2

267 27 62
                                    

Ertesi sabah okula geldiğimiz de her yerde Will'i aradım. "Dostum sakin olsana, gelir yakında. Sabahın körü sonuçta değil mi?" Kapıdan giren Will'i gördüm. "Aha!" Gülümsediğimde o da gülümseyerek yanıma geldi. "Günaydın."

"Günaydın." Biraz bakıştıktan sonra elimde ki tişörtü vermeyi unuttuğumu farkettim. "Ah, işte tişörtün." Tişörtü açarak baktı. "Çok güzel! Hemen giyebilir miyim?"

"Tabii ki!" Eddie omuz atarak beni yana ittirdi ve Will'e baktı. "Will Byers ha?" Will'in yutkunduğunu gördüm. "Eddie Munson." Aralarında ki gerginliği hissettiğimde tedirgince güldüm. "Bakın çocuklar-" Gülüşerek el sıkıştılar. "Hellfire'a hoş geldin Byers. Abine selam söyle." Başıyla onayladı. "Siz ikiniz tanışıyor musunuz?'

"Evet, abisi eskiden arkadaşımdı. Şimdi pek görüşmeyiz." Gülümsedim. "Anladım. Hellfire yabancıya gitmedi desenize." Dustin, Eddie'yle aramıza girerek Will'in karşısında durdu. Gülümseyerek elini uzattı. "Ben Dustin. Dustin Henderson." Will elini tutup sıktı. "Will. Will Byers." Onunla tek tanışmayanın ben olduğunu farkettiğimde lafa girdim. "Benimle tanışmadı! Ben de Mike." Kocaman gülümsedi. "Memnun oldum Mike!"

"Ben de öyle." Omzunu patpatladım. "Bizimle olmadı." Will güldü. "Hayır hayır, oldum!" Zilin çaldığını duyduğumuzda hepimiz dağılmak zorunda kaldık. Birkaç gün sonra Will ile oldukça yakınlaşmıştık. Onu sanki yıllardır tanıyormuşum gibi geliyordu ve bir türlü ayırt edemiyordum. Bisikletlerle çimenlik bir yere giderek yere oturduk. Mart ayında olmamıza rağmen hava sıcaktı. Geriye doğru uzanıp Will'e baktım. "Will, daha önce hawkins ortaokuluna falan gittin mi?"

"Hayır, hawkinse daha yeni taşındık. Daha önce buraya hiç gelmemiştik."

"Neden bu kadar yüzün tanıdık geliyor anlamıyorum. Sana da öyle oluyor mu?" Başıyla onayladı. "Dediğim gibi, insan insana benzermiş." Gülümsedi. O gülümsediğinde çok tatlı oluyordu. Eddie ve Dustin'in yanımıza geldiğini gördüm. Diğerleri yoktu. Lucasında olacağını söylemişlerdi fakat belli ki o yine yoktu. "Ee, hellfire'a alıştın mı?"

"D&D oynamaya bayılırım. Oynayan bir kulüp bulduğum için çok mutluyum."

"Yani?"

"Alıştım, hepiniz çok iyisiniz. Özellikle sen." Gülümsedim. "Hey, siz ikiniz neden bizi beklemediniz?"

"Beklemek? Buluşma saatimiz buydu."

"Yani geciktiniz." Eddie bağdaş kurarak oturdu, aynı şekilde Dustin de. "Diğerleri de gelir şimdi. Dustin ile yolda D&D oynama kararı aldık." Will sevinçten güldü. "Ama çimenlik alanda nasıl oynayacağız?" Yattığım yerden oturur pozisyona geçtim. "Masa getirirler sanırım." Çocukları biraz bekledikten sonra geldiler. "Sonunda!" Alkışlayarak onların gelişini kutladık. "Masa getirmediniz mi?" Eddie hızla ayaklandı. "Salaklar!"

"Kimse masa getirmemizi söylemedi!"

"Çimenlik alanda masa mı var! Yat yere masa oluyorsun." Eddie'ye güldük. "Hadisene."

"Dur- cidden mi?"

"Şakam mı var aptal!" Çocuk neredeyse yere yatacakken Eddie güldü. "Dalga geçiyorum. Hallederiz bir şekilde." Hava kararıncaya kadar oynadık. En mutlumuz Will'di. Onun sevincini gülümseyerek seyrettim. "Hadi artık gidelim."

"Bir turcuk daha!"

"Olmaz Will, akşam oldu. Evlerden de uzaktayız." İç çekti. "Of ya." Ayağa kalktığımda kalçamı çırptım ve onu kaldırmak için elimi uzattım. Tutarak kalktı. "Yarın okulda görüşürüz." Diğerlerine veda edip bisikletlere atladık. Will'e eve kadar eşlik ettim. "Yarın görüşürüz o zaman Mike." Gülümsedim. "Görüşürüz." Kapıya kız kardeşi çıktı. "Ah, El." Kız ile göz göze geldiğimde kalbim güm güm atıverdi. "Mike hazır gelmişken seni kız kardeşimle tanıştırayım. "El, bu Mike. Mike, bu da Jane. Biz genellikle ona El ya da Eleven deriz." El'den çok etkilendim. İnanılmaz bir güzelliği vardı ve göz kamaştırıyordu. "Memnun oldum El."

"Ben de öyle Mike." Aynı şekilde gülümsedi. "Sonra görüşürüz o zaman."

"Bay baay!" Bir U attım ve evin yoluna koyuldum. Bütün yol kızı düşündüm. "Çok tatlıydı. Daha önce nasıl farkedemedim onu. Ahhhhhhh..." Gülümserken önüme çıkan arabayı farketmedim. "Siktir!" Direksiyonu kırdım ve ucuz atlattım. "Huhh! AHHHH! BU DURUMDAYKEN BİLE NASIL HÂLÂ O KIZI DÜŞÜNEBİLİRİM!"

ree // byler (1986)Where stories live. Discover now