-03-

139 23 42
                                    

"daha gelmedik mi? ben sıkıldım ve yoruldum daha ne kadar yürüyeceğiz! ba-ku-goooo!" bakugo önünden yürüttüğü meleze sinirle baktıktan sonra hiçbir şey dememeyi seçti ve sessizce ilerlemeye devam etti. "hayır anlamıyorum, yanımızda dana kadar bir ejderha var yürümek yerine uçsak ya- yavaş it azıcık be it herif kolum acıyor."

"çeneni kapatmazsan birazdan ben halledeceğim!"

"hmhm peki... kraliyet üyesine bağırma. yaptığın şeyler listesine bunu de ekleyeceğim. başka eklemek istediğin bir şey var mı? yani tabi gitmeme izin verirsen listedeki hiçbir şeyi kimse bilmek zorunda olmaz anlarsın ya. bence bir şekilde hallederiz bunu."

"şuna ne dersin? sen çeneni kapatırsın, bende ağzının ortasına bir tane geçirmemek için kendime deli gibi hakim olmaya çalışmam. bence gayet adaletli. hem biraz daha bağırarak konuşmaya devam edersen haydutlara yakalanacağız. zaten göz önüne çıkmamak için uzun yolu tercih ettim bir de sen işimi zorlaştırıyorsun."

"bırak gideyim aq o zaman!"

"susacak mısın ağzını bağlayayım mı?" todoroki bütün onu sinir etme çabalarının boşa gittiğini fark edince derin bir iç çekerek önüne döndü. saatler sonunda sessizliğe kavuşan sarışınsa anın tadını çıkarmaya çalıştı birazdan bozulacağını bilmesine rağmen. "yani ama beni suçlayamazsın bence fikrim gayet mantıklı. ödülünü bir an önce almak istediğini söylüyorsun o zaman söyle ejderhana da bizi oraya uçursun. bende oraya daha hızlı varıp tekrar kaçmak için yeniden plan yapayım. bir haftaya gideceğimiz yolu maksimum iki güne hallederiz."

"onu ilk gördüğünde sen söylemedin mi bunların nesli tükenmemiş miydi diye? başka birisi onu görecek olursa ne yapmak isteyecek söylesene bana? sence neden yolda ilerlerken onu bizden arkadan yürütüyorum sanıyorsun? senin için belki bir hiç ama o benim arkadaşım ve şu koskoca dünyada inanabileceğim iki kişiden biri. onu korumak benim görevim." todoroki söylediği şeyi düşündüğünde fark etmesiyle kafasını yere eğdi. "nesillerinin nasıl tükendiğini biliyor musun? bir tek ejderhaların değil bütün büyü yada sihir tarzı şeyleri kullanan türlerin."

"arşivlerde insanlık için tehlikeli olduğundan öldürüldükleri ve yasaklandıkları söyleniyordu." duyduğu şey ile şaşkınca melezi izledi ve gülmeye başladı. "cidden insanlar hakkında hiçbir şey bilmiyorsun değil mi? sarayda değil de mağarada büyümüş olmayasın."

"yani ailem saraydan çıkmama izin vermediler o yüzden bir nevi de öyle denebilir."

"o zaman sana şöyle açıklayayım todoroki. insanlar saçma ve zayıf yaratıklar. değişime açık değiller. değişik şeyleri tehlikeli olarak görüyorlar ve onlara iğrenç şeyler yapıyorlar. ailenin tarihinde ne kadar cinayet, soykırım, tecavüz tarzı şeylerden olduğunu biliyor musun? ve hala bütün yaptıkları şeylere rağmen onlara zararı bile dokunmamış şeyleri düşmanları olarak sayıyorlar ve herkesi onlara düşman ediyorlar. sence bu hikayedeki asıl suçlu kim?" melez dediği şeyler ile olduğu yerde duraksadı. ne demesi gerektiğini bilmiyordu. sarışına bakmak için arkasını döndüğünde ise onu eşyalarını bir tane ağacın altına bırakırken gördü. "ne yapıyorsun?"

"az ileride bir köy var. buralarda yiyecek bir şey bulması zor olacak o yüzden gidip bir şeyler alacağım ve sende burada güzel kıçının üstünde oturup bekleyeceksin."

"ne? az önce buralarda haydutların olduğunu söyledin ve beni bu halimle burada mı bırakacaksın?"

"eh o zaman sessiz ol."

"beni öylece bırakamazsın!" 

"bıraktım bile." sarışın ağaçların arasında kaybolduğu sırada todoroki anlam veremediği bakışlarla onun gidişini seyretti. o sırada arkasından gelen adım sesleri ile korkuyla o tarafa döndü. elleri bağlı olduğundan ne bir kılıç tutabiliyordu ne de düzgünce kıpırdayabiliyordu. "sikeyim seni aq. resmen ben gelene kadar hayatta kal gerisini düşünürüz dedi. bu nasıl bir rahatlık aq. hem kaçırıyor hemde başı boş bırakıyor."

your beauty never really scared me-bakutodoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin