Bölüm-186 Grant ve Bloody

84 18 111
                                    

Siyah ejderha işlemeleri olan gümüş renkli bir tahtın üzerinde oturan yaklaşık olarak 2 metre boyunda ve 97 kilo ağırlığında bir adam vardı. Altın işlemeleri olan siyah renkte bir takım elbise giyiyordu. Yüzünden en ufak bir kırışıklık bile yoktu ve gümüş renk sakalları yücelikle parlıyordu. 

Gümüş saçları ve parlak mor gözleri vardı. Göz bebekleri diğer tüm gümüş saçlı aile üyeleri gibi dikey elips şeklindeydi.

Oturduğu yerde ellerini kavuşturmuş bir şekilde bekliyordu. İsmi de kendi gibi kudretliydi.

Grant Soykıran.

Soykıran İmparatorluğunun şu anki imparatoruydu.

(Grant)-Yani diyorsun ki seni bayıltan kişi gümüş saçlı ve kırmızı gözlüydü. Öyle mi?

Grant tahtında otururken önünde diz çöken bir kadın vardı. Kadın, Zevk Kulesi'nin Baş Sahibesi olan Gül'dü.

(Gül)-Öyleydi Yüce İmparator.

(Grant)-O zaman, neden bana bunu daha önce bildirmedin.

(Gül)-Affedin beni efendim ama bana çok sert vurduğu için hayal görmüş olabileceğimi düşündüm ve sizi boş yere meşgul etmemek istedim. Gördüğüm renklerin doğru olduğundan emin olduktan sonra buraya gelme kararı aldım.

Gül titreyen bir ses tonuyla konuşuyordu. Eğer yanlış bir şey söylerse öldürülme ihtimali çok yüksekti. Soykıran kanını taşıyan herkes öldürme meraklısı delinin teki oluyordu ve şu anda karşısında hepsinden daha kan sevdalısı olan İmparator Grant vardı.

(Grant)-Diyorsun.

(Gül)-Evet efendim. Size daha önce haber vermediğim için özür dilerim.

Gül ciddi anlamda korkudan tir tir titriyordu. Titremesini durdurmak için kendisini sıkıyordu ancak bir işe yaramıyordu. Grant herhangi bir aura yaymamasına rağmen Gül korkusunun üstesinden gelemiyordu. Aldığı nefes bile ağır geliyordu.

(Grant)-En azından suçunu biliyorsun. Ama bir daha bu hataya düşersen...

Grant'ın mor gözleri bir anda iyice parlamaya başladı ve o anda Gül'ün midesi kasıldı. Ardından da kan kusmaya başladı. Ancak tek seferlik bir kusma değildi bu. Ağzından akan kan hiç durmadan dışarı çıkıyordu. Sonu yokmuş gibiydi.

(Gül)-An... la... mım... e-ven... dim...

Gül ağzından kanlar boşalıyor olmasına rağmen konuşmaya çalıştı ve zar zor bir şeyler söylemeyi başardı. O andan sonra da midesi sakinleşti ve kanlar akmayı kesti. Grant'ın gözleri de eski parlaklığı geri döndü.

(Grant)-Güzel. Gidebilirsin.

Gül olabildiğince hızlı bir şekilde toparlandı ve çabuk adımlarla odayı terk etti. Gül odayı terk ettikten sonra da yerde duran tüm kan havalandı ve Grant'ın avucundan içeriye çekildi.

(Grant)-Ne düşünüyorsun Bloody?

Grant'ın seslendiği kişi şu anda dünya üzerinde bulunan en güçlü varlıktı. Herkesin istisnasız bir şekilde korktuğu ve Grant'ın içinde yaşayan Kan Ejderhası Bloody.

(Bloody)-Son zamanlarda onu hissedemesem de Yüceler Yücesi Kral'ımın olduğunu düşünüyorum.

(Grant)-Hadi ama Bloody. Ejderha İmparator Ultima kendisini yedi parçaya böldü ve sırra kadem bastı. Bunu sen söylemiştin.

Grant sıkılmış bir ses tonuyla konuşmuştu. Bloody'nin milyarlarca yıl önce ölmüş olan bir ejderhanın varlığını hissettiğini söylemesinden bıkmıştı. Ultima artık yaşamıyordu. O öleli çok uzun bir zaman oluyordu. Ruhunu böldüğü 7 parça ise ortalarda yoktu. Bunun anlamı da Ultima kimseyi yeterli düzeyde görmemiş ve gücünü vermemişti.

Ejderha İmparator (+18)Where stories live. Discover now