yirmi bir

14.5K 905 1.1K
                                    



"pazartesi"
22.32


"bir şeyler daha içelim." seçil, arkaplandaki gürültüden dolayı yüksek sesle konuşmuştu.

"hadi," dedi tolga dirseğini masaya yaslayıp. "...birer shot daha atalım."

emir, başını yana çevirip hazar'a döndü. "uyar mı sana?" hazar umursamazca omuz silkti. emir ise gözlerini menüye çevirdi. "sarhoş olursam taşırsın."

hazar herhangi bir tepki vermeden masadakileri izledi. seçil ve tolga menüde bir şeyler bakıyor, eylül yanında getirdiği arkadaşı miray'la gülerek bir şeyler konuşuyor, hasan ise telefondan birilerine mesaj atıyordu. gözleri, biraz uzağında duran yusuf'a döndüğünde göz göze geldiler. boş bulunmuşlukla gülen hazar dirseğini masaya yaslayıp onu izlemeye devam ettiğinde yusuf, eliyle bileğini sıkmıştı.

"iyi misin sen?" diye sorduğunda yusuf gözlerini kaçırmıştı.

çekingen bir sesle "çok dağıtırsam sende kalırım." dediğinde hazar'ın onu anlaması kısa sürmemişti.

"zaten şu masanın," elindeki şişeyi dalgın bir şekilde çevirirken masayı süzdü. "...yarısı bende kalacak."

"herkesi toplayan kişi olmak zor olmuyor mu?" diye sorduğunda yeşil gözleri ona bakıyordu.

"insanlara yardım etmeyi seviyorum."

yusuf gülüşüne engel olamadı. "sana borçlu kaldıkları için mi?" diye dalga geçti.

"belki." dedi hazar onu bozmayarak.

"bakın," tolga masada öne eğilerek yayvan bir ses tonuyla konuştu. "...şundan alıyoruz. uyuyor mu size?" parmak ucuyla menüden bir şey gösterdi.

herhangi birinden reddettiğine dair ses çıkmayınca tolga menüyü havaya kaldırdı ve garsona seslendi. herkes ayakta ve ses sonda olduğu için siparişi iki-üç dakika geç verse de kısa sürede masaya yirmi bir tane shot bardağı gelmişti.

ilk bardağı içtikten sonra bardağı elinden düşüren seçil gülerek yere oturdu. bunu sarhoşluğundan dolayı değil, utandığı için yapmıştı. hazar, masadaki en ayık kişi olduğu için garsona haber vermeye gittikten kısa bir süre sonra geri döndü ve seçil'in yanına gitti. masadaki herkes aynı anda ikinci shot bardağını da içtiğinde tolga, sevgilisiyle bardağı düşürmemesi konusunda dalga geçmişti.

hazar, karşısında kalan yusuf'a baktığında gözlerinin dalgın bir şekilde bardakları izlediğini fark etmişti. bu kadar odaklanmış bir şekilde masayı izlemesi o kadar komik gelmişti ki kendini tutamayarak gülmüş ve bunun belli olmaması için emir'in omuzuyla yüzünü saklamıştı. "iyi misin?" emir'in gülerek sorduğu soruyla yüzünü kaldırmış ve başını sallamıştı.

çok geçmeden üçüncü bardağı da içtiklerinde mekânda çalan chill müzikler de değişmişti. daha techno tarzı çalmaya başladığında seçil, kolunu tolga'nın omuzuna koyup dans etmeye başlamıştı. herkes de benzer şekilde onlara ayak uydururken hazar, hâlâ yarım saat önce aldığı birasını içmekle meşguldü. aslında hazar'ın sorunu böyle ortamları sevmeyişi değildi, yalnızca zaten her gün görmekte olduğu ve senelerdir tanıdığı insanlarla bu etkinliği sayamayacağı kadar fazla yapmıştı ve artık sadece eksikliğinin hissedilmemesi için geliyordu.

bira şişesinin etiketiyle oynarken gözleri sıkılarak yusuf'a döndü. gayet olağan ve neşeli bir şekilde eylül'le ve sanki yıllardır tanıyormuş gibi eylül'ün arkadaşı olan miray'la konuşuyordu. dirseğini masaya yasladı ve çenesini avucunun içine yasladı. arkadaş olarak kaldıklarını biliyordu ancak ayrılmalarının üzerinden bir hafta bile geçmemişken sanki hiçbir şey olmamış gibi sohbet edebileceklerini düşünmemişti. gerçi eylül zaten böyle bir kızdı, ne kadar ciddi bir ilişkisi olursa olsun ayrıldıktan sonra herkese sevecen davranırdı.

yirmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin