10. Yadigar: Kehanetler ve Şarkılar

318 43 586
                                    

Selam :)

İyi okumalar...

------

------

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

------

Tarih Druidi olan Torin ile sadece iki sabah geçirmiş biri olarak nazik ve bu sarayda saygı duyulan biri olduğunu söyleyebilirdim. Hakkında hiçbir fikrim olmasa bile ilk kez gerçek bir Druid gördüğüm için ders boyunca uzun bir süre tüm hareketlerini incelemiştim. Zarif biriydi, sorularıma ayrıntılı açıklamalar yapmış alfabelerini bana öğretirken mümkün olduğunca yardımcı olmuştu. Bugün öldürülmesi, hem de diyarın kara listesindeki en tepede bulunan adamın bunu yaptırmış olması ilk başta alakasız gelmişti. Ta ki büyükannem beni odama kovalayıp başıma da Julianne'i bekçi olarak dikene kadar...

Adam benimle tanıştığı ve benden bahsettiği için öldürülmüş olabilirdi. Ve bu Gök Hükümdarın da Cellat'ının da peşimde olduğu anlamına gelirdi. Bu konuda duygularım karışıktı, ne düşünmem gerektiğini neyden korkmam gerektiğini kestiremiyordum. Veya neye karşı önlem almam gerektiğini... Aslında büyükannemin harita odasındaki toplantısını aynalardan gözetlemeyi planlamıştım ancak başıma Julianne'i bırakmasıyla bu planım darmaduman olmuştu. Pasif kraliçenin bu konuda benden bir adım önde olması canımı sıktığı gibi bana tacı takmayı karar aldıktan hemen sonraki ilk aile toplantısını beni dışarıda bırakarak yapmaları gururuma dokunmuştu. Güvensizlikleri can sıkıcıydı, sanki onlardan başka biriyle konuşabiliyor görüşebiliyordum da ihanet edecektim. Koskoca diyarda yapayalnızdım işte, bunu görmemekte niye ısrar ediyorlardı. Zaten Akiel'i de Leia'yı gördükten sonra bir daha hissedememiştim. Onun varlığını hissetmek yalnızlığımı biraz olsun kırıyor bana umut veriyordu, Leia'yı benim gözlerimden gördüğü için bir daha gelmezse diye korkmaya başlamıştım.

Sanırım benim tek güvenebileceğim ruh Clio'ydu ancak Julianne buradayken de onu yanıma çağırmak istemiyordum. Bir ruhla o da bir Rasmışçasına yakın bağ kurduğuma şahit olan birinin ne tepki vereceğini kestiremiyordum.

Julianne balkonuma çıkmış, taştan korkuluklara yaslanmıştı. Buradan gökyüzünü izliyormuş gibi görünüyor olsa da aklının aşağıda konuşulanlarda olduğundan yüzde yüz emindim. Nasıl olmazdı ki? Benim bile ona baktıkça aklım o atışmaya kayıyordu.  Bizim ailemizin neredeyse soyunu kurutacak olan düşman kabilenin şefinin kızı olduğunu biliyordum, bilmediğim şey aşağıda Gwen'in bile ona nefret kusacak kadar neden ileri gittiğiydi. Sherana yine mantıklı yaklaşıp makul kadını oynamış olsa bile diğerlerinin Juli'yi ilk fırsatta bu kadar ezmesi beklemediğim bir durum olmuştu.

Kafamdaki tüm sorunları sonra düşünmek için kenara kaldırdım, bu elimde üzerinde düşünebileceğim kadar materyal olmadığı için fazla kolay olmuştu. Balkona Julianne'nin yanına adımlarken sonsuz bahara bir kez daha şükrettim. Üşümek ya da soğuktan tir tir titremek gibi ihtimalleri düşünmenize gerek kalmaması muhteşem bir lükstü.

RHOSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin