düşüncelerimin boğazını öylece kesip geçiyordu. Başımı umutsuzluktan kurtarmak isteyerek iki yana salladım. Annemi henüz kaybetmemiş olmama rağmen bana o kadar yokluğunu hissettiriyordu ki onu var saymak televizyondaki zombilerden biri ile eş tutmaktan farksızdı.

Yanağımda asılı kalmış son damlayı da silip ayağa kalktım, öfkem gözyaşlarımı kuruttuğuna göre gitme zamanım gelmişti. Duygu yönetimi konusunda bazen elimin ayarı kaçıyor, öfke her fırsatta emosyonel karışıklığımda baskın çıkıyordu. Benim acılarıma ayrılan süre dolmuştu, tekrar durumu kurtarmaya geri dönmem gerektiği gerçeği içimdeki tüm trajediyi temizlemişti. Vücudumu istila etmiş öfkeme rağmen mezarlıktan çıkarken babama içimden ufak bir veda daha etmeyi unutmamış olmak biraz olsun vicdanımı rahatlatmıştı. Sonraki ziyaretime kadar başına koyduğum güllerin solmayacağını umuyordum. En azından biraz daha yanındaymışçasına bir şeyler onunla taze kalsın istiyordum.

Ufak olsa bile park etmesi kolay olduğu için aşırı sevdiğim babamın arabası İnci'ye binerken yüzüm kaskatıydı. Aynaya baktığımda son derece berbat bir ifadeye sahip olduğumu fark ettim, bu memnuniyetsiz kederli suratla kimseyi iyi olduğuma inandıramazdım. Hızla yanaklarımı hafifçe tokatlayıp dudaklarımı ıslattım, yüzüme renk gelmesi için çabaladım. Yan koltuğa bıraktığım çantadan rujumu çıkarıp gül kurusu rengini kenarlara doğru inceliyor olsa da ortası oldukça dolgun dudaklarıma iyice yaydım. Kendime gelmeliydim, daha fazla vakit kaybedemezdim. Hafif bir rüzgar bile olsa darmadağın hâle gelmiş kızıl saçlarımı elimle düzene sokmaya uğraşsam da dalgalı buklelerim dokundukça daha da kabarınca iç çekip onları kendi haline bıraktım. Varlığına son derece minnettar olduğum nadir bir genetik miras olan mor irislerim insanların dikkatini dağıtacağı için kendimi fazlasıyla şanslı sayıyordum.

RHOSİNWhere stories live. Discover now