otuz sekiz

7.9K 676 183
                                    

s4ks icerikli bir bolumdur okunmasi tavsiye edilmez okunursa da yorum yapilmasi onemle rica olunur

"pazartesi"
13.43

"hazar," boş tuvalette sesinin yaptığı yankıyla beraber kapıyı iyice kapattı yusuf. "...hangi kabindesin?"

sondaki kabinden bir gülme sesi duymasıyla garip bir sinirle elini yüzüne götürdü ve dudaklarına bastırdı. daha sonra gelen "sence?" sesiyle adımlarını sondaki kabine yönlendirdi. gerçekten de diğer kabinler boş olduğu için bunu tahmin edememek içine oturmuş olsa da bunu tamamen içinde bulunduğu ruh hâline bağladı.

kabin kapısına yaklaşıp omuzunu kabini diğer kabine bağlayan ince duvara yasladı. "kapıyı aç." derken sesi emir vermesine rağmen sakin ve yumuşaktı.

hazar, herhangi bir yanıt vermeden birkaç saniye içerisinde kapıyı açtığında "gay saatlerinde misin şu an?" diyerek dalga geçmişti. yusuf içeri girdikten sonra ise kapıyı sakince kapatmış ve kilitlemişti.

yusuf alaylı bir şekilde kaşlarını çatarak "yanakların neden kızarık senin?" diye sorduğunda hazar gözlerini kapatarak güldü. 

ona cevap vermek yerine sakince yusuf'u inceledi. "gerçekten de bacaklarının titrediğine inanamıyorum." derken gelen gülme isteğini bastırmakta zorlanmıştı.

eliyle onun omuzuna vurarak "sesini kısar mısın?" dediğinde yüzünün ısındığını hissetti yusuf. 

"buraya gerçekten 31'imi izlemeye mi geldin yoksa başka bir gay saatini mi beklemeliyim?"

"kıs sesini."

"zaten kısık."

"31'ini izlemeye geldim."

"ne?"

tuhaf bir zevkle dilini dudağının üzerinde dolaştırdı. "işte yunan'ı böyle sikerler." diyerek gülmeye başladığında hazar'ın yüzünde hâlâ şaşkın bir ifade vardı.

"şaka yapıp yapmadığını hâlâ algılayamadım."

küçük bir adımla ileri gidip yüzünü kaldırdı ve hafif bir gülümsemeyle ona baktı. "sence?"

"tamam." diyerek eşofmanının iplerine uzandığında yusuf eliyle onu durdurmuştu. "ne?"

boş bir yüzle ona baktı yusuf. "seni gerçekten iflah etmeye çalışmayacağım."

"anlamadım."

"bekle." yusuf, hazar'ın elini parmaklarının arasına aldı ve onun elini uzaklaştırdı.

"bekliyorum." derken istemsiz kısıklaşmış gözleriyle onu izliyordu. yusuf ise sakince elini onun eşofmanının ipine götürüp açtığında hazar gülmüştü. "evet?" derken hâlâ yusuf ona bakıyordu. eşofmanın kalçasından aşağı hareket ettiğini hissettiğinde başını geriye verdi ve gözlerini kapattı. "ciddi olamazsın." derken sesi oldukça kısıktı.

"ne konuda?" dediğinde eli boxerının üzerinden onun aletine dokunmuştu. 

"ne yapmaya çalışıyorsun?" derken sesindeki duraksamaya engel olamamıştı.

yusuf'un eli, hazarın boxerının kenarına gitti ve onu hafifçe aşağı itti. "şu an," bir elini onun elinin arasından çekip boxerının altından aletine dokunduğunda hazar gözlerini kapatmıştı. "...biraz fazla gay saatlerimdeyim." sakince ona dokunup elini hareket ettirdiğinde hazar kısık bir sesle inlemiş ve sırtını kasmıştı.

 yusuf elini olsa hızlandırdığında tuvaletin dışarıdaki kapısının açılmasıyla bir an duraksadı fakat devam etti. "yusuf." dedi hazar, yusuf'un bile ancak duyabileceği bir sesle. 

yusuf eliyle ona sessiz olmasını gösteren bir işaret yaptı ve hafifçe yere eğildi. geriye doğru gidip dizini yere bastırdığında çok kısa bir an hazar'la göz göze gelmiş ve hazar'ın yorgun bir yüzle kendisini izlediğini görmüştü. bu garip bir şekilde yusuf'un gülmesine sebep olsa da sakince onun boxerını dizlerine kadar indirdi ve eliyle yaptığı harekete devam etti.

hazar derin bir nefes aldı ve avuç içlerini sıktı. yusuf'un dilini aletinde hissettiğinde inlememek için eliyle dudaklarını baskıladığında gözleri yusuf'a gitmişti. nefes alışverişini düzene sokamıyor ve sırtına batan duvarı hissetmiyordu. durması için elini yusuf'un saçlarının arasına karıştırdığında yusuf'un dilinin biraz daha ileri gitmesiyle elindeki dengeyi kaybetti. yutkunarak gözlerini kapattı ve elini dudağına bastırmaya devam etti. onun dudakları arasında kendi aletini hissetmek düşüncelerini tamamen kaybetmesine sebep oluyor ve nabzındaki düzeni bozuyordu. saçlarındaki elini iyice sıktığında başını iyice geriye vermiş ve kendisini ona bırakmıştı.

içeriden olağan bir konuşma sesi duyduğunda kırmızı bir sesle yusuf'a baktı. "yusuf," sesi yine aynı kısıklıktaydı. "...dur." cümlesini bitirdiği anda acıtmayacak şekilde onun dişlerini aletinde hissettiğinde istemsizce sesli bir şekilde inledi ve dudaklarını biraz daha bastırdı. duyulup duyulmadığını anlayacak durumda değildi fakat yusuf, duyulmadığından emindi. hazar, onun saçlarındaki elini biraz daha sıktı durması için fakat başarılı olamadı. 

sesler biraz daha devam etti ve birkaç dakika sonra olağan sohbetlerle beraber kesildi. kapının tekrar açılıp kapanma sesini hazar duymadı bile. uzun zaman sonra ilk defa bir şeylerin kontrolü kendi elinde değildi ve bu egosunu okşuyordu ancak o sırada hissettiği haz o kadar fazlaydı ki bunun karşılığını almayı sonraya bıraktı. yalnızca birkaç dakika sonra, ikiyi biraz geçtiğinde kısık bir "gelmek üzereyim." sesiyle yusuf dudaklarını ondan ayırdı ve dizlerinin üzerinde biraz geri giderek ona yer açtı. birkaç saniye sonra yerde oluşan beyaz ıslaklıkla beraber yusuf kenardan aldığı peçeteyle beraber yeri sildi ve hazar, birbirine bastırdığı dudaklarını serbest bıraktı. hazar ise düzene sokamadığı alçak ve yorgun bir ses tonuyla "sen gerçekten kötü bir insansın." dediğinde yusuf gülmüştü.

'

yirmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin