8- Koku

2 1 0
                                    

Ezbere bildiğim sokaklardan koşarak geçiyordum. Sanki ona hemen ulaşamazsam nefes alamayacak gibi hissediyordum.

Hayatımı değiştiren o sokağa yaklaştığımı fark ettiğimde mümkünmüş gibi adımlarımı hızlandırdım. Saat sekiz buçuğu geçmişti.

Ya gittiyse, ya da daha kötüsü hiç gelmesiyse...

Yokuşu çıktığımda hızla etrafıma bakındım. Oradaydı, kaldırımda öylece oturmuş bacağını titretiyor telefonunu elinde döndürüp duruyordu. Yine çok güzeldi.

Emin adımlarla yanına ilerledim. Ayaklarının tam dibinde durdum. Yavaşça kafasını kaldırdı. Göz göze geldiğimizde gördüğüm gözleri kocaman açılmıştı. Bu haliyle çok sevimli gözüküyordu.

Hızla ayağa kalktı. Kalktığı anda kendimi kollarına bıraktım. Dünyadan soyutlanmaya ihtiyacım vardı. Bora'nın kollarının arası bunun için çok uygundu.

"Ufaklık, eve gitmek ister misin?"

Kafamı salladım. Ama bedeninden ayrılmaya niyetim yoktu.

"Böyle mi gidelim?" Mırıltılarla onayladım. Konuşmaya halim yoktu. Gözümü bile açamıyordum.

Gülümsediğini hissetmiştim. Kısık sesli bir onay kelimesi söyledi. Bir anda ayaklarımın yerden kesilmesiyle bacaklarımı beline sardım. Bir eli kalçamı destekliyor diğer eli belimi tutuyordu. Ne yani böyle mi gidecektik?

Kokusu zaten yorgun olan bedenimi iyice mayıştırmıştı. Bilincim tamamen kapanırken duyduğum son ses anahtar şıkırtısıydı.

Birkaç şeyin yere düşme sesiyle gözlerimi açtım. Gün doğmuştu. Uyandığım yer yabancı olduğu kadar güvenli hissettiriyordu. Tüm oda Bora'nın kokusuyla kaplanmıştı.

Yorganı üstümden attım. Uzun zaman sonra dinlenmiş hissediyordum. Savsak adımlarla sesin geldiği yere gitmek için odadan  çıktım.

Sesler mutfak olduğunu düşündüğüm yerden geliyordu. Kapı eşiğine geldiğimde haklı olduğumu anlamıştım. 

Kendi kendine bıdırdanarak kahvaltı hazırlamaya çalışıyordu. Ama tüm mutfağı mahvetmiş , bir sürü eşyayı kırıp dökmüştü.

Şu an o ladar güzel gözüküyordu ki keşke zamanı durdurabilseydim. Kesinlikle bu anda kalmak isterdim.

"Allah kahretsin ya of!" Kendi kendine konuşarak arkasını döndüğünde gülen yüzümle karşı karşıya kalmıştı.

"Ufuk?"

"Bora?"

"Ne ara uyandın? Çok mu ses yaptım ben ya? Özür dilerim. Git uyu sen ben uyandırırım seni."

"Hayır hayır. Yeterince dinlendiğim için uyandım. Uykum yok. Ne yapıyorsun sen burada? Neden işe gitmedin?"

"Bugün izinliyim. Ve tüm günümü bir ufaklığa adama kararı aldım."

"Öyle mi? Şansa bak ben de tüm günümü bir genç adamın kolları arasında geçirmeyi düşünüyordum."

"Gel bakalım buraya." Kollarını açmış beni bekliyordu. İki adımda yanına ulaştım ve kendimi kollarına bıraktım.

Kahvaltı benim küçük bir çocuk gibi ona sataşmam ve onun benimle her şekilde flörtleşmesiyle geçmişti.

"Ne yapalım istersin?"

"Film izleyebilir miyiz?"

"İzleriz bebeğim. Ne izlemek istersin?"

"Benim Güzel Idaho'm?"

"İzledin mi daha önce?"

"İzledim. Sen?"

"Ben de izledim. Sen salona geç filmi aç ben de buraları toplayayım olur mu?"

"Çabuk gel ama."

Gülerek "Tamam çabuk gelirim." dedi. Gülümseyerek salona geçtim.

Ağlayarak ve daha çok ağlayarak geçirdiğim bir saat kırk beş dakikanın sonunda film bitmişti. Bora film boyunca saçlarımı sevmiş, ağlamamı önlemeye çalışmıştı. Bir ara filmi bile kapatmaya kalkışmıştı.

"Bora." Sesim çekingence çıkmıştı.

"Efendim bebeğim." Kafasını telefonundan kaldırmıştı.

"Duş alsam sana çok mu zorluk çıkarmış olurum?"

"O ne demek Ufuk? Ben söyleyecektim zaten sana ama yanlış anlarsın diye söylemedim."

"Şey, gireyim o zaman ben."

"Gir o zaman sen."

Salonun çıkışına ilerlerken tekrar konuştu.

"Senin için lavabonun kenarına havlu koydum. İç çamaşırın ve eşoftman takımın da orada. Büyük gelir muhtemelen ama dolabımdaki en küçük şeyler onlar."

"Teşekkür ederim."

Göz kırptı, "lafı olmaz ufaklık."

Salondan çıktığımda banyonun yerini bilmediğimi fark ettim.

"Bora!"







You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 10, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

AKAJUWhere stories live. Discover now