Chapter 3

37 6 2
                                    

"Aera..." kapıyı tıklatmadan önce boş şirkette mırıldanma seviyesindeki sesini yankılatan koyu renkli koridora baktı. Aera'nın odası, en üst kattaki bu koridorun en sonundaydı.

Jungkook kapıyı tekrar tıklattı ama içeriden bir ses geldiği yoktu. Hala kızgın olduğu için tavır takınmış olabileceğini düşündü. Kendini affettirmek için uzun bir yol izlemesi gerekiyordu.

Kapıyı yavaşça açtı ve içeri girerken sessiz sessiz mırıldanmaya devam etti. "Biliyorsun ki seni kırmak istemiyordum, sadece kendini sev istedim. Neden bana tavır takınıyorsun, bunu çözebiliriz-" masanın üzerinde uyuyakalmış kızı gördüğünde aniden durdu, beklentileri arasında olmayan bu durumu nasıl idare etmesi gerektiğini düşündü. Kapıyı kapatsa ve onu ikili koltuğa mı yatırsaydı? Bu çok acımasızca olurdu. Eve götürene kadar uyanırsa ne olacaktı? Ya taşırken bir yerini incitmesine sebep olsaydı.

Yanına gidip yüzüne düşmüş perçemleri geriye çekti ve yanağına tatlı bir buse bırakıverdi. "Hey, Aera, aşkım..." ama kız kıpırdamadı bile.

Jungkook kibarca onu masadan kaldırıp bir bebeği kucaklar gibi kucakladığında Aera refleksel bir hareketle kollarını genç adamın boynuna dolamış ve başını göğsüne yaslamıştı. "Özür dilerim." Diye mırıldandı Aera, sevdiği adama karşı. "Yeter ki bir daha bağırma bana. Bugün için yeter."

Jungkook iç geçirip kızın alnını, saçlarını öptü ve ağır adımlarla onu şirketten çıkarmaya odaklandı. Konuşma işini eve de bırakabilirdi. Çok savunmasız görünüyordu ve ona bu haldeyken dokunmaya gönlü el vermemişti.

Arabaya oturttu, kemerini bağladı ve yan tarafa geçip arabayı çalıştırmadan önce şöyle bir durdu. Arkadaşlarıyla olan konuşmalarında onların haklı olduğunu biliyordu. Yine de ona karşı kendisini tutamıyordu, belki de sadece ona nazı geçtiği için böyle davranıyordu. İlk beraber oldukları zamanı anımsadı. Ona verdiği kaç sözü tam anlamıyla tutabilmişti ki bunu tutsaydı?

Arabayı çalıştırıp eve giderlerken yolun yarısında kız uyanmış ve meraklı gözlerle etrafa bakarken yanında gördüğü adamla irkilmişti. "Kook... Ne zaman..." sorularını hangi sırayla sorması gerektiğini bile bilmiyordu o anda. Kafası allak bullak olmuştu, düşüncelerine herhangi bir hakimiyeti yoktu. 

"Odanda uyayakalmışsın." Gözlerini yoldan bir an olsun ayırmadan konuştu Jungkook. "Ben de seni evimize götürüyorum." elini uzatıp kızın elini tuttuktan sonra üzerini kibarca öptü. "Hala yorgunsan uyu, aşkım. Eve geldiğimizde seni uyandırırım."

"Hayır... Buna gerek yok." Utangaç bakışlar eşliğinde Jungkook'u süzerken sabahki haline nazaran daha az gergin olduğunu düşündü. "Sen... Aç mısın? İstersen giderken-"

"Bunları düşünme." diye sözünü kesti Jungkook. Sesi yatıştırıcı dereceden yumuşaktı. İnsanı hafif ve mutlu hissettiriyordu. "Ben ayarlarım, tamam mı?"

"Ama diyettesin, bu yüzden sebze alalım diyecektim... En azından bir şeyler yemiş olursun. Böyle olmana dayanamıyorum."

"Nasıl olmama? Sinirli mi?" Jungkook'un sesinde gerginlik yoktu, yüzünde öfkenin izleri de yoktu. Belki de gerçekten masum bir soruydu. Aera o an kestiremedi bunu.

"Hayır..." başını pencereye çevirdi ve gözlerinin önünce akan figürleri yakalamaya çalışarak oyaladı kendisini. "Böyle bitkin olmandan bahsediyorum. Tüm hafta boyunca sadece suyla beslenmek, sana ve bedenine iyi gelmiyor. Kızman umrumda değil, yanımda rahat olduğunu gösteriyor ama sağlıksız olmanın benim açımdan görülebilecek pozitif bir yanı yok."

"Bana neden yalan söylüyorsun, Aera?" Jungkook ışıklarda durduklarında başını kıza çevirerek sordu bu soruyu. "Kimse kendisine sinirlenilmesinden hoşnut kalmaz. Neden yalan söylüyorsun?"

"Yalan söylemiyorum. Bana bağırman elbette kalbimi kırıyor ama bağarmayıp tavır almandansa bunu tercih ederdim."

"Hala yalan söylüyorsun." Jungkook iç geçirdi. Yeşile dönen ışıklar gözlerini aldığında ayağını frenden çekti ve tekrar yola odaklanmaya koyuldu. "Bu konuyu kapatalım mı artık?"

"Bu sefer bağarmayacak mısın? Çözmeden mi kapatacağız?"

"Bağırdıığmda çözülüyor mu ki?"

"Çözülmüyor mu sence?" kız gururla gülümsedi ve dik oturuşuna geçerken hala yola odaklanmış adamın bakış açısına girmeye çalıştı. "Mesela artık kendimi seviyorum. Sırf sen başarısız hissetme diye! Sence bu çözülmemiş mi?" 

Jungkook, kızın bu saf tavırları karşısında sadece gülümseyebilmişti. Tuttuğu elini okşadı ve derin bir iç geçirdi. "Bugünlük yeter, olmaz mı? Ayrıca bugün çok özel bir gün."

"Öyle mi?" Aera dudaklarını gerginlikle yaladı ve arkasına yaslanırken düşünmeye çalıştı. "Bugün ne olmuştu ki?"

"Gerçekten hatırlamıyor musun?" Arabayı tek eliyle park ettikten sonra kıza döndü ve gülümsedi. "Şirket için kendini fazla hırpalıyorsun. Biraz özel hayatına odaklanmalısın."

"Doğum günün Eylül'de değil mi? Annen veya babanınki olsa bunu sabah, çoktan konuşmuş olurduk..." Kız iç geçirdi ve sessizce fısıldadı. "Unuttuğuma inanamıyorum."

Jungkook gülerek kızın kemerini açtı. "Evde hatırlarsın." Arabadan indi ve sabah kavgasını yaptıkları anahtarlıkla evi açtı. İçeri girerken arkasında sürüklediği kızın herhangi bir ışığa dokunmadığından emin olmak için sürekli arkasını kolluyor, Onun bu masum bakışlarının tatlı olduğunu düşünüyordu.

"Karanlıkta nereye gidiyoruz? Direkt yatacak mıyız? Film izlemek istersin sanmıştım." Jungkook'la her akşam yaptıkları nadir aktiviteler vardı ve bu da o aktivitelerde başı çekiyordu. Jungkook durdu ve kızın beline sarılıp alnını alnına yasladı. "Hala hatırlamıyor musun? Çok ayıp ama Aera!"

Kız göz devirirken gülümsedi. "Hadi söyle. Neyi unutmuşum?"

"Bizim tanışma yıl dönümümüzü unuttun." 

Kendisine dikkat kesilmiş koyu kahve irislere bakarken şaşkınlığını saklamakta zorlandı Aera. Elbette hatırlıyordu ama Jungkook'un hatırlayacağı ihtimalini hiç aklından geçirmişti. Onunla ettiği kavgalardan sonra çok alıngan davranmış olmalıydı. Oysa sevgilisi o anı o anda bırakmış ve hayatlarına aynı tatlı heyecanla dönmek istediğini belirten o günü hatırlatmıştı. "Unuttuğuma inanamıyorum." diye mırıldandı Aera. "Umarım çok kızmamışsındır."

"Senin tarihlerle aranın ne kadar kötü olduğunu biliyorum." Jungkook kızı kucağına aldı ve o, boynuna sarılırken mutfağa ilerlemeye başladı. "Hatta sana pasta aldım. En sevdiğinden."

"Ama sensiz yemek istemiyorum."

"O zaman beraber yiyelim."

"Diyettesin sanıyordum."

"Diyetimin nasıl olduğunu sanıyorsun sen? Önce sağlıksız beslenip kaslarımı yağa çevirmem gerekiyormuş. Bunun için ne kadar azar işittiğimi biliyor musun?" Kızın boynunu, yanağını öperken buzdolabına geldi ve pastayı çıkarıp tezgaha usulca bıraktı. "Bak. Beraber bu pastadan kesmiştik o gün de."

"Nasıl hatırlayabilirsin?" Beyaz, üzerinde kırmızı renkte "tebrikler" yazılı pastanın etrafında hayvan figülereri vardı. Bu detayı daha Aera bile zor hatırlarken Jungkook naskl hatırlayabiliyordu?

Çekmecen bıçağı çıkarıp o günki gibi beraber kestiklerinde Aera uzun bir aradan sonra ilk defa içten gülümsemişti. "Biliyorsun... Grammy için gittiğinizde seni izliyor olacağım."

"Özlüyor olacağım, dersin sanmıştım!"

"Özlerim de! Ama gözüm de üzerinde olacak." İç geçirdi Aera. "Çok az kaldı."

"Onu boş ver. Beraber albümü alıp tanıştığımız gün çekindiğimiz fotoğraflara bakalım." Kızın pastasını da alarak ilerlerken peşinden koşturan Aera'yı hissediyordu. "Benim en değerli anlarım, seninle geçirdiklerim. Gelecekte sensiz geçireceğim bir anı düşünerek seninle geçirdiğim anları berbat edemem."

Human [Jeon Jungkook Fanfiction]Where stories live. Discover now