11.bölüm [ Gerçekler ]

55 3 0
                                    

İyi okumalar.

11. Bölüm [ Gerçekler ]

🕯


Neredeyse 1 saattir koltukta oturup bütün yaşananları düşünüyordum.
Bu düşünceler beni âdeta hortum gibi içine çekiyordu.

Ne yapmalıyım?

Bana mektup yazan kişiye bende mi cevap yazsam?

Kim olduğunu sorsam bile cevap vermez. Gizli olmak istiyordu belli ki. Bunu anlamamak elde değildi lakin neden gizli kalmak istiyordu?

Neden bana kim olduğunu söylemiyordu?

Bir insanın eline böyle bir mektup gelse ne yapar?

Kapı çalınca yavaşça oturduğum koltuktan kalkıp uyuşan ayağımın düzelmesine zaman ayırdım. Yaren gelmiş olmalıydı, bu saatte ondan başka biri gelemezdi. Mektubu kitabın arasına sakladım. Ayağımın uyuşukluğu gidince hızlıca kapıyı açtım. Yaren gelmişti.

"Hoşgeldin kuzum." Dedim hiç birşey olmamış gibi gülümseyerek. "Hoş buldum ablam." Dedi hızlıca ayakkabılarını çıkarıp eve girdi. "Üstünü başını giyin gel sofrayı hazırlıyorum." Dedim ve mutfağa yöneldim. Aldığım cevapla hızlıca sofrayı kurup yemeklerin altını açtım.

Yaren gelmiş ve beraber yemek yiyorduk. "Abla." Dedi Yaren gözlerini gözlerime dikti. "Efendim." Derin bir nefes aldı. "Sen nişanlını nasıl sevdin?" Sorduğu soruyla burukça gülümsedim.

"Çok sevdim, onu görmesem bile, sesini sadece bir kez duysam bile çok sevdim. Sevginin boyu olmaz, ölçüsü olmaz, zamanı olmaz." Dedim dolu gözlerimin geri gitmesi için başımı yukarı kaldırdım. "Sende fotoğrafı var mı?" Dedi. Olumsuzca başımı salladım.

"Senden neden sakladılar abla nişanlını?" Diye sordu. "Bilmiyorum Yaren, nişanlımın kim olduğunu hâlâ bilmiyorum." Dedim göz yaşlarım yanaklarımı ıslatırken. "Abim'den öğre-" hızlıca konuşmasını böldüm.
"Yemeğini ye yaren." Dedim net sesimle. Başını salladı ve yemeğine döndü.

Yazarın anlatımı ile;

Yaklaşık 20-25 dakika sonra yemeklerini bitirmiş ve mutfağı toplayıp odalarına geçmişlerdi. Züleyha'nın aklı hâlâ mektup yazan kişide idi. Dimağı* lanet düşünceler ile doluydu, düşüncelerinin genç kadından uzaklaşması için iş yapmalıydı. Sonbahar kapıda idi ve sobalar yavaş yavaş kuruluyordu.

Hızlıca başına yemenisini geçirip üzerine hırkasını geçirdi. Evden hızlıca çıkıp bahçenin yanında ki kelif'e** doğru adımladı. Anasın'dan babasın'dan izin almamıştı, Mustafa bey kızının fazla ağırlık taşımasını istemiyordu, 'zaten küçücük bir şey ezilir kalır altında' derdi.

Kelifin kapısını açıp soba borularını evin girişine taşıdı, sobayıda yavaşça kaldırıp minik adımlarla evin önüne koydu. Kelifin kapısını kapatıp kilitledi ve hızlıca eve doğru yürüdü. Soba borularını ve sobayı banyoya taşıyıp bezleri aldı. Soba borularını teker teker, köpürte köpürte yıkadı Züleyha.

Temizlenen boruları görünce yüzü gülümsüyordu, iş yapmayı çok severdi Züleyha, 'iş var yardıma koş' dedin mi Züleyha bezini kovasını alıp uçardı.

Yıkayıp temizlediği boruları kuruladı. Oturma odasına gidip hızlıca yerleştirdi boruları, ardından da sobayı.

İçine derin bir nefes çekip eserine baktı. İki sene önce babası öğretmişti, iyikide öğretmişti. Babası yaşlanmıştı artık, ağabeyi gelirdi lakin geldiğine pişman ederdi insanı, durmadan homurdanır ve saçma sapan şeylere sinirlenirdi.

Sürmeli (Yeniden Yazılıyor)Where stories live. Discover now