6.2

17.1K 1.2K 31
                                    

"Hani Karadenizliler sushi yemezdi?"

Kara gözlüm elindeki çubukları sıkıca kavramış, bir yandan bana söyleniyor diğer yandan da kusmamaya çalışıyordu. Benimse keyfim gayet yerindeydi. Adana yiyeceğiz diye Yağız'ı kandırmış, benim mekana getirmiştim. "Denizden babam çıksa onu bile yerim diyorlar asıl, hangi Karadenizliymiş o sushi sevmeyen?"

"Ne bileyim Gökçe, bu ilk moda olduğunda birilerinden duymuştum. Hep de kızlar yiyor bunu, mekanda benden başka erkek yok. Neden böyle?"

Sushi mi onu yiyordu o mu sushiyi bilmiyordum ama seyretmesi komik bir görüntüydü. "Sen diyene kadar hiç fark etmemiştim, harbiden de mekandaki tek erkek sensin. Denk geldi herhalde. Boş ver sen bunları tadını çıkar, baksana mis gibi."

Ağzıma attığım parçayla gülümseyerek Yağız'a bakıyordum, o ise çatık kaşlarıyla karşı atağa geçmişti. "Buldun tabii sevdiğinin hatırına çiğ tavuk bile yiyecek adamı, eyvallah Gökçe. Eyvallahhh-"

"Ay yeter tamam, eyvallah anladık." Sürekli tekrarladığı kelimeyi uzatmasını engelledim, sesini kesmişti ama dudaklarını hala oynatıyordu. "Ben artık sorularımı sormak istiyorum, doydun mu yeterince?"

"Hı, aynen," dedi Yağız, ağzındaki lokmayı da yutmadan "Midem sayende dile geldi, öyle doydum ki anlatamam."

"Ooh, harika," dedim imasını anlamazlıktan gelerek. "Şimdi," çantamı masanın üstüne aldım, biraz kurcaladıktan sonra da not defterimi çıkarmıştım. Bu sorular bizim Aslıhan'a psikoloğu tarafından verilmiş, evlenmeden önce karşı tarafa sorulması gereken sorulardı. Ben de cevapları yazacaktım, makul bir ücret karşılığında Yağız'dan koca olur mu uzman ağzından duyacaktım. Bence on numara fikirdi. "Heh, buldum-"

"Gökçe," Lafımın kesilmesiyle kafamı defterimden kaldırdım, Yağız büyümüş gözleriyle defterle benim aramda gidip gelerek ritim tutuyordu. "İnşallah o deftere soruları yazmamışsındır?"

"Yazdım kara gözlüm, neden ki? Üstündeki çıkartmaları mı kötü buldun, Justin Bieber sevecek bir tip vardı sende aslında?" Eliyle alnını ovalayan sevdiceğime şirin şirin gülümsedim, o ise garsonu çağırmış, kendine 'kaptan burada makarna mukarna yok mu?' diye sorarak noodle söylemişti.

Acaba bu durumu da not defterine yazmalı mıydım?

"Neden yaptığını sormayacağım hiç, başka şeylerle uğraşırken kabullendim biraz. Sor bakalım ne soracaksan?" Yağız ellerini masanın üstünde birleştirdi, bir anda ciddileştiği için ben de hemen oturuşumu düzeltmiştim. "Çok değil zaten ya, üç yüz seksen bir tane soru var. Dün ikisini cevaplamıştın, üç yüz yetmiş dokuz tane kaldı."

"Gökçe," Ben o kadar sabırlı değilim tonlamasıyla "Şaka şaka," dedim. "Hemen de çatılıyor o kaşlar, beş altı tane soru. Rahat ol."

"Güzel bir şey sor," Sanki kötü soracaktım, hay Yarabbim. "Önüne kristal bir küre koysalar geleceğinle ilgili neyi bilmek isterdin?"

Yağız bir anda kaşlarını kaldırdı, dünkü sorular onu açmamıştı sanırım. Etkilenmiş gibi gelmişti gözüme. "Bu soruların da ortası mı yok, nedir?"

Kollarını göğsünde birleştirdi, düşünürcesine ses çıkarttığında tatlı görüntüsünü hafızama kazıyordum ben de. Bazen gerçekten sabrını bilerek sınıyordum ama tongaya düşmüyordu. "Bir noktada askerliğe geri dönebildim mi, bunu öğrenmek isterdim."

Ben benimle alakalı bir şey söyleyip şovmenlik yapacak zannederken aldığın dürüst cevap karşısında şok geçirmiştim. Biraz da onun adına üzülmüştüm, neredeyse dışımdan 'yaaa' diyecek kadar. Neyse ki aşırı tepkilerimi içimde tutma egzersizlerim başarıyla sonuçlanmıştı. "Bir an kimle evlendim, kaç çocuğum oldu falan diyeceksin sanmıştım ama bu da kabul. Eyvallah Yağız Bey."

Göğe Ait | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin