yirmi dokuz

13.1K 936 1.2K
                                    

ya bakin bunu tartıstık ama kafama oturmadi kürt özel bi isim oldugu icin tdk kürt'e diye ayiriyor ama ben hikayede ayirinca cok absurt durdu o yuzden kürte diye mi yoksa kürde diye mi yazmam gerektigini anlamadim kafama hangisi yatarsa o sekil yazdim bu sekil typolar cok var yazdigim hikayelerde ama siz dogrusunu bilin yani dogrusu boyle degil

ve uyari iceren bolum boyle bolumlerde yorum olmadigi icin saatlerce agladigimi bilseniz beni yok etmesi icin allaha maili siz atarsiniz


"cumartesi"
23.00



"hazar," yusuf kısık ve hafif sarhoş gözlerle hazar'ın arkasından yürürken onun karışık saçlarını izliyordu. "...elimi tutar mısın?"

sakince geriye dönen hazar yusuf'un eline uzanırken anlayışlı bir sesle "sarhoş musun?" diye sordu.

"hayır," derken çocuk gibi kaşlarını çattı. "...ama başım dönüyor."

"eve çıkana kadar ayılır mısın peki?" dedi onun hayır demesini geçip.

"ayığım zaten." dedikten sonra hıçkırdı.

hazar, parmaklarının arasındaki parmakları daha sıkı sarıp yürümeye devam etti. yusuf'la el ele yürümek onu rahatsız etmiyordu ancak bunun yusuf için sorun olup olmadığından emin değildi. tanıdık birine denk gelirlerse yusuf ne hissederdi? bunu çok düşünmeden yürümeye devam etti, zaten tanıdık birine de denk gelmediler.

elini bırakmaması için parmaklarını daha rahat bir pozisyona getirdi ve anahtarı almak için çantasını açtı. yusuf, yanında sakince onu izlerken hazar güldü. "neden öyle bakıyorsun?" dediğinde anahtarı yeni çıkarmıştı.

"anahtarın da mı pahalı?" derken sesi meraklı ve kısıktı.

"ne?"

hıçkırdı. "bekle," bir eliyle burnunu kapatarak birkaç saniye kendisini nefessiz bıraktı. elini çekip derin bir nefes verdiğinde hıçkırığının geçip geçmediğini kontrol ediyordu. "...geçti."

"bunun anahtarımla ne alakası var?" derken kapıyı itmişti.

"her şeyin pahalı ya."

"yusuf sana harçlık yollamıyorlar mı?"

"mal," dedi yusuf gülerek. "...senden fazla param var."

"tebrik ederim kürt," derken yusuf'un arkasından kapıyı kapattı. "...artık kardeşlerini okutabilirsin."

yusuf garip bir ses çıkararak güldü. "yunan kafanı sikeyim," derken eliyle ağzını kapatmıştı. "...bunlara güldüğümü bilmiyor olman lazımdı."

hazar gülerek yusuf'un eli arasındaki elini çekti ve onun yüzüne çıkardı. parmaklarıyla onun çenesine dokunduğunda dudaklarını çok geçmeden dudaklarının arasına almıştı. artık onu öperken o kadar sakin ve olağan davranıyordu ki bu, yusuf'a olması gerekenden çok daha iyi hissettiriyordu. ona karşılık verirken, hazar'ın dudaklarındaki isteğin farkına varmak gerçekten yusuf için çok farklı bir duyguydu.

çok geçmeden ondan ayrıldığında onun dudaklarında olan gözleri ve düzene sokmaya çalıştığı nefesiyle "bana ne sormak istiyorsun?" demişti hazar. bunu derken sesinde yusuf'un komik bulduğu bir tını olduğu için yusuf, kendini tutamayarak güldü. 

yusuf içinde herhangi bir tereddüt içermeyen bir sesle açıkça "benden ne zamandır hoşlanıyorsun?" diye sordu.

hazar sahte bir şekilde kaşlarını çattı. "daha farklı sorular beklemiştim."

yirmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin