ep. 4

595 54 9
                                    

Geçen gün olan olay üzerine, Felix'in ne yaptığını abime anlatmıştım. Felix büyük azar işitmişti. Olay bitmiş olsa da onunla muhatap olmamak için elimden geleni yapıyorum.

'Sence onu gözümün tutmadığı gerçek miydi?' Bu sözü beynimin içinde dönüp duruyordu. Aklıma birkaç fikir geliyor ama çok saçmalar. Mesela, belki Felix beni kıskandığı için öyle yaptı ve o saçma şeyleri dedi, gibi saçma fikirler. O neden beni kıskansın ki hem? Çok saçma değil mi?

Bugün Pazar olduğu için tüm gün evde yatacağım. Huzurlu, sakin ve güzel bir pazar olacak. Sadece ben, biraz anime ve yemekler.

"Cho Hei! Kapıya bak!"

İçerden gelen abimin sesiyle sakin olmaya çalışarak odamdan çıkıp evin kapısına geldim. Kapıyı açtığımda karşımda duran Minho oppa ile küçük bir sevinç çığlığı atıp hızla ona sarıldım. Gülerek ayrıldığımızda hemen konuşmaya başladım, "Oppa, ne işin var bu-" sözümü kesmeme sebep olan şey Minho oppanın arkasındaki 6 kişiydi. Her ne kadar onları sevsem de altısını da her gün görüyordum zaten.

Hepsini içeri geçerken güler yüzle selamlamıştım. Fakat Felix gelince yüzüne bile bakmadan salona ilerledim. Minho oppanın yanına oturup bana bakması için omzuna dokundum. "Oppa, sen Japonya'da değil miydin?" dedim.

Kafasını salladı, "Evet, fakat sınıf arkadaşlarım çok gıcıktı. Bende okulu bırakıp geri geldim. Burada bir üniversiteye gireceğim." dedi. Dediğine gülüp "Saçmalama, bu yüzden okulu bırakacak değilsin ya?" dedim. Kesin birşey olmuştu yoksa orayı çok seviyordu. Bu dediğim üzerine yüzündeki gülümseme silinmiş saniyeler içerisinde sahte olanı yerimi almıştı.

Gözleri neredeyse gözükmüyordu, bu şekilde saçımı karıştırıp "Boşver, önemli birşey değil." dedi. Her ne kadar inanmasam da kafamı salladım. Salona giriş yapan Felix ile Minho oppa aramızı açtı ve oturması için işaret etti. Felix gelmeden hızla onu kolundan tutup tekrar aramızdaki boşluğu kapattım.

Felix'in yanıma oturmasını istemiyorum. Minho oppa bana sorgularcasına bakıyordu. Bende onun kulağına fısıldayarak  "Yanıma oturmasını istemiyorum." dedim. 'Neden' dermiş gibi kafasını yana yatırdı. "Sonra" dedim ağız hareketleriyle. Kafasını sallayıp önüne döndü.

Şu 8 kişi içinde en iyi anlaştığım hep Minho oppa oldu. İçimde onunla yakın olmamı sağlayan birşey var fakat ne olduğunu asla bulamadım, aynı şeyin Minho oppa içinde geçerli olduğuna eminim. Koluna girerek kafamı omzuna koydum.

Felix gelip tam karşımıza oturana dek çok rahattım. Benim ona baktığımı fark etmese de bana bakıyordu. Yüzündeki ifade, pişmanlıktı... Yoksa o gün o saçma şeyi yaptığı için pişman mıydı? Dur bir dakika. O gün onu yapmasının sebebini anladım sanırım. Yüz ifadesi, hareketleri, ses tonu, o beni kıskanmıştı. Buna eminim. Yüzümde küçük bir sırıtış oluştu. Bu zaferin sırıtışıydı.

Kafama dokunmasıyla Minho oppaya çevirdim kafamı "Felix ve sen çıkıyor musunuz?" diye fısıldayınca gözlerim şaşkınlıkla açılmış, kalp atışım hızlanmıştı. Yüzümdeki ısı artışını fark edebiliyorum. Bir anda bana olanlar çok saçmaydı. Kendime gelip "Hayır. Nereden çıktı." dedim.

"Hiç," dedi omuz silkerek. "Sadece iki saattir birbirinizi gözlerinizle yediniz bitirdiniz de." diye ekledi. Dediği şeyle koluna vurdum. "Saçmalama." dedim. Sakince konuşmalarını dinlerken bir anda gelen bir istekle Minho oppaya çevirdim kafamı. "Ben birinden hoşlanıyorum." dedim.

Hızla bana dönünce yüzündeki ifade çok tatlıydı. "Gerçekten mi?" dedi. Dudaklarımı birbirine bastırarak kafamı salladım. "Kim bu şerefsiz peki?" diye sordu sanki dediği çok normalmiş gibi. Hemen cevap verdim: "Ona bir daha böyle deme. Neyse senin döneminde 8. şubenin zekisi olarak biliniyordu. Kang Taehyun, senin boylarında, kahverengi saçlı, aşırı yakışık-"

"Tamam anladım, seviyorsun onu. Biliyorum onu iyi çocuktur."  dedi sözümü keserek. Evet iyi çocuk, fakat onu seviyorum değil mi? Eminim, hayır kesinlikle emin değilim. Felix'in geldiği günden beri herşey karıştı. Hiçbir şeyden emin değilim.

Kilere ilerlerken abime seslendim, "Abi! Şu yeni geleni getiriyorum." Kilerden kimchiyi getirmemi istemişti. Kilerin kapısını açıp en uzakta kalan konserveyi aldım. Gözüme takılan ramyeonlara bakmaya başladım. Ne ara bu kadar fazla ramyeon almıştık ki?

Arkamdan gelen kapı kapanma ve kilitlenme sesiyle hızla arkamı döndüm. Felix önümde durmuş, benim gibi kapıya bakıyordu. Kapıya ilerledi ve açmaya çalıştı. Açılmayınca kapıya vurup "Hey! HYUNG, buradayız!!" dedi. Dışardan ses gelmeyince bana döndü ve "Kilitli kaldık." dedi.

Tam olarak olduğum yere bağdaş kurup duvara yaslandım. Bunu yaşadığına inanamıyorum. Dizilerdeki gibiydi, umarım öyle birşey olmaz. Fakat bu bir gerçek ki, Felix ile bu küçük yerde kilitli kaldık.
______
Waow! Şok oldunuz dimi? Sjjsjs
Klasik sahneler yazmak istedim.
Ve ortaya bu çıktı.
Nasıl gidiyor? Beğeniyor musunuz?

Oy vermeyi unutmayın 💗✨

-666 kelime

Aussie Lovers {Lee Felix}Where stories live. Discover now