4. Bölüm: Baskı

467 42 10
                                    

Jungkook'dan...

Park krallığı ile yaptığımız ittifağın üstünden tam 1 hafta geçmişti.
Bu süre zarfında iki krallıkta halkına gerekli olan açıklamaları yapmış, her iki kraliyetin iyiliği için halkına yalan söylemek zorunda kalmıştı.

Bunun dışında hayatım klasik bir şekilde devam ediyordu. Sabah kalkıyor, duşa giriyor, kahvaltı yapıp eğitim alanında askerlere gerekli eğitimi veriyor, katılmam gereken önemli toplantılara katılıyordum.

Ancak bir sorun vardı ki kafayı yemek üzereydim. Veliaht prens olduğum ve yakında tahta geçeceğim için halk benden bir kraliçe istiyor, kraliçeden de bir yavru istiyorlardı. Anne ve babam anlayışlı insanlardı ancak halk onlara baskı yapmaya başlamış, kendi aralarında ayaklanmalar başlatmıştı. Anne ve babamda bana baskı yapıp "Ne zaman evleneceksin?"  gibi sorularla beni bunaltmaya başlamışlardı. Evlenmek sorumluluk gerektiren birşeydi. Elbette bunun sorumluğunu alabilirdim ancak herşeyden önce tarafların birbirlerini sevmesi gerekiyordu. Sevmediğim biriyle sırf halk mutlu olsun diye evlenmek istemiyordum. Ve birini sevmem de zaman alırdı öyle değil mi? Hem doğru dürüst özel hayatım bile yoktu. Zamanımın çoğunu askerleri eğitmekle, kasabaya inip halk ile ilgilenmekle ve kral olabilmem için gereken eğitimi alarak geçiriyordum... Tabii ben tüm bunları yaparken beni etkilemek için feromon  salgılayan bir çok omega ya da zayıf Alfalar oluyordu ancak onları tanımıyordum bile!??

Annem iki gün önce bana omega arayışına geçmiş ve bana "Senin için çok güzel eş adayları buldum!" Diyerek gelmişti. İlk defa anneme bağırmış ve "Ben kendi eşimi kendim bulamıyor muyum?!"  Diyerek tüm sarayı ayağı kaldırmıştım. Seveceğim kişiyi kendim bulmak istiyordum ve annemin bu yaptığı hiç hoşuma gitmemişti. Ayrıca şöyle bir sorun vardı ki park krallığının 2. Veliaht prensi Park jimin aklımı fena karıştırıyordu. Ona karşı tuhaf duygular hissediyordum... Ve kendimi ister istemez onu düşünürken buluyordum. Biliyorum, bu yanlıştı ama kendimi tutamıyordum işte!

Ben iç sesimle savaş verirken kapı tıklanmış ve içeriye yardımcım Min-ho girmişti.

"Günaydın efendim."

"Günaydın Min-ho."

"Kıyafetlerinizi buraya bırakıyorum efendim. Aileniz kahvaltıya başlamak için sizi bekliyor."

"Tamam Min-ho teşekkür ederim."

"İyi günler efendim."

Diyerek odadan çıkmış, düşüncelerim ve beni baş başa bırakmıştı.

Yatağımdan çıkıp, banyoya giderek elimi yüzümü yıkamış, Min-ho'nun yatağın uç kısmına koyduğu kıyafeti alıp hızlıca giymiş ve yemek salonuna doğru yürümeye başlamıştım.

Salona girdiğimde gerçekten de herkesin beni beklediğini görmüş ve namjoon hyung'un yanına oturmuştum.

Babam "Jungkook da geldiğine göre başlayabiliriz." Diyerek yemeğe başlamıştı. Tabii onunla birlikte hepimiz yemeğe başlamıştık.

Yemek sessiz ve sakin bir şekilde ilerliyor, kimseden çıt çıkmıyordu.
Ta ki babam sessizliği bozana kadar.

"Konuştuğun birisi var mı jungkook?"

Ve yine başlıyorduk...

"Hayır yok baba."

"Biliyorsun ki sen veliaht prens sin ve halk senin evlenmeni istiyor."

"Halk istiyor diye evlenmek zorunda mıyım?"

"Evet!"
"Sen yakında kral olacaksın ve senin önceliğin halkın mutluluğu olmalı."

"Kendi mutluluğum'un bir önemi yok yani?"

"Önceliğin halk " demiş ve susmuştu. Ben de konuyu uzatıp kavga etmek istemediğim için hiçbir şey söylememiş öylece yemek yemeğe devam etmiştim. Ama tabii ki bana rahat vermeyi düşünmüyorlardı. Bu seferde annem konuşmaya başlamıştı.

"Halk senden kraliçe istiyor jungkook. Ve sen de kimseyle konuşmadığın için olaya bizim el atmamız gerekiyordu. Biliyorum sevdiğin kişiyle evlenmek istiyorsun ama böyle giderse halk ayaklanacak ve tahtına geçebileceğin bir kraliyet kalmayacak."

"Ne demek istiyorsun anne?"
Annem susmuş, kafasını çevirerek babama bakmıştı. Babam derin bir iç çekerek "Yarın Kim krallığının omegası prenses kim jennie'yi istemeye gideceğiz." Demişti.

Babamın sözleri üzerine elimdeki çatal ve bıçak tabağa düşmüş ve sert metalin porselen tabağa çarpması ile rahatsız edici bir ses oluşmuştu. Gözlerim kararmış, ellerim titremeye başlamıştı. Deltam kontrolü ele alıyordu.

"BENİM HABERİM OLMADAN NASIL BÖYLE BİR KARAR ALABİLİRSİNİZ!"

"Jung-"

"KES SESİNİ! BU GÜNE KADAR SİZE SAYGIDA KUSUR ETMEDİM AMA BU ÇOK FAZLA! SEVDİĞİM BİRİ OLUP OLMADIĞINI BİLE BİLMİYORSUNUZ VE BÖYLE BİR KARAR ALIYORSUNUZ!"

"Eğer sevdiğim birisi varsa onu isteri-"

"BU BİR ŞEYİ DEĞİŞTİRMEZ! SEVDİĞİM BİRİSİ YOK! AMA EMİN OLAMADIĞIM DUYGULARA SAHİBİM! YAPTIĞINIZ ŞEY İĞRENÇ BİR ŞEY! HALKIN MUTLULUĞU İÇİN KENDİ ÖZ OĞLUNUZUN MUTLULUĞUNU HİÇE SAYIYOR SUNUZ!" diyerek koşarak çıkmıştım saraydan. Bir-kaç gün uzaklaşıp kafamı toplamam lazımdı...

~~~~~~~~~~~~~~~

Jenkook SHİPLEMİYORUM!
Sadece isim olarak kullandım. Lütfen yanlış anlamayın.

Kısa bir bölümdü biliyorum.
Hiç jikook yoktu ancak jungkook'un yaşadığı sorunları bilmeniz gerekiyordu.

Umarım beğenmişsinizdir...

<3

 Mühürlü Aşk, Jikook (ARA VERİLDİ)Where stories live. Discover now