13. Bölüm: Ruth

319 33 10
                                    


Smut yok (:

Jimin'den

Sabah gözlerimi açtığımda, burnuma gelen okyanus kokusu ile huzurla gülümseyip ellerimi belime sarılı olan kollara çıkarmış ve okşamıştım yavaşça..

Güneş yeni yeni doğarken saray oldukça sessizdi. Bu sessizliği güneşin henüz tam doğmamış olmasına bağlarken jungkook'un kolunu okşayan ellerimi durdurup yapabildiğim kadar arkamı dönmüştüm.

Jungkook kollarını sıkı bir şekilde belime dolamış, burunu da enseme bastırmıştı. Tabii ben arkama dönmeye çalışırken burnu ensemden uzaklaşmış olsa da sıkı sıkıya sardığı belimi bırakmamıştı.

Ellerimden bir tanesini yüzüne doğru götürüp gözünün önüne gelen saçları arkaya doğru taramıştım narin bir hareketle.

Yanağı'nın üstüne yattığı için bir tavşan dişleri kendisini gösterirken kirpikleri kusursuz bir şekilde yanağına dökülüyor, nefesimi kesiyordu.

Kesik bir nefes alıp gözlerimi çektim yüzünden. Baktıkça daha çok kapılıyordum büyüsüne. Ne zaman gözlerim gözlerine değse, yüreğim sızlıyor'du. Acıdan değil, mutluluktan, aşktan sızlıyor'du.

Gözlerimi tavana dikip yanımda ki varlığını unutmaya çalıştım zorda olsa. Kalbim yine hızlı hızlı atıyor, tatlı bir telaş kol geziyordu bedenimde.

İlk değildi güne onunla başlayışım ancak bir türlü alışamamıştım işte. Gözlerimi kapatıp ellerimi tekrardan belimde ki kollara çıkarıp okşarken dün neler yaşadığımız gelmişti aklıma.

Benimle ilgili pek çok detayı biliyor, buna dikkat ediyordu.. savaş konusunun aklımdan silmeye çalışırken yüreğim bu sefer onu kaybetme korkusu ile sızladı. Düşüncesi bile ne kadar acı vermişti, olurda gerçekten kaybedersem nasıl katlanırdım bu acıya, nasıl nefes alırdım?

Endişelerim benden bağımsız büyüyüp giderken kokum yoğunlaşmış, vanilya kokusu yerini acı bir kokuya bırakmıştı.

Beynimde ki şeytanlarım beni ele geçirmeye çalışırken, rahatsız bir nefes çektim içime. Öyle çok korkuyordum ki onsuz kalmaktan, nasıl tarif ederdim bilemedim.

Gözlerimi sıkıca yumup beynimde ki sesleri susturmaya çalıştım kendimce. "hayır ona birşey olmayacak..” demiştim çaresizce. Olmayacaktı. Jungkook öyle söylemişti.

Belimde ki kollar mümkünmüş gibi daha da sıkılaşırken tek bir ses, benim yapamadığımı yapmış, tüm şeytanlarımı susturmuştu.

“Canımın içi?” sesi yeni uyanmış olmanın verdiği etki ile boğuk çıkarken aynı zamanda endişeliydi de.

Gözlerimi yavaşça açıp dolu gözlerime ona baktığımda, yerinde doğrulmuş tek kolunun üstünde dururken, “Kabus mu gördün?” diyerek bir elini yanağıma götürmüş, baş parmağı ile elmacık kemiğimi okşamıştı.

Hayır..” dedim kısık bir sesle. Gözümün önüne gelenler tıpkı bir kabus gibiydi ama ben uyumuyor'dum.

“O halde sorun ne, neden bu kadar korktun?” şefkatli bir sesle yanağımda ki elini saçlarıma çıkarıp sarı tutamlarımı okşarken cevap vermeden durmuştum öyle. Ne diyecektim ki? Seni kaybetme düşüncesi beni bu hale getirdi mi?

“Kook..” ismini mırıldanıp göğsüne sığınırken jungkook hiç itiraz etmeden kabul etmişti beni.

“Sorun ne bebeğim?..” okşadığı saçlarıma bir öpücük kondurup endişeli sesi ile konuştuğunda, “Seni kaybetmek istemiyorum.” demiştim kısık bir sesle.

 Mühürlü Aşk, Jikook (ARA VERİLDİ)Kde žijí příběhy. Začni objevovat