13

162 21 26
                                    

Max, Lucas, Dustin ve ben hepimiz birlikte evin alt katında oturuyorduk. "Bir dakika, bir dakika, ben anlamadım." Lucas'a baktım. "Neyi anlamadın?"

"Sen Will'den mi hoşlanıyorsun yoksa Jane'den mi?"

"O da bunu bilmiyor Lucas!"

"Niye kızıyorsun ki." Max bugün biraz kızgındı. "Bak Mike." Ayaklanıp üzerime yürümeye başladı. "Eğer Eleven'ı üzersen... karşında beni bulursun. O yüzden ne yapacaksan Eleven'ı üzmeden yapacaksın." Yutkundum. "Max, o kadar gitme üstüne. Psikolojik baskı yapıyorsun resmen." Dustin onu çekip oturttu. "Şimdi ona yardımcı olmalıyız, buraya o yüzden geldik, değil mi?" Herkes onayladı. "Neden bu tür olayları Steve'e sormuyoruz, o daha iyi bilmiyor mu?"

"Mantıklı ama o bugün başka bir kızla randevusu olduğunu söyledi." Herkes düşünmeye başladı. "Aslına bakarsanız, bizim Max ile sinema randevumuz var. Ve eğer Max, Billy'e söylediği saatte eve dönmezse üçüncü bir dayağı yemek istemiyorum."

"Yardımcı olmuyorsun Lucas!"

"Aptal aptal sadece oturuyoruz! Bir çare bulduğumuz yok ki!" İç çektim. "Robin'e sorun." Robin ile dışarıda buluştuk. Max ve Lucas ikilisi sinemaya gitmişti. "Ne?"

"Duydun işte!"

"Sen gaysin ve ben lezbiyenim diye ilişki sorununu mu çözeceğim!?"

"Gay değilim!"

"O zaman neden bu kadar kafana takıyorsun ki! Gay değilsen bırak gitsin!" İç çekerek oturdum. O da bir süre sonra yanıma oturarak elini sırtıma koydu. "Will'i gerçekten sevdiğini anlaman için kendine biraz zaman ver. Zamanla ortaya çıkacaktır. Ama bana sorarsan," Dustin ile birbirlerine baktıktan sonra bana geri döndü. "Bence sen Will'den hoşlanıyorsun. Bu kadar kafana taktığına göre."

"Fakat o arkadaşım benim-"

"Bazı arkadaşlar arkadaş kalmaz Mike. Arkadaşın diye ona aşık olamaz mısın? Mesela onu kıskanıyor musun? Ya da fokur fokur onunla sevgili olmak için içinde bir şeyler kaynıyor mu? Ya da her zaman onun yanında olmak istiyor musun? Ya da dudaklarına yapışıp sulu sulu öpmek-" Robin'in yine çok konuşası gelmişti. "Tamam susuyorum. Gene de bu bazı şeyler içinde var mı?" İç çektim. "Bilmiyorum. Var gibiler ama yok gibiler de." O da aynı şekilde iç çekerek ayağa kalktı. "Biliyor musun, Vickie ile bir randevum var ve şuan senin ergen triplerine hiç zaman ayıramam."

"Siz çıkıyor musunuz? Hani sevgilisi vardı!" Ters ters Dustin'e baktı. "Hâlâ var, 'arkadaşça' bir randevu." Durup sırıttı. "Onun için yani. Şans dileyin."

"İyi şanslar!" Uzaklaştığında Dustin ile göz göze geldik. "Bakma bana öyle Mike. Haklı, biraz zaman ver kendine."

"İki haftadır sadece düşünüyorum! Daha ne kadar zaman vereyim!" Ayaklanarak ilerlemeye başladım. "Hey Mike! Hey! Beni dinle bir!" Peşimden koşturdu. "Eğer cevap almak istiyorsan... Lan beklesene! Hey!" Durarak ona baktım. Aniden durduğumda bana çarptı. "Aptal!"

"Durmamı söyledin!"

"Aniden değil!"

"Dustin dönüyorum diye haber mi vereyim!"

"Evet düşününce saçma oluyor... Her neyse! Eğer bir cevap istiyorsan adım atmalısın."

"Will'i mi öpeyim?"

"Evet- yani hayır! Eleven'dan ayrılmayla başla. Eğer onunla ayrıldığına üzülmezsen eskisi gibi bir şey hissetmiyorsundur."

"Öyle mi dersin?"

"Evet, sanırım. Dene." Başımla onayladım. "Ama nasıl yapacağım, ya üzülürse? Kalbi kırılırsa? Ya Max beni öldürürse!"

"Hayır, yapmaz... merak etme." Tedirgin tedirgin ilerledim. "Hem sence de Eleven da seni sevmiyor gibi değil mi?"

"Değil mi? Bana da öyle geliyordu." Dustin ile biraz daha konuşup her şeyi hallettik. Eleven ile yarın buluşacaktım. Fakat buluşma ayrılma buluşmasıydı. Hâlâ kararsız gibiydim ama böyle iyiydi de.

ree // byler (1986)Where stories live. Discover now