neuf { sevgisiz yetişmiş orman, bilmez kıvılcımdan tutuşmayı.

2.4K 223 101
                                    

christi buckley ~ yes to heaven

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

christi buckley ~ yes to heaven

"İnsanları tedirgin eden," der Epiktetos, "İnsanları tedirgin eden olan biten değil, olan bitenle ilgili inandıklarıdır." ve ekler. "İlk önce kendine ne yapacağını sor, sonra gereken ne ise yap."

Haklıdır da, düşünmek, bağnazca inanmak bir fikre yorandır ruhu. Ya da reddetmek inatla görmemek göz önündekini, kulak tıkamak hislerine, yalnız beynine müsaade dip kalbini yok saymak ne büyük felakettir, ne acı.

Bastırılan duygular ne kadar güçlü ise o kadar sert patlar bir bomba misali ellerinde, kutulara ittirilip özenle üzeri kapanan gün yüzüne çıkmasına kâti suretle müsaade edilmeyen her ne varsa, mahkumdur güneşi görmeye, ve dahi dokunmaya o ateşe.

Şimdi, kırmızı saten çarşaflar içerisinde uyurken vita kral, yanındaki siyah koltuğun üzerinde gözünü dahi kırpmadan günlerdir kendini bir kenara itip, uyumaktan öteye gidemeyen bedeni izleyen çaresiz adam farkındaydı, farkında olmamak mümkün müydü ki?

Canından can giderken nasıl sessiz kalabilirdi bu sessiz intiharına. Kollarının arasında sahte nişanlısının, en çok da biricik aşkının kanlarla kaplanmış bedenini taşırken yıllardır içinde bastırılmaktan biçare düşen duygularının gündüzle buluşmasını nasıl engellerdi ki, o delta gücü yeter miydi buna? hiç sanmıyordu.

Bütün dünyayla savaşırdı da, kucağındaki bedene yenilmeye mahkumdu.

Üç gün boyunca istisnasız herkesle kavga etmiş, üzerinde bulunduğu koltuktan kalkarsa canı çıkarmışçasına oradan ayrılmamıştı. Huysuzdu, huzursuzdu. Huzuru hala o güzel gözlerini açmıyorken ne haddineydi onun uyku.

Sarayın en iyi hekimleri gelip bakmış, yarasını özenle sarmışlardı lakin ellerinden bundan fazlası gelmiyordu, deltanın çıkardığı huzursuzluklara rağmen o şekilde beklemeleri gerektiğini vita vücudunun güçsüz olmadığını iyileşeceğini söylüyorlardı. Taehyung sıkılmıştı, jeongguk'un odasında yanı başında fakat bir o kadar uzak olmaktan nefret etmişti. Biliyordu, elbette uyanacaktı bebeği lakin yine de o güzel gözlerini aralamadığı her saniye ölümden farksızdı delta için.

Ağrılarını dindiriyorlardı, kesik büyük olmasına rağmen kanaması da durmuştu geriye tek uyanması kalmıştı, jeongguk inatçıylı lakin, uyku tatlı gelmişti bebeğine.

"Beklemek cehennemdir jeongguk." dedi, "Beklemek cehennemdir ama beklerim seni."

Günlerdir yaptığı gibi, bilinci kapalıyken sürekli jeongguk'a bir şeylerden bahsediyordu. Bazen avuç içine aldığı minik ellerini okşuyor 'neden artık uyanman gerek biliyo musun?' isimli tiradına başlıyordu.

"Neden artık uyanman gerek biliyor musun jeongguk?" o malum olaydan hemen önce gülerek taktıkları yüzüğe takılıyordu parmakları, "Uyanman gerek çünkü gözlerini görmeden ne yapacağımı bilmiyorum. İçim sıkılıyor, nefesim kesiliyor. Sen uyanmıyorsun bu sarayın duvarları üzerime çöküyor, gözlerimi araladığım her andan nefret ediyorum."

 crown from enemy •taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin