BÖLÜM - 17

68 10 1
                                    

Feyzaların yanımıza gelmeseyle romantik anımız bölündü.
"Hazırsak çıkalım mı?"
"Olur. Ama üzerime ceket alayım içeriden."
Eylül ayındaydık artık ve akşamları hava gerçekten soğuk olabiliyordu. Üstüne bir de bende kansızlık olunca normal insanlardan iki kat daha çok üşüyordum.

Ahmet bizi boğaz da şık bir restoranta getirmişti. Nasıl da düşünceli sevgili profili çiziyordu.
"İstanbul'u, bizi ve sizi kutlayalım istedik."
Feyza ile beraber aynı anda,
"Harikasınız." dedik.
Deniz'le de Ahmet birbirlerine bakarak, harikayız bakışı attılar.
İçeri geçtiğimizde hemen kapıdaki görevli bize yardımcı oldu. Ahmet, birkaç saat öncesinden yer ayırttırmış bile.
Hemen bizi masamıza yönlendirdi. Mekanın en güzel manzaralı masalarından biri diyebilirdim.
"Kutlama yapıyorsak o zaman rakı balık yapalım." dedi Deniz.
"Olur." dedi Ahmet.
Yarın okul olduğu için ben içmek istemedim.
Üstelik canım da balık yemek istemiyordu.
"Ben İskender yesem?"
"Ay evet bende!"
"Aman her şeyi birlikte yapın." dedi Deniz."
"Ne o Deniz kıskanıyor musun yoksa Feyza'yı benden."
"Tabii ki de."
Aniden söylemesini beklemiyordum.
"Kıvırırsın diye hayal etmiştim. Hayallerimi yıktın."
Biz gülüşürken garson Ahmet'den siparişleri aldı.
Çok geçmeden siparişlerimiz gelmişti.
Feyza'yla biz kolalarımızı kaldırırken Ahmet'le Deniz de rakılarını kaldırdılar.
"Bizim için."
"Bizim için."

Yemeklerimizi bitirdiğimizde Ahmet'le Deniz hafiften çakır keyif olmuşlardı. Hesabı ödedikten sonra eve geçmek yerine sahilde turlamaya karar verdik.
Ahmet'in kolu omzumdaydı ve omzuma attığı koluyla da elimi tutuyordu.
Feyza'yla Deniz de sarmaş dolaş önden ilerliyorlardı.
"Annem seninle tanışmak istiyor."
"Ne?!"
Ne demişti? Annesi? Benimle? Tanışmak mı istiyordu?
"Annem diyorum. Seninle tanışmak istiyor."
"Ay olmaz."
"Neden olmaz?"
"Çünkü şey dayım doğum yapmış."
Cümleyi kurar kurmaz Ahmet kahkaha attı.
"Gençler! Cansu'nun dayısı doğum yapmış."
Feyzalar da Ahmet'le beraber gülmekten kendilerini yere çalacak hale gelmişlerdi.
"Abartmayın bu kadar da komik değildi." dedim.
Beni duymuyor, kendilerinden geçmiş bir şekilde gülüyorlardı.
Ne saçmalamıştım cidden ben? Dayım doğum yapmış da ne demek? Bari halam falan deseydin ya!
"Bir saniye az önce sen kola içmemiş miydin?"
Gözlerimi devirdim.
"Tamam tamam bu kadar gülmek yeter." dedi Ahmet.
"Ee söyle bakalım bu şakayı neyden sıyrılmaya çalışırken söyledin?" dedi Feyza.
Nasıl da tanıyordu beni.
"Ya şey. Şeyin şeyi beni çağıyormuş. O yüzden şeyle tanışmaya hazır olmadığım için şeye de söylemeyedim. O yüzden şey oldu."
"Ne?! Ahmet'in annesi seninle tanışmak mı istiyormuş?!"
Ahmet'le Deniz aynı anda,
"Yok artık!" dediler.
"Aşkım o 'şey'li cümleyi nasıl olurda anlarsın?"
Feyza'yla dayanamayıp biz de güldük.
"Ben anlarım." dedi bilmiş bir edayla.
"Tebrik ederim valla ne diyeyim." dedi şaşkın şaşkın Deniz.
"Korkuyor musun?" dedi Ahmet kulağıma eğilerek.
Başımı salladım.
"O zaman sen hazır olunca gideriz. Bence yarın akşama hazır olursun."
Ağzımı açmaya yelteniyordum ki beni çoktan susturmuştu. Deniz'e baktım. Omuz silkti. Yapacak bir şeyi yoktu.
Kafamda milyonlarca soru eşliğinde yürümeye devam ettim.

***********
Çalan alarmı durdurmuş olmama rağmen bu sefer de Feyza'nın alarmı çalıyordu. Hemde hiç susmadan!
"Feyza!" diye boğuk ve uykulu bir sesle bağırmama rağmen tepki vermiyordu. Yataktan sürtünerek Feyza'nın odasına girdim. Telefonunu bulup alarmı kapatıp Feyza'nın yanına yattım.
"Kalkmamız gerekiyor." sesim hala uykulu çıkıyordu.
"Deniz?"
Deniz mi? Beni Deniz sanıp sarılmıştı.
"Efendim aşkım?" dedim. Deniz'i taklit eden bir ses tonuyla.
"Seni seviyorum bebeğim."
Bebeğim mi? Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Yorganı yüzüme bastırarak gülmemi engelledim.
Birden Feyza'nın üstüne çıkarak gıdıklamaya başladım.
"Ya Deniz!" dedi gözleri hala kapalı boğuk sesiyle.
"Ya ne Deniz'i kızım! Kalk Cansu ben!"
Feyza birden gözlerini açtı.
"Pislik! Duygularımla oynadın!"
"Uyandığına göre ben duşa giriyorum."
"Bunun acısını çok kötü çıkartacağım!"
"Seni seviyorum bebeğim."
Kendisini taklit ederek söylemiştim.
Tam duşa girecekken telefonum çaldı.
"Uyandın mı yavru?"
"Uyandım duşa girecektim tam."
"Tamam, hazır olunca arayın, aşağıya inelim."
"Tamam aşkım."
"Seni seviyorum."
"Seni seviyorum."

Evden çıkarken Ahmet'leri aradım.
Feyza, Deniz'in arabasıyla gidecekti. Bende tabii ki de Ahmet'in arabasıyla gidecektim.
Üzerime çokta mini olmayan etek boyu -dizimin üzerinde- kolsuz, mor bir elbise giydim. Ayağıma da dolgu topuk giydim ki hala bacaklarım ağrıyordu.
Feyza da pembe bir etekle beyaz salaş bir tişört gitmişti.
"Ayaklarımın ağrısından ölsem de okulun ilk günü topuklu giyeceğim."
Çünkü üniversiteye gidince yapılacaklar listemizin ilk başında,
'Asla topuklu ayakkabılarını çıkartma!' yazıyordu. Acaba bunu hangi kafayla yazmıştık çok merak ettim.

Bölümler biraz kısa oluyor ama her gün paylaştığından dolayı kusura bakmayın. Umarım beğenmişsinizdir :))

Rüya Gibi #Wattys2015Where stories live. Discover now