12

167 22 17
                                    

Bahar tatili bitmişti. Bir hafta oldukça kısaydı. Eleven ile tatilde eskisi kadar buluşmamıştık. O da benden soğumuş gibi hissediyordum. "Hey, dostum!" Dustin omzuma kolunu atarak ilerlemeye başladı. "Okulun bilmem kaçıncı günü ve hâlâ Eleven ile görüşmedin mi?" Başımla onayladım. "Ne o adım attı, ne de ben."

"Ayrıldınız mı?"

"Hayır... hayır."

"O zaman neden gidip görüşmüyorsun?"

"Bilmiyorum, içimden gelmiyor." İç çekip dolabımı açtım. Çantamı içine sıkıştırırken Dustin beni dürttü. "Geliyor işte, gitsene." Koridorun başına baktım ve gelen Eleven ile Will'i gördüm. Will geçene kadar Will'i seyrettim. Ama o bana gözünü bile kaydırmamıştı. Üzerinden bir hafta geçmesine rağmen bana hâlâ kırgın olmalıydı. Ya da kızgın. "Madem içinden gelmiyor, neden ayrılmıyorsun? Hem Will ile nasıl gidiyor, aranız düzeldi mi?"

"Pek sanmıyorum. O günden sonra hiç görüşmedik. Sence özür dilemeli miyim?"

"Ne hakkında?"

"Güzel soru. Bilmiyorum. Ama gene de özür dilemem gerekiyormuş gibi hissediyorum!"

"Öyleyse dile! Çok mutlu olacaktır." Dolabımı kapatıp iç çektim. "Kafam çok karışık Dustin... Liseden cidden nefret ediyorum." Güldü. "Hadi diğerlerinin yanına gidelim. Belki Will de gelir." İlerlerken konuştum. "Zannetmiyorum. Benden sadece kaçıyor."

"Sadece utanıyor."

Öğlene doğru hep birlikte yemek yerken Will aramızda yoktu. "Demek gelmedi ha... Demek o da bizi Lucas gibi sattı HA!" Eddie yine gergindi. "HELLFIRE'I KİM SEVMEZ Kİ! DEĞİL Mİ! Değil mi dedim!" Herkes onayladı. "Hey Wheleer." Eddie'ye baktım. "Senin haberin vardır, neden gelmiyor artık?"

"Bilmiyorum, haberim yok. Benimle de çok konuşmuyor." Tek kaşını kaldırdı. "Bir şey mi oldu?" Olan şeyden bahsetmek istemedim. "Hayır, ergenlik döneminden kaynaklı sanırım." Gözlerini kıstı. "Diyorsun."

"Diyorum."

"Peki madem!" Yemeğini yemeğe geri döndü. Will'i görme umudu ile etrafa bakındım. Hiçbir yer de yoktu. Eleven da aynı şekilde. O da yanıma hiç gelmiyordu. Belki de ikiside benden nefret ediyordur. Derin bir iç çektim ve hepimiz yemeğimizi yedikten sonra dağıldık. Sınıflarda derslere girdik cart curt. Birkaç kez onu gördüm fakat, hemen kaçıverdi. Yakalamaya çalıştım ama yapamadım. "Mike." Dustine döndüm. "Ona biraz zaman vermeyi dene. En azından birkaç gün daha."

"Ama ben onun arkadaşıyım. Neden böyle yapıyor?"

"Aptal mısın oğlum sen? Sence arkadaşı olduğundan mı yapıyor böyle, yoksa olmadığından mı?"

"Olmadığından derken? Arkadaşız işte!"

"Salak! O sana aşık! Arkadaşı değilsin. Yani arkadaşısın da, seni arkadaşı olarak görmüyor. Böyle mi oluyordu?" Kaşlarımı çatarak düşündüm. "Galiba." Gülümseyerek onayladı. "Zaman ver Mike... zaman ver." Kendi kendime tekrarladıktan sonra, Dustin beni destekledi. "Çok fazla da düşünmemeye çalış. İyi olacaksınız." Artık buna inancım kalmamıştı ama sohbetin uzamaması için onayladım. Ta ki Dustin beni dürtene kadar. "Will'in yanında ki çocukta kim?"

"Ne?" Baktığı yere doğru bakarak anlamak için kaşlarımı çattım. "Daha önce görmedim."

"Ben de." Kendimde kıskançlık hissetmiştim. Yanlarına gidecekken Dustin beni tuttu ve güldü. "Ne yapıyorsun?"

"Çocuğun kim olduğunu öğreneceğim."

"Yüzsüz müsün sen? Hiçbir şey olmamış gibi mi davranacaksın? Otur oturduğun yer de." Durarak iç çektim.

ree // byler (1986)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora