BÖLÜM - 28

47 8 0
                                    

Yavru kuşlar bugün başlayan #wattys2015 'e katıldım ve desteklerinizi bekliyorum. İyi okumalarr :)))

Ahmet konuşmasını tamamladıktan sonra -ki ben devamını dinlememiştim.- havai fişek gösterisi başlamıştı. Bayılırdım! Her şeyi düşünmüştü. Ya da düşünmüşlerdi canlarım. Bir dakika ya Zeynep neredeydi? Onu görememiştim.
"Aşkım Zeynep nerede?"
"Teyzem yani ikimizinde teyzesi Sanem'i Zeynep'e bırakmak zorunda kalmış."
"Sanem kim?" dedim.
"Teyzemin kızı. Daha sekiz aylık falan."
"Yaa keşke onu da getirseymiş severdik."
"Zaten üç gün sen bakacaksın."
"Ne?" Şaşkınlığımı gizleyememiştim.
"Zeynep, yarın bana getirecek sende bana geliyorsun. Tek başıma bakamam değil mi? Hem evlilik öncesi deneyimimiz olur."
Evlilik öncesi mi? Ahmet ve ben? Üç gün boyunca bebek mi bakacaktık? Bir kere bu bebek annesininden süt emmiyor muydu? Onu da mı ben yapacaktım? Yok artık! Evet, çocukları çok severdim ama gece gündüz bakmak başka bir şeydi.
"Hey! Buraya dön." dedi Feyza.
"Buradayım." dedim.
Havai fişek gösterisi bitmiş masalara kurulmuştuk.
"Ne zaman geldiniz siz?" dedim bizimkilere yönelterek soruyu.
"Bugün." dedi Irmak.
"Sen o yüzden mi beni eve göndermeden direk okula gönderdin?" dedim Ahmet'e doğru dönerek.
"Evet." diye sırıttı.
"Demek benden gizli gizli iş çevirdiniz. Sonra ödeşeceğim sizle." dedim kızlara bakarak.
Ahmet, sandalyemi kendine doğru çekerek bir kolunu belimden aşağı atarak iyice kendisine çekti. Bende kedi gibi iyice kendisine sokuldum. Saçlarıma öpücük kondurdu. Parmaklarını parmaklarıma kenetledi.
"İyi ki benimsin. İyi ki varsın." dedi kulağıma fısıldayarak. Gülümseyerek karşılık verdim.

Aralıksız yarım saattir küçüklük anılarımıza gülüyorduk.
"Durun durdun bir keresinde de Cansu sahilin orada..." demesiyle Doruk'u susturdum.
"Hadi ama her şeyi anlattık." dedi Begüm.
"Ya Ahmet'in yanında yapmayacaksınız değil mi bunu bana?" dedim.
"Neden olmasın?" dedi Tuncay.
"Doğum günü çocuğu olan benim ben ne dersem o." dedim sert bir şekilde.
"Sevgilim ne derse o. Ama beyler biz eve gidince şu konunun üzerinden bir kez daha geçeriz." dedi Ahmet.
"Ya çok kötüsünüz." dedim.
Resmen sahilde yuvarlanarak düştüğüm anı anlatacaklardı ve ben rezil olacaktım. En azından yanımda değilken duyacaktı ve kırmızı olmuş yanaklarımı görmeyecekti. Bu iyi bir şey sayılabilirdi.
"Oo saat baya geçmiş olmuş bende kalksam iyi olur." dedi Ebru.
"Araban yoksa bizim çocuklardan biri bıraksın." dedi Ahmet. Düşünceli sevgilim.
"Yok yok taksiyle giderim rahatınıza bakın siz." dedi Ebru.
Ahmet hemen Tuncay'a kaş göz yaptı. Tuncay da bizimle beraber ayaklandı.
"Ben bırakırım seni." dedi Ebru'ya bakarak. Ebru da daha fazla ısrarlara dayanamayarak kabul etti.
"Geldiğin için tekrar teşekkür ederim canım." dedim.
"Tekrardan doğum günün kutlu olsun." dedi sarılırken.
"O zaman bende Ebru'yu bıraktıktan sonra eve geçerim malum karşıda oturuyorum." dedi Tuncay.
"Gel buraya o zaman." dedim Tuncay'a kollarımı açarak. Özlemiştim.
"Fıstık doğum günün kutlu olsun tekrar." dedi. Sesimi çıkarmadan sarılmaya devam ettim.
"O zaman bizde vedalaşalım." Dedi Feyza.
Tuncay'a tek tek sarıldıktan sonra Ebru'ya iyi geceler dilediler ve biz de gitmek için ayaklandık.
"Erkekler biz de kalıyor, kızlar siz de." dedi Deniz.
"O zaman dedikodu yapmaya!" dedi Ezgi.
"Camoon!" diyerek karşılık verdi Irmak.
"Kızlar sevgilimi kötü işlerinize alet etmezseniz sevinirim." dedi Ahmet ve Deniz de Ahmet'e katıldığını belli edercesine, "Benimkini de." dedi.
"Hadi ama dedikodu olacak ve biz yapmayacağız. Öyle mi?" dedi Feyza.
"Evet." dedi Deniz.
"Yanılıyorsun hayatım." dedi Feyza.
"Kesinlikle." dedim Feyza'ya katılırcasına. Çünkü bütün planı, hediyeleri, zarfları, zarflardaki notları hepsini tekrardan gözden geçirip dedikodu yapacaktık. Yapmak zorundaydık. Bu kızlar olarak asli görevimizdi.
"Evet hadi o zaman gidelim." dedi Begüm.
Begüm'den beklenen bir davranış değildi. Dönüş yolunda kızlar benimle erkekler Ahmet ve Deniz'le bir şekilde arabalara sığıp gitmiştik.

"Kızlar yalnız Cansu'yu biraz sizden çalacağım." dedi Ahmet kapının önüne geldiğimiz de.
"Olur." dedim ağzım kulaklarımda.
"Önce üstünü değiştir. Normal giyin de yürüyüş yapalım." dedi.
Yüzümü buruşturarak Ahmet'e baktım. Sonradan oluşan bu kıskançlığını çözemiyordum. Zaten aralık ayının verdiği bir soğukluk vardı. Elbisenin üzerinden kalın montlar giymemize rağmen terasta otururken hepimiz üşümüştük ve içeri girmiştik.
Eve çıkar çıkmaz kızlarla beraber üzerimizi değiştirdik.
"Bize böyle sürprizler yapan olmadı işte ah ahh!" dedi Ezgi.
"Ben bile kıskandım." dedi Irmak sırıtarak.
"Sevgili bulmanız yeterli kızlar." dedim.
"Benim var da ne oluyor?" dedi Feyza.
"Hadi ama Deniz'in hakkını yeme. Kalpli baksırıyla çok romantik bence." dedim ve hep beraber gülmeye başladık.
Aşağıya indiğimde Ahmet beni kapı da bekliyordu. Kollarımı kocaman açarak eski türk filmlerindeki ağır çekim sahneleri gibi Ahmet'e doğru koşturdum. Sıcacak gülümsemesiyle yeniden tüm vücudumu aşkla doldurdu.
"Seni seviyorum."
"Bende seni yavru kuş."
"Bugün bu yaptıkların... Bu tüm olanlar benim için o kadar özeldi ki... Ben, ben kendimi hiç bu kadar özel hissetmemiştim."
"Sen benim için her zaman özeldin yavru kuş. Ve hep öyle kalacaksın. Tam burada kalbimde ve burada. Her zaman aklımda. Ve kolumda, bacağımda, bütün hücrelerimde sen varsın. Ben senim. Sen varsan ben varım. Ahmet, yavru kuş olmazsa yok. Sakın beni bırakma."
Sanırım bu kadar romantizmin üstüne bayılabilirdim.
"Aşkım sakın, sakın bir daha ağzından bırakmak gibi cümleler duymayayım. Ben seninle güzelim. Yavru kuş Ahmet olmadan olmaz. Çünkü Ahmet yoksa yavru kuş, yavru kuş değildir."
Dudaklarıma doğru eğilerek beni sertçe öpmeye başladı. Bütün duygularını dudaklarından dudağıma aktarıyordu.
Ve bana unutamayacağım bir tarih daha. -Doğum günümde olduğu için unutmam imkansız.-
12.12.2015
Evin dış kapısına gelir gelmez kızların kahkaha sesleri duyuluyordu. Bensiz alem yapmaya başlamışlardı bile. Alacakları olsun!
Anahtarı almadığım için zile basmak zorunda kaldım.
"Oo bakıyorum bensiz ortam kurulmuş."
"Geç kalmasaydın şekerim." dedi Ezgi.
"Hey! Onlar benim hediyelerim ama." dedim masanın üzerindeki hediyelerime bakarak.
"Meraktan çatladık. Feyza ballandıra ballandıra anlatınca Ahmet'in sürprizlerini biz de sen gelmeden önce odandan alıp bakmaya başladık." dedi Irmak. Gülümseyerek bakmalarına devam etmelerini söyledim. Mutfağa giderek buzdolabından elmalı soda aldım ve arka cebimden titreyen telefonumu çıkardım.
Mesaj Ahmet'den gelmişti.
"Son zarfın komodinin çekmecesinde:))"
Aldığım sodayı olduğu gibi geri mutfak tezgahına bakarak koşturdum.
"Ne oluyor?" dedi Begüm.
"Son zarfımı almaya gidiyorum!" diye odama doğru koştururken bağırdım. Odaya girmemeleri için de kapıyı sertçe kapattım. Çekmeceği açtığımda mektup boyutunda zarf vardı. Sadece zarf. Hediye falan yoktu yani. Büyük ihtimalle yine bir fotoğrafımızı koymuştu. Zarfın içindekini yırtmamak adına zarfı özenle açtım. Fotoğraf falan yoktu. Ahmet bana mektup yazmıştı. Sayfanın belirli yerlerindeki ıslaklıklar gözümden kaçmadı. Mektubu göğsüme bastırarak ağlamaya başladım.

Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip mektubu okumaya başladım.

Rüya Gibi #Wattys2015Where stories live. Discover now