otuz üç

10.9K 741 467
                                    

bi de bu bolumu zeynep'e ithaf ediyorum cunku 20 yildir bolumlerimi duzenlemesine ragmen hâlâ hicbir kitabimda ondan bahsetmemisim her sey icin tesekkurler zeynrp

"cuma"
09.55



ibrahim, yusuf'un üç senedir oda arkadaşıydı ve üç senedir hiç usanmadan alarmının sabah yediden ona kadar çalmasına izin veriyordu. "ibrahim," dedi yusuf yüzünü yastığa gömüp yatağa biraz daha sinerek ancak ibrahim, kafasının hemen yanında çalan alarmı duymadığı gibi yusuf'u da duymamıştı. "...ya ibo," diye sızlandı uyku sersemliğiyle. en sonunda ibrahim duymadığı için elini yere uzattı ve eline gelen ilk şeyi ibrahim'in yatağına attı. ibrahim koluna yediği cüzdanla gözlerini aralayıp alarmını kapattı. yaklaşık bir dakika kadar sonra aynı alarm tekrar çalmaya başladığında yusuf ağlamaklı bir sesle "...ibrahim." demiş ve kulaklarını eliyle kapatmıştı.

saat tam onda alarmını tamamen susturup uyumaya devam ettiğinde yusuf, kaçan uykusuyla telefonunun kilit tuşuna basıp saate baktı. tuşa tekrar basmaya gerek duymadan sıkıntıyla içinden kısa bir küfür geçirdi ve yüzünü yastığa daha da bastırdı. son zamanlarda hazar'ın evinde sabahlamak, hazar'la sevişmek gibi alışkanlıklar edindiği için ders saatleriyle hayatını ayarlayamıyor, sürekli ekmesi sebebiyle ekstra mesaiye de kaldığı için uykusunu alamıyordu.

uykusunun açılması için birkaç dakika telefonunda gezindi. daha duş alması, hava iyice soğuduğu için saçlarını kurutması, temizlerinin arasından giyecek bir şeyler bulması ve vakit ayırabilirse kahvaltı yapması gerekiyordu. dersinin başlamasına ise henüz bir buçuk saat vardı.

mesajlarına bakmadan biraz instagram'da dolaşıp iyice daraldıktan sonra telefonunu kapatıp birkaç saniye öylece tavanı izledi. yataktan tamamen kalkabilmek için kendisini hazır hissetmesi ise uyandıktan sonraki yirmi dakikasını almıştı. sakince doğrulup bacaklarını yataktan uzattığında kısık gözlerle, yan yatakta telefonuna bakan oda arkadaşını izlemeye başladı. sanki hiç sinirli değilmiş gibi bir sakinlikle yatak başlığından peçete rulosunu alıp ibrahim'e attığında gayet doğal bir sesle "amcık," diye seslendi. "...bu saatte uyanacaksan neden yediye alarm kurmuyorsun?"

esneyerek "ya amına koyayım," dedi ibrahim. "...bu saate koyunca uyanamıyorum." derken esnediği için sesi kesik kesik çıkmıştı.

"yedide uyanıyor musun yani?" ibrahim hâlâ uyur gibi olduğu için cevap vermediğinde yusuf sinirle gözlerini devirmişti. hafta sonu da aynı şeyi yaşıyor olduğu için ibrahim'i öldürmesine çok az kalmıştı. oda arkadaşlarıyla gayet samimiydi fakat her birinin bir kusuru vardı. ibrahim'in alarm sorunu, muhammet'in yemek yaptıktan sonra cam açmama sorunu, yakup'un ise yurda sürekli geç ve sarhoş gelip üç kişinin uykusunu aynı anda sikebilme sorunu vardı. bu yüzden çektiği uykusuzluğunu da en ufak bir şekilde yansıtmadığı tek kişi hazar'dı çünkü en son oda arkadaşlarından bahsettiğinde hazar konudan tamamen sapıp dört halifeyi siz mi kurdunuz amına koyayım diye dalga geçmişti.

çözüm olarak ibrahim'in telefonundaki alarmları kapatmak ve onun ders programını öğrenip, ibrahim'i kendisi uyandırmak aklına gelse de bunu düşünmeyi geçen üç senede de olduğu gibi sonraya erteledi. dolap rafından diş macununu alıp fırçasına sıktığında ise uyandığından beri çoktan yirmi beş dakika geçmişti.

duş almayı unuttuğu için dişlerini fırçaladıktan sonra odasına geri döndü, üstünü çıkardı ve havlusunu beline sardı. o sırada oda arkadaşı çoktan uyanmış ve uykusu olduğundan boş boş duvara bakmaya başlamıştı. yusuf, telefonundan çok kısa bir an hazar'a yazdıktan sonra ekranı kilitledi ve telefonunu çekmecenin üzerine bıraktı. "ibrahim," dedi şampuanını raftan alırken. "...saç kremin var mı?"

yirmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin