4.Bölüm: Künye

4.9K 279 78
                                    

Kendimi hiçbir zaman iyi bir insan olarak tanımlamamıştım. İyi şeyler yapmıyordum. Çevreden kendimi korumak için yapmadığım şey yoktu. Asla durduk yere kimseye zarar vermiyordum. Küçükken çok ürkektim. Bunun nedeni insanların bana zarar verip veremeyeceğini bilemediğim içindi.

Her çocuk böyle olurdu elbet ama onlara bu zorla hayatta destek olacak birileri olurdu ailesi. Ben bu konuda ki eksikliğimi hiçbir zaman dolduramayacaktım.

Tek başıma ayaklarımın üzerinde durmayı bu yaşıma kadar öğrenmiştim. Karşımda ki kişi kim olursa olsun haklı olduğum sürece mücadele etmeye devam ederdim.

Şimdi olduğu gibi yine haklıydım. Kimse benim zayıf noktamı bana karşı bir koz olarak kullanamazdı. Üstelik müdür bunu bilerek yapmıştı. Bana acı vereceğini düşünüyordu, bu yüzden böyle bir yola başvurmuştu.

İnsanların yanında beni küçük düşürerek beni utandıracağını ve bir daha bu tarz işler yapmayacağıma emin gibi görünüyordu. Son hareketim onu epey bir şaşırtırken, bedenim artan adrenalin yüzünden hızlı hızlı nefesler alıp veriyordu.

"Kızım ne yaptın sen?" Tek bir camı kırmıştım. Bu odayı darmadağın ederdim ama bu kadarına gerek yoktu.

"Bir daha sakın beni küçük düşürmeye çalışmayın! Yemin ederim okuldan atılmak umurumda olmaz, bu okulu başınıza yıkarım!"

Yumruk yaptığım elimi sıkarak yanından geçerken "Bu iş burada bitmedi Neşe!" Diye bağırıyordu.

Bitmesin. Bitmesini isteyen kim?

Müdür gibi bir karaktere sahip adamı nasıl eğitimci yapmışlardı? Onu buraya müdür diye atayanlardan da nefret ediyordum.

Kapıyı açıp çıkarken, koridor boştu. Birkaç öğretmen benim çıkmam ile odaya girmişti. Benim gibi saygısız bir öğrenci kimin umurunda olurdu ki?

Herkes birazdan neler olduğunu öğrenir, beni ayıplamaya başlardı.

Okulun bodrum katında eskimiş sıraların olduğu bir oda vardı. Yalnız kalabileceğim tek yer şuan orasıydı. Kapıyı aralayıp içeri girdiğimde yere çökerek oturdum.

Sırtımı duvara yasladığımda avucumdan akan kanı okul tişörtüne sildim. Derin gibi duruyordu. Bu hareketim canımı acıtmıştı. Belki başka biri olsa ağlardı ama ağlamak benim unuttuğum bir eylemdi.

Ağlamaktan korkardım.

Bu da geçerdi. Hiç düşünmeden tişörtümden bir parça yırtacakken, kapı hızla açıldı. Kapının arkasında kaldığım için giren kişiyi görememiştim.

"Bodrum katına indiğini gördüm Eren, kör mü demek istiyorsun sen bana?" Yanlış mı duyuyordum? Bu ses Ceren'e mi aitti?

"Nerede o zaman Ceren?" Ceren odanın içine girdiğinde sesimi çıkarmadım. Pes edip kapıdan çıkıyordu ki başını çevirince beni gördü.

"Burada Eren! Çabuk içeri gel." Yerde önüme çöktüğünde, "Neşe, çok korkuttun beni! Koridor hep senin kanınla doluydu."

Yumruk yapsamda elimi kanamasına engel olamamıştım.

"Ne işiniz var sizin burada?" Müdürün yanında geçirdiğimiz vakitten sonra teneffüs vakti geçmiş, derse girmiş olmalıydılar.

"Seni bu halde bırakmazdım! Hadi gel revire gidelim." Cerenin bu ilgisine bir anlam veremiyordum. Bu ilgi bana çok yabancıydı.

NEŞE (Aile) Where stories live. Discover now