ep. 8

505 48 7
                                    

Fici bir anda Minho ficine çevirirsem ne yapabilirsiniz ki?
Şaka yapıyorum hdhdhdh
Hei'nin Felix'ten çok Minho'yla momenti var ab- HXHSHSHS
Sry, biraz daha Felix momenti yazmaya çalışırım-

Gördüğüm banka oturup yanıma oturmasını bekledim. Ona güzel bir sorgu yapacağım. Banka oturup o illeti çıkardı. Bir tane yakıp içmeye başladı. Boş olan elini tutup elimi bacağıma koydum ve yüzükleriyle oynamaya başladım. Çok eğlenceli gelmişti, artık kaçışı yok.

Elimize bakıp "N'apıyorsun?" dedi. Kafamı ona çevirdim, "Çok eğlenceli ne yapabilirim?" dedim gülümseyerek. Kafasını onaylamazca iki yana salladı.

"Anlatsana artık neden değiştiğini. Ben dayanamıyorum cidden. Anlat da kurtul. Lütfen oppa." diye girdim söze. Yüzüne baktığımda karşıya bakıyordu ve yüzü donuktu. Bana döndü, "Sadece bir kez anlatacağım ve bir daha sözünü bile etmeyeceksin." dedi.

Kafamı salladığımda önüne döndü. "Ben oraya gittiğimde çok mutluydum. İstediğim bölümdü hem. Çok sevmiştim orayı. Dersler başladı, sınıfımla tanıştım. Biliyorsun, Japoncam iyi. Japonlara da benziyorum. Fakat... Bana zorbalık yaptılar. Ben buna nasıl göz yumabildiğimi anlayamıyorum. Bana ırkçılık yapıldı. Sırf Koreliyim diye. Yurttaki oda arkadaşım ile iyi geçiniyordum sadece. O sigara içiyordu, bir gün bir şekilde bende içmeye başladım. Ve bırakamıyorum. Ondan sonra zorbalıkları dayanılmaz raddeye geldi ve bende ilk iş okuldan ayrılarak buraya döndüm."

Anlattıklarını dinlerken gözlerim dolmuştu. Sanki bana yapılmış gibi... Ona dönüp sarıldım. Bu yaşadıkları cidden çok kötü. "Artık burada güvendesin..." diye fısıldadım. Ellerini sırtıma sardı. "Teşekkürler Hei." diye fısıldadı. Ona sarılmayı bırakarak ellerimi omzuna koydum, onunda sırtımdaki elleri belime düştü. "Bu illeti bırakmana yardım edeceğim." dedim. "Nasıl?" diye sordu. "Çakmağını ve paketi bana ver. Bir daha elinde bulundurmayacağım." dedim.

Ellerini çekip bankta duran çakmağı ve sigara paketini bana uzattı. Elinden alıp hemen geliyorum gibisinden şeyler geveleyerek en yakındaki çöp kovasına gittim. Paketi ve çakmağı attım. Tekrar Minho oppanın yanına döndüm. "Onları çöpe mi attın?" diye sordu. Mırıldanarak onayladım onu.

Tekrar oturdum. Elini tutup elimi bacağıma koydum ve yüzükleriyle oynamaya devam ettim. Baya sardı bu beni. Aklıma gelen şeyle, boş olan elimi yanımdaki çantaya attım biraz karıştırıp içinden parfümü çıkardım. Onun için abimin parfümlerinden birini almış yanımda taşıyorum, gerek olursa diye. Ona uzattığımda, "Ciddi misin?" dedi. "Ne?" diye mırıldandım. "Bunu benim için yaptığına inanamıyorum. Yanında parfüm mü yaşıyorsun benim için?" dedi kısık çıkan sesiyle.

"Evet. Zor duruma düşmeni istemiyorum." dedim. Sağ eliyle saçımı karıştırdı ve kafasını yana yatırıp gülümsedi. "Harikasın Hei ya..." dedi ve parfümden sıktı. Tekrar önümüze döndük. Sessizlik oluşmuştu, bunun üzerine kafamı omzuna koydum. O da kafasını kafamın üzerine yerleştirdi. Ben bir yandan yüzükleriyle oynuyordum. Minho oppa abim gibiydi benim. Asla değişmeyeceğim bir abi.

İki kadın önümüzden geçerken içlerinden biri "Baksana çok tatlılar. Hayalimdeki ilişki resmen." dedi. Sesini kontrol edememiş, biraz sesli söylemişti. Kafamı kaldırıp Minho oppaya baktım gülmemek için zor duruyordu. Benimde ondan pek farkım yoktu açıkçası.

Kafam tekrar onun omzunda, onun kafası da benim kafamın üzerindeydi. Ben gözlerimi kapamış biraz dinlenmeyi umuyordum. "Hei..." dedi Minho oppa. "Hm?" diye mırıldandım istifimi bozmayarak.

"Siz ciddi misiniz ya?"

Gelen sesle hızla gözlerimi açtım. Felix, bizi bu hâlde görmüştü. Felix, bizi, bu hâlde, görmüştü. Hemen Minho oppanın elini bıraktım ve kafamı omzundan kaldırdım. Minho oppa da en az benim kadar şaşkındı. "Felix, bak yanlış anl-" tam ona güzel bir şekilde açıklayacağım sırada sözümü kesti.

"Neyi yanlış anladım Hei? Birbirinize sarılıp romantik romantik bakıştıktan sonra tatlı konuşmanız, ardından el ele tutuşup yüzükleriyle oynaman, omzunda uyuklaman... Bunlar mı yanlış anlama?"

Hızla ayağa kalktım, "Evet. Sen bizim ne kadar yakın arkadaş olduğumuzun farkında değil misin? Benden hoşlandığını çocukça kıskançlıklarla göstermene gerek yok Yongbok." dedim yüksek sesle. Çantamı alıp Minho oppanın kolundan tutarak kaldırdım. Onu peşimden sürüklerken Felix olduğu yerde durmuştu. Son cümlem biraz ağır olsa da, artık durmalıydı.

Yoldan bir taksi çevirip Minho oppanın adresini verdim. İlk önce onu evine bırakıp kendim eve geçecektim. "İlk önce size gidelim, abin merak eder." dedi Minho oppa ve bizim evin adresini verdi.

Minho oppa bile benim bu çıkışıma şaşırmış olacak ki, "Hei, biraz fazla bağırmadın mı çocuğa?" demişti. Sesim düşündüğümden fazla mı çıkmıştı? Kafamı ona çevirip "Çok mu yüksekti?" diye sordum. Kafasını aşağı yukarı salladı. "Ama haklıydın da. Sevgimi belli edeyim derken kıskançlığın dibine vurdu." dedi abartılı bir şekilde.

Ben ona gülerken o tekrar söze girdi: "Her neyse, sen Lix'den hoşlanıyorsun, o senden hoşlanıyor, bunları biliyorsun."

"Yani?" diye mırıldandım. "Lan, salak! Gidip açılsana çocuğa!" dedi sinirle. Sesi biraz yüksek çıkmıştı, bu yüzden taksici adama doğru dönüp özür diledi.

Ona mükemmel açıklama yapmaya başladım: "Ona söylersem, benim de onun gibi onu sevdiğimi düşünür. Ben ondan sadece hoşlanıyorum. Bu bir aşk, ya da sevgi değil bir hoşlantı sadece. Bir gün bu hoşlantı biterse onu üzmek istemem. Bu yüzden söylemiyorum."

"Ay, ne tatlı kalbiniz var!" diye mırıldandı. Omzuna vurdum ve "Sadece kibar olmaya çalışıyorum!" dedim. Taksi durunca geldiğimizi anladım. Çantamdan cüzdanımı çıkartıp "Buraya kadar ki ücret ne kadardı?" diye sordum. Adam tam söyleyeceğinde Minho oppa sözünü kesti ve "Saçmalama Hei. Ben öderim." diyerek elimdeki cüzdanı alıp çantama koydu.

"Hayır öderim ben." dedim ve tekrar çıkardım cüzdanı. Tekrar adama döndüm. "Bang Cho Hei, sana ödeyeceğimi söyledim." dedi bir adet sinirli gözüktüğünü sanan tatlı Minho oppa. Gülmemeye çalışarak "Her ne kadar durumumuz iyi olmasa da seninkinden bir tık daha iyi olduğu ortada. Japonya'dan yeni geldin Minho! Bir şeyi de bırak ben yapayım." dedim.

Minho yavaşça kafasını salladı ve "Tamam öde, ödemesine de sen bana 'Minho' mu dedin? Bana 'oppa' kelimesini kullanmadan 'Minho' dedin. Şok oldum şuan." dedi. Ben bu hâline gülerken taksici adama döndü, "Ahjussi, duydunuz değil mi? Bana sadece 'Minho' dedi!" dedi. Adam kafasını sallayarak kıkırdadı. "Evet, dedim Minho. Ahjussi, parayı vermemizi bekliyor yanlız." dedim.

Ben parayı öderken boş yapıyordu. "Bunu kutlamalıyız! Abine söyle, yarın, akşam yemeğine geliyorum. Bana et yapsın. 4 kişilik yapın Mashiro'yu da çağırırım." Dediklerinin hepsine bıkmış şekilde kafa sallarken adama döndüm, "Benden küçük durmuyor mu?" diye sordum. "Evet." dedi adam gülerken.

"Her neyse, iyi akşamlar." dedim ortaya ve kapıyı açtım. Minho oppa her zaman ki gibi saçımı karıştırarak "Görüşürüz, minik Bang!" dedi. Saçımı düzelterek çıktım arabadan. Taksici adama acıdım. Bizden çok çekti şu kısa sürede.
_____
HAPPY BİRTHDAY STAA'LAR!!!
Bu bölüm doğum günü hediyesiydi.
Yoksa daha atmayacaktım.

-966 kelime

Aussie Lovers {Lee Felix}Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu