-06-

119 24 29
                                    

ağaçların arasından boş bir araziye çıktıkları sırada bakugo az ileride duran saraya bakıp derin bir nefes aldı ve bağırmaya başladı. "şükürler olsun tanrım! bu boktan yolculuğun hiç bitmeyeceğini sanmıştım! melez bizi bu kadar yavaşlatmasaydın en fazla bir haftaya gelmiş olurduk aq. üç haftadır senin boşlarını çekiyorum." todoroki ağaçların arasından nefes nefese çıkmayı başarmış ve saraydan ayrıldığı o gece gördüğü manzarayı görmesiyle derin bir nefes almıştı. geri döndüklerine inanmayı istemiyordu. o içten içe oraya geri gitmek zorunda kaldığı için kendine söverken bakugo kirishimanın yanına gidip çantasından büyük koyu renk bir palto çıkarmıştı. "kirishima sen burada bekle bunu halledip geleceğim."

"emin misin ya bir şey olursa?"

"saçmalama be ne olabilir ki en fazla. sen sadece burada bekle. her şey yolunda olacak. gideceğim paramızı alıp geleceğim sonra da eve döneceğiz." kirishima bu dediklerine her ne kadar seviniyor olsa da endişelenmesine engel olamıyordu. kafasını tamam anlamıyla salladı sarışın todorokinin yanına doğru yürürken. yanına varmasıyla elinde tuttuğu pelerini üstüne attı. todoroki bunu fark etmesiyle şaşkınca yüzüne bakarken bakugo kolunu kavradı ve peşinden sürüklemeye başladı. "giy şunu da gidelim."

"kaçmak için son bir denemede bulunma şansım var mı?" 

"hayır. yeterince çektim zaten saçma planlarından."

"sağol ya. ne odun adamsın sende." paltoyu üstüne geçirdi. fazlasıyla büyüktü ve kapşonlusu yüzünün görünmesine engel oluyordu. "sonunda senden kurtulacağım için tanrıya şükrediyorum melez."

"o onur bana ait inan bana. umarım bir sonraki kaçış denememde senin gibi pislik birinin eline düşmem."

"bir sonrakine benden kaçarsın belki ha. denemeye devam et." sarayın girişine yaklaştıkları sırada todoroki derin bir nefes aldı ve duraksadı. bakugo ne olduğunu sormak için döneceği sırada yüzündeki ifadeyi görmesi ile duraksadı. todoroki bir süre durduktan sonra bakışlarını sarışına çevirdi. "özür dilerim."

"ne için?"

"kraliyet sebebiyle yaşamak zorunda kaldığın bütün o şeyler yüzünden. ailemin size yaşattığı bütün o şeyler yüzünden. hepsi için çok özür dilerim. biliyorum hiçbir özür onca yılın acısını ne dindirir ne de kaybettiklerini geri getirmemi sağlar. ama en azından ailemin yaptığı bu salaklık yüzünden düzgünce özür dilemek istiyorum. o yüzden özür dilerim katsuki. başına gelmiş bütün o şeyler yüzünden." bakugo duyduğu şeylere ne cevap vereceğini bilmiyordu. kafasını tekrardan önüne çevirdi ve derin bir nefes aldı. onun suçu olmadığını ve özür dilemesi gerekenin o olmadığını söylemek istiyordu ancak yapamadı. sıkıca tuttuğu kolundan çekiştirmeye devam etti. "senin salak kaçış planlarını özleyeceğim melez." todoroki gülümsedi peşinden  yürürken. 

birkaç dakika sonrasında sarayın avlusuna girdiler. giriş kapısının önünde bekleyen askerler onları görmeleri ile ellerindeki mızrakları sıkıca kavradılar ve tüm dikkatlerini onlara verdiler. "daha fazla yaklaşmayın! ne istiyorsunuz?" todoroki o olduğunu anlamamalarının sebebinin üstündeki pelerin ve kafasını kapatan kapşonu olduğunu düşündüğü sırada boşta olan eliyle çıkarmaya yönelmiş ancak sarışın izin vermeden o kolunu da tutmuştu. "ne yapıyorsun bakugo?" sarışın cevap vermeyip onunla birlikte ilerlemeye devam ettiği sırada askerler mızrakları onlara doğrulttu. aralarında birkaç metre kala asker tüm gücüyle birkez daha bağırdı. "durmazsanız ateş edeceğiz!" todoroki iyice gerilmiş bir şekilde sarışını geri çekmeye çalışmıştı. "bakugo dur bizi öldürteceksin!"

"son kez söylüyorum ya durun-" cümlesinin devamı gelemeden sarışın adımlarını durdurmuş ve yüzündeki gülümseme ile askerleri süzmüştü. "e ayıp ama onca yoldan krala güzel bir hediye getirmişim ve verdiğiniz tepki bu mu cidden? peki o zaman. şöyle yapalım." bir eliyle todorokinin iki kolunu da kavramışken boşta kalan eliyle belinde asılı olan kılıcını çıkarttı. todoroki birden bire sebepsiz yere boynuna doğrultulan kılıç ile sertçe yutkundu. "bu pelerinin altında birkaç haftadır kayıp olan prensiniz var. ben olsaydım o surların tepesinde duran nişancılarınıza durma emri verirdim. eh tabi kral haftalardır aranan oğlunun ölü cesedini görünce sizin de kellenizi onun yanına süs diye asar herhalde." tüm askerler birden duydukları şey ile geriledi ve ne yapacaklarını şaşırdı. "eğer diyelim ki o prens? eğer onu öldürürsen buradan canlı çıkabileceğini sana düşündüren şey ne?"

your beauty never really scared me-bakutodoWhere stories live. Discover now