10

1K 97 30
                                    

- Hm, aslında bunu şu an sormayı pek düşünmüyordum ama aklıma takıldı sayılır. Şu yara izi ne iş?

Yüz ifadesini inceledim. Hiçbir değişim yoktu. Panikler veya sinirlenir diye düşünmüştüm fakat hiçbiri yoktu.

- Kavgada oldu. Ortaokuldaki son senemdi. Pervasızca karıştığım kavgada birinin bıçak çekeceği aklıma gelmemişti.

Şaşırmıştım. Bıçak yarası olmasına değil, onun gibi birinin kavgaya karışmasına şaşırmıştım. Çok soğukkanlı biri gibi duruyordu. Onu kavgada, sinirli bir şekilde hayal etmek zordu.

- Kavgaya neden girdin?

- Hatırlamıyorum, olanlardan sonra o olayla ilgili çoğu şeyi unutmayı tercih ettim.

- Hiç kavgaya karışacak birine benzemiyorsun.

Sesli güldü. O da bunun farkındaymış gibi.

- Aslında tam olarak öyle birine benziyorum, biliyor musun? Daha doğrusu benziyordum. Hastaneden çıktıktan sonra kendimle vakit geçirmek için bolca zamanım oldu. Düşündüm, taşındım. O ana kadar yaptığım her şey öfkem sonucu olmuştu. Olaylar ciddiye binince fark edebildim öfkenin ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu. Kavgalardan uzaklaştım, yeni bir kişilik kurdum. Böylesi daha iyi.

Konuşmama izin vermeden devam etti.

- İnsanlara neden böyle davranıyorsun?

- Hm?

- İnsanların seni şımarık biri olarak görmesine izin veriyorsun. Bunun, onları yanında tutmak için olduğunu savunsan da böyle davranmadığında onların sana daha yakın olacağına eminim.

Gerçekten emin misin?

- O iş pek de öyle değil. Kendime güvenimin biraz olsun azaldığını gördüklerinde zorbalık yaparlardı eski okulumda. Kendime güvenim git gide azalmıştı bu sayede. Yeni okula başladığımda aynı şeyler olmasın diye burnu havada, şımarık bir izlenim yaratmak istedim. Görünüşe göre başarmışım da.

Gözlerindeki duyguyu anlamlandırmakta güçlük çekiyordum. İnsanları kolay okuyabilen biri olmama karşın Zhongli çözülmesi çok zor biriydi. Bu, onu daha da merak etmeme neden oluyordu.

- Bana şımarık olduğumla alakalı mesaj attığında sana çok sinirlenmiştim. Oysa benim çizmek istediğim imaj tam olarak buydu. Bu zamana kadar kimse bunu sesli dile getirmediğinden olsa gerek, aşağılanmış hissettim. 'Ben' olarak yargıladığın kişi ben değildim çünkü.

Beni anladığını düşündüm. Öyle görünüyordu. Hayır, uyduruyorum. Yüzünde hiçbir duygunun kırıntısı yok.

- Neden zorbalıklara karşı gelmedin?

- Geldim.

Kaşları havaya kalktı, şaşırmıştı.

- Bir sonuca neden ulaşamadın?

- Kavga ve dövüş konusunda o zamanlar pek iyi değildim. Olanların sonrasında kendimi geliştirdim, denebilir.

- Yaşadıkların zor olmalı. Yanında kimse yok muydu?

Konuşmanın git gide derinleştiğini anlayınca yatağa uzanıp yatak başlığına yaslandık ikimiz de

- Pek sayılmaz. Teucer bir tek anlıyordu beni. O yaşta nasıl idrak edebiliyorsa..

Cümlemin sonlarına doğru güldüm. Teucer ince çizgimdi, kimse yokken yanımda duran tek kişiydi.

- Bu..zor olmalı. Duyduklarım asla beklediğim şeyler değildi. Bugün olanlar düşünülünce, hayatında çok fazla zorluk var. Atlatamadıklarının da olduğunu tahmin ediyorum. Ama artık yalnız mücadele etmene gerek kalmasını istemiyorum. Ben her zaman yanında olacağım.

Gözlerimin yaşlanmasına engel olamamıştım. Onun yanında ağlamak istemiyordum. Ona fark ettirmeden göz yaşlarımı sildim. Böylesi daha iyiydi.

- Sana..sarılabilir miyim?

Bu sefer şaşkınlığı yüzüne yansımıştı. Konuyla bu kadar alakasız konuşmam bir anlığına garibine gitmiş olmalıydı.

- Elbette.

Ona sarıldım. Çok güzel kokuyor, kokusu vanilyayı andırıyordu.

Kapanan göz kapaklarımı açmak için çaba sarf etmedim ve kâbus görmemeyi umarak kendimi derin bir uykuya bıraktım.

you can count on me /zhongchi/Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum