4.7

25.3K 1.8K 353
                                    

Kırgınlık zordu, hele de hala seven biri için çok fazla zordu.

Nil Gökçe bunu bilip bunu söyler hale gelmek üzereydi, kalbi yorulmuştu bu durumdan. Hele de Yağız çevresindeyken, yemekhanede yanında otururken, arka sokakta onu beklerken, bildirim panelinde bir yer edinirken kız için her şey çok daha zordu. Hayır demek, canım acıdı uzak dur demek, istemiyorum demek.

Hepsi çaba istiyordu ama inatçılık konusunda üstüne tanımazdı, bunu Yağız'a da gösterdiğini düşünüyordu. Ona ulaşmak için verdiği çabayı şimdi uzak durmak için gösteriyordu ve yine başarılıydı, her zaman azimli bir insan olmuştu zaten.

En yakın arkadaşını müstakbel eniştesinin yanında bırakmış, kampüste dalgın dalgın yürüyordu. Ne düşünüyordu bazen kendi bile bilmiyordu, aklı bu sıralar hep dağınıktı. Bir toplasa Yağız ortada kalacak, onun dışında hiçbir şey düşünemeyecek hale gelecekti. Bu yüzden yapmadı, dağılmış düşüncelerinin peşinden sürüklenmeyi tercih etti.

Ta ki önüne çıkan çocuğa çarpmak üzereyken durana kadar.

"Gökçe?" diye seslenen Yağız ile derin bir nefes verdi. Hala Gökçe demesinden hem memnun, hem de şikayetçiydi. Göğe ait olmak, Yağız'ın tutkunu olduğu gökyüzünün parçası olmak; bunlar Gökçe'ye büyülü geliyordu ama çok yüksekten düşmüştü daha yeni. Bu yüzden yükseltmedi kendini, zaten o Nil ismini daha çok severdi. "Konuşabilir miyiz?"

"Konuştuk zaten," dedi hemen, gitmek için de meyil etmişti ama çocuk gittiği yöne doğru adım atarak onu durdurdu. "Tamam, o zaman konuşma kısmını geçelim," diye girdi söze, karşısındaki kızla hatırı sayılır bir vakit geçirmişti ama ilk defa kalbi böyle ağzında atıyordu. "Sorunu hallettiğimiz kısma gelelim?"

"Bir sorunumuz yok," Nil Gökçe cevaplarken zorlanmıyordu bile, geçiştirici cevaplardan oluşan bir listesi varmış gibi seriydi. "Senin var belli ki, özür diledim zaten. Daha fazla elimden bir şey gelmez, affetmiyorsan senin bileceğin iş," Kestirip attıktan sonra bu sefer de diğer taraftan geçmeyi denedi ama yine önüne set çeken bedenle durmak zorunda kaldı. "Aynen öyle, bu yüzden benimle gelmen lazım."

"Yağız," dedi kız bıkkın bir sesle. Çocuğa karşı hala kalbinin birkaç odacığı heyecanla doluydu ama ağırlıklı olarak kırgındı, bu yüzden buz kesmiş tarafıyla muhatap etmek istiyordu onu. "Seni görmek istemiyorum cümlesi yeterince açık değil miydi?"

"Açıktı," Hemen onayladı ancak devamını da getirmekte gecikmedi. "Ben kolay pes etmem yeterince açık değil miydi?"

"Ben de kolay pes etmem diyordum," diye iğneleyici bir tona döndü kız. "Ama bak, edilebiliyormuş. Çok da büyük konuşma yani."

"Lütfen Gökçe," Yağız en etkili kartını oynamadan önce bir kez daha şansını denedi. "Bir kere gel benimle, şu kadarcık hatrım yok mu?" İşaret parmağı ile baş parmağı arasında küçücük bir boşluğu göstererek yaptığı hareket ile kız derin bir nefes verdi. "Çekilir misin?" diye sordu o da şansını deneyerek.

"Seninle bizim şu atılma meselesi hakkında konuşmak istiyorum," Son kart, en etkili karttı. Yağız eğer Gökçe'yi biraz tanıdıysa ki fazlasını bile tanıdığını düşünüyordu, kız bunu geri çeviremezdi. Duygu sömürüsü mü denilirdi, hainlik mi, pek de umrunda değildi. "Ne konuşacaksın o konu hakkında?" Kızın ilk defa ilgili çıkan sesiyle gülümsememek için kendini zor tuttu. "Biraz uzun," İleriyi işaret etti. "Arabam şu tarafta, lütfen?"

Ofladı kız, şöyle bir etrafa baktı. Gitmek istemeyen tarafı ağır basıyordu ama Yağız için bu kadar hassas bir konuya yardımı dokunacaksa, en azından buna sırtını dönmek istemiyordu. Sonra zaten hayatından çıkarırdı, en kötü engeli basıverirdi. Ne olabilirdi ki? "İyi," dedi memnuniyetsiz bir ifadeyle. "Ama şunu aklında tut, senden bir kere soğudum Yağız. Seninle gelmem ya da benim peşime düşmen hiçbir şeyi değiştirmeyecek."

Göğe Ait | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin