5- Çok güzelsin

6 2 0
                                    

Sabahın altısından beri ayaktaydım. Dün de uyumamıştım zaten. Umarım bir yerlerde uykusuzluktan bayılmam.

Son bir buçuk saattir ne giyineceğimi düşünüyordum. Dolabı alt üst etmiştim. Giyecek hiçbir seyim yoktu ki babasını satayım.

Ağlamama ramak kalmıştı. Saat on bir olmuştu ve bir bilemedin bir buçuk saat içinde evden çıkmış olmam gerekiyordu ki yetişebileyim.

En mantıklı gözüken kombini yapma kararı alıp kot şort tulumumu ve kırmızı çizgili tişörtümü giydim. Birkaç kolye, yüzük ve converse ile kombini zenginleştirdiğimde aynaya baktım. Çok kötü olmuştu işte. Derin bir nefes alıp güneş kremimi sürdükten sonra lip balmımı sürdüğümde biraz daha iyi gözüktüğüm konusunda kendimi ikna etmiş ve geç kalmadan evden çıkabilmiştim.

Otobüsten indiğimde saat üçe gelmek üzereydi. Korunun girişine yaklaştığımda güneşte parlayan saçları ve geniş omzu görüş açıma girmişti.

"Bora, çok beklettim mi?"

Sesimi duymasıyla bana doğru dönmüş ve kocaman gülümsemişti.

"Hayır, ben de yeni geldim zaten. Geçelim mi?" Cümlesini bitirmesiyle beni süzmeye başlamıştı. Heyecanla dudağımı kemirdim.

Gözlerime sorarcasına baktığında birkaç saniye neyi sorduğunu sorguladığımı inkar edemem.

"Ah, tabii. Tabii geçelim."

Yan yana yürümeye başlamıştık. Krem rengi şortu, yeşil tişörtü, boynundaki kolye, kolundaki saat ve bileklikler. Tüm güzelliğiyle karşımdaydı yine. Onu her gördüğümde böyle mi olacaktı gerçekten? Bora'ya her şey yakışıyordu ve bence bu ciddi bir haksızlıktı.

"Çok güzelsin. Yani çok güzel olmuşsun. Tulum yakışmış." Dedi bana yeniden göz atarken. Sesindeki heyecan kırıntılarını hissetmiştim. Yutkundum.

Kıyafetim hakkındaki tüm olumsuz düşüncelerim ve özgüvensizliğim bir anda yok olmuştu. "Teşekkür ederim. Sen de çok güzel gözüküyorsun." Sesimdeki mutluluğu gizleme gereği duymamıştım.

Gülümseyip gözlerime bakmıştı. Ortamda gittikçe ağırlaşan bir havayla ilerliyorduk. Kalbim için kesinlikle iyi değildi.

"Elindeki ne?" Ortamı değiştirmeye çalıştığımı beş yaşındaki bir çocuk bile rahatlıkla anlardı.

"Bir örtü ve biraz atıştırmalık." Ufak bir utanç bedenimi sarmıştı.

"Neden, bana da söylemedin ben de bir şeyler getirebilirdim." Mahcup hisetmiştim.

"Hey, oradan bakınca liseli ufaklıkların harçlıklarını çalan birine mi benziyorum?" demişti dalgaya alarak.

"Ufaklıklar mı? Neden liseli çocuklar değil de ufaklıklar?" Tanrım ben tam şu an yerin dibine girmek istiyorum. Ufuk dilinin kemiği yok senin oğlum. Ulan önce bi düşün kafanda tart sonra konuş.

"Üzgünüm ufaklık. Ağzımdan öyle çıkıvermiş. Tanıdığım ilk ve tek ufaklık sensin. Haşa senden başkasına nasıl ufaklık derim ben. Affet beni lütfen." 

Konuşurken gülmemeye çalışıyor oluşu tüm gerginliğimi alıp götürmüştü. Ben de onun bu küçük oyununa dahil olmaya karar verdim.

"Bunun cezası çok ağırdır genç adam. Bu durumun tekrarı dahilinde bir daha başkasına ufaklık diyemeyeceğiniz gibi bana da diyemeyebilirsiniz. Ayrıca tek bir şartla sizi affedebilirim."

"Hmm, neymiş bakalım o şart?" Suratındaki eğlenen ifade o kadar yakışmıştı ki ona.

"Bir sonraki cumartesinizi de bana ayırmanız gerekiyor."

Ufak bir kahkaha attı. "Bunun için herhangi bir şarta ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. Zira bundan sonra senin tüm cumartesilerini kendime ayırmak gibi bir planım var."

Nefesim kesildi. Nefesim gerçekten kesildi. O güzel sesten böyle sözler duymak, kelimelerin dudağından çıkışını görmek bile şu ağacın dibine oturup saatlerce ağlama isteğimi körüklüyordu.

"Ama ben birlikte uyumalı bir cumartesi istiyorum."

Bu cesaretin nereden geldiğiyle ilgili tek bir fikrim dahi yoktu. Onu görmek beni kesinlikle tetikliyordu. Söylediğim şey için çok erken olması gibi bir düşüncem yoktu. Aramızdaki çekim elle tutulur bir boyuttaydı. Ayrıca biriyle uyumak istiyordum. Ve annemden sonra bunu yapabileceğim tek gerçek aday Bora'ydı.

Ne olursa olsun garip bir tepki vermesini beklemiştim ama genç adam beni yine yanıltmıştı.

"Pekâlâ, bunu ben de çok isterim. Lakin liseli bir ufaklık olduğunu göz önünde bulundurarak bazı uyarılar yapmam gerekiyormuş gibi hissediyorum."

Sözünü kestim ve "Aileme haber veririm endişelenme."

Gülümsedi ve saçlarımı karıştırdı.

"Şurası nasıl?" dedim parmağımla az ilerideki ağacı gösterirken. Bora da bakıp beni onaylamıştı.

Ağaca yaslanmasını izlemiş daha sonra başımı kucağına koymuştum.

"Ne zamandır çizim yapıyorsun?"

"Kendimi bildim bileli. Annem çizerdi. Ben de ondan öğrendim."

"Bu alanda bir şeyler yapmayı düşünüyor musun peki?"

"Sanmıyorum. O kadar iyi çizmiyorum bile."

"Sen çok yalancı bir çocuksun." demişti aniden. Doğruldum.

"Neden böyle dedin ki birden?"

"Bana verdiğin resim hayatımda gördüğüm en iyi portre çalışmasıydı. Tamam çok sık sergilere giden biri değilim ama gözü olan herkes çizgilerinin ne kadar güzel ve özenli olduğunu görebilir."

"O senin güzelliğinden. Kesinlikle çizilesi birisin. Model falan mısın bu arada ne zamandır sormak istiyorum?"

Hızla yaptığım konuşma sonucu şokla kısacık bir süre bakakalmıştı. Sonrasında ise "Hayır değilim. Olmalı mıyım?"

"Yani sen bilirsin tabii ben önünü kesmek istemem ama sadece benimle çalışacak bir model olsan süper olurdu bence."

Sesli bir şekilde gülmeye başladı.

"Kesinlikle sadece senin modelin olarak kalacağım." Gülümsedim.

"Bu arada ne iş yapıyorsun?"

"Mimarım, bir şirkette çalışıyorum."

"Sen de çizimle ilgileniyormuşsun işte." Kafasını salladı.

"Bana gitar çalar mısın?" Konuyu aniden değiştirmeme şaşırmamıştı.
Onunla ilgili o kadar çok şeyi merak ediyordum ki hepsini bir amda sormak istiyordum.

"Çalarım tabii, öğretirim de istersen."

Gözlerimin mutlulukla parladığına yemin edebilirim. Gülümseyip beni kendine çekti ve sarıldı.

Sevgi dolu bir gün geçirmiştim. Günün sonunda eve dönerken onunla ilgili bir çok şey öğrenmiş olmanın gururunu hissedebiliyordum.

Artık en sevdiği grubun AC/DC, en sevdiği rengin mor, en sevdiği yemeğin tavuklu nohutlu pilav, en sevdiği filmin Truman Show, en sevdiği dizinin Leyla ile Mecnun, en sevdiği kitabın ise Şeker Portakalı olduğunu biliyordum.

En önemlisi onunla olmak için artık bir şansım olduğunu biliyordum.

AKAJUWhere stories live. Discover now