35

19.8K 1.4K 545
                                    

Teyzem Emir'in beresini takarken bana da Emir'in kullanım kılavuzunu anlatıyordu. "Eğer ağlamaya başlarsa insanlardan uzak tut, herkesin saçına yapışıyor. Kaydırağa binmek isterse yanında git, ters binmeye çalışıyor, düşer sonra. Spor aletlerinden uzak tut, kafasını vuruyor. Ha bir de salıncağa binmek isterse sakın hayır deme, eğer dersen olacaklardan ben sorumlu değilim." Çocuğu parka mı götürüyorum yoksa savaşa mı hazırlanıyorum belli değil.

"Tamam teyze yüz kere tembih ettin, hadi çıkalım artık biz." Teyzem Emir'in ayakkabılarını giydirirken durdu ve bana baktı "Selin bak son kez soruyorum, başedebilecek misin?" Biz nelerin üstesinden geldik be teyze bununla mı başedemeyeceğiz? "Hadi Teyze, sal artık çocuğu." Teyzem Emir'i öptü ve evden çıktık.

Emir'le paytak paytak parka doğru yürümeye başlamıştık. Allah'tan gideceğimiz park yürüme mesafesindeydi. Allah'ım hoşlandığım çocukla çocuk parkında buluşuyorum, nerde bu adalet?!

Biz yürümeye devam ederken Emir birden durdu ve yere çömeldi. Şimdiden sıkılmış olamazdı değil mi? "Hayır Emir, daha yeni başlıyoruz bana ihanet rdemezsin!" Dedim eğilerek. Yüzünü buruşturdu. Sanırım ağlayacaktı. Bir anda mızmızlanmaya başladı ve ağladı. Tamam, şuan eve dönmem daha mantıklıydı. Sevdiği çocukla buluşmak için şeytan bakmak zorunda kalınca nasıl da yarrama benziyor insan.

Maalesef Batı özlemim o kadar ağır basıyordu ki bu deccale katlanmak zorundaydım. "Ne istiyorsun evladım?" Diye sordum. Hayır derdini de söyleyemiyor ki! Yerinde tepinmeye başladı. "Noldu Emir, bir yerin mi ağrıyor?" Dedim ama o zırlamaya devam etti. An itibariyle çocuk yapmamaya karar verdim.

Emir ellerini havaya kaldırınca ne istediğini anladım. Yürümek istemiyordu. Hızlıca onu kucağıma aldım ve kucağıma alır almaz sustu. "Bu muydu lan derdin?!" Dedim ve bana güldü. Daha parka gidemeden çektiğim çilelere bak. Görünüşe göre daha çok çekeceğim var bu çocuktan.

Biraz daha yürüdükten sonra parkı görmüştüm. Kucağımdaki Emir heyecandan saçlarımı çekmeye başlamıştı. Yedireceğim artık bu saçları çocuğa! "Emir sıçacağım ağzına, saçlarımı bozuyorsun!" Dedim sessiz bir şekilde. Emir'i yolda bırakıp parka tek gitme fikri çık aklımdan.

Parka girince gözüm Batı'yı aradı. Kardeşini gülerek kaydırağın başında bekliyordu. Gülüşüne bin tane adam ölür deme isteğimi bastırarak ağır adımlarla yanına gittim. Kucağımdaki Emir, kaydırağa yaklaştıkça daha çok heyecanlanıyordu. Batı'nın yanına varınca sakin bir sesle "selam." Dedim. Aslında sarılmak istedim ama önümde Emir diye bir engel vardı.

Batı, beni duyar duymaz bana döndü. Gülerek "selam." Dedi ve kucağımdaki Emir'e baktı. "Selam ufaklık." Emir bunu duyar duymaz güldü. Batı'ya bu deccal çocuk bile dayanamıyor.

"İsmi ne?" Diye sordu. "Emir." Dedim ve etrafa baktım "kardeşin nerde?" Kaydırağıla bakarak "geliyor." Dedi. Kaydıraktan inen kıza baktığımda tekrardan ne kadar benzediğimizi gördüm. Kız gülerek yanımıza geldi fakat beni görünce gülüşü yavaş yavaş soldu. "Tanışmıştınız ama sizi tekrar tanıştırayım." İlk beni göstererek "Selin." Dedi ve daha sonra küçük kızı göstererek "Derin." Dedi. Kıza gülerek "memnun oldum Derin." Dedim. Kız sakin bir sesle "bende." Dedi ve kucağımdaki Emir'e baktı. "İsmi ne?" Diye sordu. "Emir." Dedim gülerek. Sanırım Emir'i sevmişti.

"Abi bu senin sevmediğin hocanın çocuğu mu-" demesine kalmadan Batı hızla Derin'in ağzını kapattı. Gülerek "Ne diyorsun abicim, olur mu öyle şey?" Diye uyardı. Güldüm ve "Evet o Derin." Dedim. "Ama tatlıymış." Dedi Emir'e bakarken. Daha sonra yine bana döndü ve gülüşü kayboldu. Bu kz neden bana böyleydi? "Abi ben kaydırağa gidiyorum." Dedi. Batı kafasını sallayarak "Tamam, kaybolma bir yere." Dedi ve Derin yanımızdan ayrıldı.

not yardımı/textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin