16. Yadigar: Albion'da Karşılama

268 38 369
                                    

Selam :)

İyi okumalar...

———

———

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

———

Vakit kazanmak istediğim için Clio'yu kullanmaktan vazgeçmiştim, yürüyerek kazanacağımız beş dakika içinde çok fazla şeyi kafamda tekrar edebilir takıldığım şeyleri Levi'ye sorabilirdim. Hem sürekli sanki onu kölemmişçesine kullanmak hoşuma gitmemeye başlamıştı. Akıllara durgunluk veren bir kudreti olsa bile aslında anneme aitti. Onu terk eden beni de burada bilgisiz ortada bırakan anneme... Ama Clio bana cidden sahip çıkıyor, bazı şeyleri öğrenmeme yardımcı oluyordu. Bu diyardaki sayısını henüz tam olarak bilmediğim kabileler gibi...

Mesela Rosen kabilesi ve Akadna kabilesi ailemize yıllar öncesinden beri malum sebeplerden düşmandı. Eğer bir şahin amblemi veya üç başlı mızrak amblemi görürsem oradan topuklamalıydım.

Akadna haricinde dayım Artos'un ölümünde şüpheliler kısmında Paladin kalesine çok yakında yaşayan Drena kabilesi de vardı. Hala Kızıl Hükümdar'ı öldürdüğü için Altın Hükümdar'ın soyunun cezalandırılması gerektiğine inanan bir kabileydi ve dışarıdan lanetli görünmemiz için her şeyi yapabilirlerdi. Ancak elimizde yeterli kanıt yoktu. İkiye'ye bölünmüş bir kalkan onların simgesiydi ve benim için başka bir alarm sebebiydi.

Müttefik kabileler de vardı tabii ki; Locke, Raelan, Nieran ve Mensia gibi... Onlar eğer dans etmeyi teklif ederse kırmayıp kabul etmeliydim. Enlila, Gynra ve Sairen ise Tharian'a yani Gök hükümdara sadık olan kabilelerdendi. Onun saflarında onun için savaşıyordu.

Gök hükümdar olan Kral Efnisien'in ailesi ise... Onlar konusunda tamamen doğaçlama ve duruma uygun hareket etmek zorundaydım çünkü kendi ailemizin içinde bile herkesin onlara karşı diplomatik tavrı farklıydı.

Ben kafamda kendi kendime bu bilgileri tekrar edip duruyordum. Kendimce kabileleri müttefikler, diplomatik dostluklar ve tehlikeliler diye gruplandırmıştım. Hepsini ezberleyemesem de önemli olanların üstünden defalarca geçmiş Levi ile dans pratiğimizde de yüksek sesle tekrar etmiştim.

"Bugün sessizsin, soru sormuyorsun." diye konuşmayı başlattı Levi, kolu hala kolumdaydı ve işaret parmağında yadigarı olan yüzük ışıldıyordu. Leia buralarda sinsice dolaşıyor mu merak ediyordum. Ya da ona Akiel hakkında soru sorsam ne kadarına cevap vereceğini...

"Bir şeyleri sormak istiyorsan bana sormalısın Ophelia."

İlk bana soru soran Levi olduğu için önce onu yanıtladım.

"Odaklanmaya çalışıyorum, şu anda yeni şeyler öğrenmeye vaktim yok. Ya da farklı şeyleri sindirmeye..." Sonra tabii ki içimden Akiel'e sataştım. "Sorduğumda cevaplamıyorsun ki."

Akiel cevaplamak konusunda epey hızlıydı. Ki cevaplarken eğlendiği de sesinden belliydi.

"Evet, tam da bu yüzden bana sormalısın."

RHOSİNDonde viven las historias. Descúbrelo ahora