7

163 25 23
                                    

Mike'ın ağzından

"Biyoloji kitabımı unuttum, Bayan Argent geldiğinde söylersin." Dustin başıyla onayladığında sınıftan çıktım. İlerlerken koridordan döndüm. "Bu ne şimdi?" Jason salağı Will'i sıkıştırmıştı. Hele birkaç kez yumruklamıştı. Yanlarına koşarak tekrar atacağı yumruğunu tuttum. "Jason, bırak onu!"

"Çekil lan ucube!" Yumruğunu biraz daha ittirmeye çalıştı ama ben güçlükle tutuyordum. "Sana bırak dedim. Eğer bunu basketbol olayı yüzünden yapıyorsan, onun bir alakası yok!"

"Nerden biliyorsun?! Yalan söylemediğini nerden bilebilirim!"

"Çünkü... çünkü..." Bunu Will için yapmam lazımdı. Burnundan akan kanları görünce içim diri diri yanıyordu. "Ben! Ben yaptım!"

"Mike-"Will'i dinlemeden bağırmaya başladım. "Will basketbol'un b'sini bilmez! Aptal aptal sadece D&D oynar! O yüzden bırak onu!" Yumruğunu sertçe indirdi ve gülümseyerek bana baktı. Çok geç olmadan aniden benim yakamı tutup dolaba sertçe yasladı. "O zaman hesaplar senden!"

"Mike-"

"Ne oluyor orda!" Bayan Argent'ın geldiğini duydum. Yakamı hızla bırakıp hocaya döndü ve gülümsedi. "Hiçbir şey hocam, şakalaşıyorduk sadece."

"Dersinize hemen!"

"Hay hay." Jason ve arkadaşları uzaklaştı ve Will ile başbaşa kaldık. "Mike sen de hemen derse geliyorsun." Başımla onayladım. Sınıfa girdiğinde Will'e baktım. "İyisin değil mi? Çok acıyor mu?" Kanayan burnunu elimle sildim. "Biraz acıyordu da, geçti şimdi." Gülümsedi. "Neredeyse benim yüzümden dayak yiyecektin. Kusura bakma."

"Hayır, özür dileme. Seni koruyacağıma söz verdim ben. Benim sorumluluğum bu." İç çekti. "Yine de içim pek rahat değil." Gülümsedim. "Önemli değil. Her şey yolunda."

"Öyle mi sence?"

"Evet. Hadi derslere gidelim." Sınıfa ilerleyecek elimden tutup durdurdu. "Mike."

"Ne oldu?"

"Bu derse girmesek olur mu?

"Girmek istemiyor musun?" Başıyla onayladı. "Tamam o zaman. Bir dersten bir şey olmaz." Dışarı çıkıp bir yere oturduk. Burnu kanamaya devam ediyordu. "Revire gitmek istemediğinden emin misin? Kırılmış olabilir."

"Kırılmış mıdır!"

"Dur bakayım." Burnunu bilerekle sıkarak kontrol ettim. "Ahh! Mike!" Güldüm. "İyisin iyisin." Oda güldü. Burun kanaması bir süre sonra geçmitşi. Hafif gülümseyerek otururken, gülümsemesinin tekrardan solması sadece birkaç saniye sürmüştü. Galiba aklına gelen şey yüzünden moreli bozulmuştu. "Noldu?"

"Sana bir şey diyeceğim." Dikkatle ona baktım. "Elevendan hoşlanıyorsun değil mi?" Yutkundum. "Ne alaka birden?"

"Öyle mi değil mi?" Gözlerimin içine dikdik bakıyordu. "Evet ama birisine söyleme sakın." Derin bir iç çekti ve önüne döndü. "O da senden hoşlanıyormuş."

"Ne! Nerden biliyorsun!"

"Hani kız kardeşim ya, Mike." Kocaman gülümsedim. "Gerçekten benden mi hoşlanıyormuş! Benden! Benden mi! Mike Wheleer dan mı!"

"Evet, neden bu kadar abarttın?" Konuşurken yüzüme bakmıyordu ve sanki bütün enerjisi emilmişti. "Sence çıkma teklifi etmeli miyim? Veya onu Eddie'nin konserine davet edeyim!"

"Güzel olur. Neyse ben gideyim artık."

"Nereye? Hey! Will!" Beni dinlemeden ve beklemeden gitti. "Ne oldu ki şimdi birden? Her neyse." Gülümsedim. "Çok heyecanlı..."

ree // byler (1986)Where stories live. Discover now