ep.13

487 47 7
                                    

Benim ficlerimin klasik bir olayı olan zaman atlamasıyla karşınızdayım shsjshjs
Birde başta ne çok edebiyat yapmışım, ama güzel hee
_______

1 Ay sonra:

Kulaklarına dolan müzik ile tebessüm etti Cho Hei. Onun için bu his hiçbir şey ile değiştirilemezdi. Müzik onun rahat hissetmesini sağlıyordu. Müzik onun ikinci eviydi. Kulaklarında çalan melodiye Billie'nin sesi de eklenince tamamlanmıştı. Önünde gördüğü küçük taşa vurdu ayağıyla. Taşın yuvarlanarak duraktan uzaklaşmasını izledi.

Yağmur damlaları teker teker yer ile birleşiyordu. Gece karanlığında, durakta tek başına oturuyordu; belki bir otobüs geçer diye. Ama son seferi kaçırdığı aşikardı. Lia ve ailesi ile yemek yemeğe evine gitmiş. Gece geç saatte ise oradan ayrılmıştı. Arkadaşının ailesi onu bırakmayı teklif etse de taksi ile gideceğini sıkıntı olmadığını söylemişti. Ne yalan ama, yanında o kadar parası yoktu. Şimdiyse umutsuzca otobüs gelmesini bekliyordu durakta.

Gözlerini kapattı, abisine kendisini merak etmemesini, bir sorun olursa Lia'da kalacağını söylemişti. Abisi bunun üzerine uyumuş olmalıydı. Onu da arayamazdı. Yürümek için oldukça uzak bir yoldu. Lia'lara geri de dönemezdi. Ne yapacağını bilmeden oturuyordu sadece.

Sol omzuna dokunulmasıyla gözünü açıp oraya döndü. Eski çakma sarışın karşısındaydı, yeni siyah saçlarıyla. "Hei, burada ne işin var? Bu saatte hemde?" dedi çocuk ellerini nemli siyah saçlarının içerisinden geçirirken. "Otobüsü kaçırdım." dedi kız sakin olmaya çalışarak siyah saç ona ayrı bir çekici hava katmıştı. Ona olan hoşlantısı son bulmamış bir sevgiye dönüşmüştü. Ama çocuğun hoşlantısının bittiği çok belliydi. Yani Hei'ye göre.

"Ne kadar zamandır buradasın?" diye sordu çocuk, aşık olduğu kızın yanına otururken. "Bilmem, 1-2 saat oldu sanırım." dedi kız sevdiği çocuğa bakarken. İkisi de birbirinin sevgisinden bihaber 'arkadaş'lardı. Kız gözlerini ondan çekip ayağındaki siyah Converse'lere baktı, "Peki sen neden buradasın?" dedi.

"Uyuyamadım, bende biraz yürümeye çıktım. Evim yakınlarda." diye cevapladı çocuk onu. Ardından soruyu o yöneltti, "Eve nasıl gideceksin?". Kız sakince yağmur damlalarını izlerken cevapladı: "Bilmiyorum."

"Hei, nasıl bilmiyorsun? Chan hyung merak eder." dedi çocuk ona şaşkınlık içinde bakarken. Kız yavaşça kafasını ona çevirdi ve "Ona merak etmemesini, birşey olursa Lia'da kalacağımı söylemiştim. Ama onda kalamam." dedi.

Felix derin bir iç çekti. "Bu konuşma buraya kadardı. Gecenin bir saati yağmur yağarken seni yanlız bırakamam. Benimle geliyorsun." dedi, ayağa kalktı. Hei, kafasını iki yana salladı. Lee, onun bu umursamazlığına sinirlenmişti. Kendi bu kadar boşvermemeliydi.

Kızın bileğinden tutup kaldırdı. Kız şaşkınlıkla, "Peki, ya ablan? O sorun ederse." diye sordu. Bu sadece bir bahaneydi. Ablasının birşey demeyeceğini biliyordu. Çocuk ona göz devirdi ve elini durağın dışına çıkardı. Yağmur şiddetli yağıyordu. Dışarısı da iyice soğumuştu. Üzerindeki siyah pamuklu ceketi çıkartıp Cho Hei'ye giydirdi. Fermuarını da çekti. Kız kalbini kulağında duyuyordu. Felix'in kolları bu seferde kızın kafasının iki yanından geçerek kapşonunu takmıştı.

Kendi kapşonunu da takınca "Hadi, koşalım!" dedi ve kızın elinden tuttuğu gibi hızla koşmaya başladı. Cho Hei, bu olan şeyler üzerine kalp atışlarını yavaşlatamıyordu. Bu, Yongbok için de geçerliydi. İkiside gittikçe daha da hızlı koşmaya başlarken birden gülmeye başladılar. Sokaklarda bu iki gencin sesi yankılanıyordu.

Aussie Lovers {Lee Felix}Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz