2.4

27.8K 1.5K 337
                                    

Keyifli Okumalar Bebekler

Hayatta pek çok şeyin izahı olmuyordu. Mesela yaşanılan bir olayın daha önce yaşandığı hissi, bedenle zihin arasında kurulan bağlantının nasıl gerçekleştiği, hayaletler, ölümden sonraki hayat ve en önemlisi: Kızın gerçekliğine körü körüne inandığı, ruhlar alemindeki ruh eşiyle tanıştığı o büyülü an.

Nil'e göre hayaletler belki olmayabilirdi, dejavu denen olgu yanlış açıklanıyor olabilirdi ama ruhlar alemindeki o denk geliş asla inkar edilemezdi.

Daha Yağız'ı ilk gördüğü anda anlamıştı, kalbinin en derininde hissetmişti. Gerçek olmasaydı bunu tüm hücreleriyle nasıl hissedebilirdi ki?

Oğlan ise aynı düşünmüyordu, hatta kendisine kalırsa düşünmeyi dahi reddediyordu. Kalbi kırılmıştı bir kere, erkekler hayatında yalnızca bir kez aşık olur klişesinin peşinden körü körüne ilerlemeyi tercih ediyordu.

Oturduğu kantinde kahvesini içerken etrafı şöyle bir süzdü Yağız, tanıdık kimse yoktu ama umurunda mı diye sorsalar muhtemelen omuz silkerdi. Zaten o hayatında çok fazla şeyi umursamazdı, çünkü umursadıklarını bir bir kaybetmek nasıl bir his çok iyi biliyordu.

Buraya gelmesinin nedeni de basitti. Kendisini beğenen bir kız vardı ve ısrarla ona mesaj atıyordu işte, Yağız da kızı önemsemiyordu ama göz ardı da etmiyordu.

Daha çok şöyle işliyordu onun aklı; kız onu mutlu edecek en ufak bir davranışta bulunduysa Yağız da aynı şekilde karşılık vermek istiyordu. Kız onu bunalttıysa kaçmak, sinirlendirdiyse terslemek. Hiçbir amacı yoktu keza kızın fakültesine gelip kantinine kahve içmek de buna dahildi. Tuhaf bir şekilde kızın sohbeti sarıyordu ve onunla konuşurken kısa bir anlığına aklı dağılıyordu.

Hayallerinden koparılışı, askeriyede yaşananlar, akademiden kovulduktan sonra hayatımın kadını dediği aşkının onu terk edişi.

Yağız biliyordu, çektiği hiçbir acı sonsuza kadar sürmeyecekti. Zaman lazımdı, hepsini biliyordu.

Ama ne yazık ki tüm yaşananların üstünden çok zaman geçmemişti, anılar tazeydi ve en azından acıyı azaltmanın yollarını arıyordu. Gün içinde zihnini yarım saat bile farklı şeylere odaklasa onun için bir nimetti.

Gökçe de öyle.

Yağız telefonu eline aldı, dersinin başlamasına yaklaşık kırk dakika kadar anca kalmıştı. On dakikada kendi fakültesine gideceğinin hesabını yaptıktan sonra da internette takılmaya devam etti. Onu daha önce burada görmemiş olanların bakışını üstünde hissedebiliyordu, özellikle kızların. Hayatında her zaman beğenilen biri olmuştu ama onlarla ilgilenmeyi bundan beş yıl önce hayatına Seda girdiğinde çoktan bırakmıştı.

Bu duruma öylesine alışmıştı ki hala hayatında o var gibi üstündeki tüm bakışları görmezden gelebiliyordu.

Az sonra görmezden gelemeyeceğini ise hesap etmemişti.

Hem de hiç etmemişti.

Masanın karşısından kendine doğru bir el uzatıldığını görmesiyle, önce karşısındaki açık avuca baktı, akabinde de gözleri kendisini buraya getiren kızla buluşmuştu.

Gökçe'yle.

"Çiçeğimi ver," dedi kız, nasıl bir hızla geldiyse yanakları kıpkırmızı olmuş, nefes nefese kaldığından da olacak ki birkaç kez öksürmek zorunda kalmıştı. "Gökçe?"

Yağız başta gördüğü simanın varlığından şüphe etmişti, çünkü az önce mesajda konuştuğu kız ona hasta olduğunu, ateşi var diye de derse gelmediğini söylemişti. Mesajda konuşurken kızın hep abartılı bir üslup kullandığını düşünüyordu, Yağız'a kalırsa duyguları kadar abartılıydı bu durum. Ama onu görür görmez kaşlarını çatmadan edememişti, ilk defa içinde tuhaf bir his vardı.

Göğe Ait | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin