Chapter 16

25 6 1
                                    

Her şey bitti sanıyordunuz, değil mi? Lee Aera da öyle sanıyordu.

Sabah, şirketin yönetim kurulu toplantısına davet edilen Jeon Jungkook'u sert bir disiplin kurulu karşıladığında, Jeon Jungkook'a akılalmaz cezalar kesilirken ve tüm bunların altına istemeye istemeye de olsa şirketin çıkarları için imza attığında, Jeon Jungkook'u evine bile 4 şirket korumasının bıraktığını kendi gözleriyle görürken her şeyin bir daha anılmamak üzere rafa kaldırıldığından neredeyse emindi.

Yanıldığı tek bir nokta vardı, o konuda da hala kendisine kızması gerekiyordu: sevgilisi Jeon Jungkook, bu tür şeylerle durdurulabilecek birisi değil. Lee Aera; bu gerçekle karşılaştığında ya da daha doğrusu artık yüzleştiğinde, ne yazık ki, her şey için çok geçti.

Bu sefer başka bir gece mekanında konser veren ya da en azınan öyle yaptığını sanacak kadar uçmuş olan Jeon Jungkook, yine kamera flaşları arasında adeta parlıyordu. Üzerinde sıfır kollu siyah tişörtü vardı, altındaki bol pantolonu da yine siyahtı. Dövmeleri loş, turuncuya çalan sarı ışıklar altında seçilebiliyordu. Gözleri hissiz bakıyordu, dudakları da herhangi bir anlam gütmesine gerek duymadığı kelimeleri gelişigüzel döküyordu ortaya.

"Sikeyim..." diye inledi Aera. Kalabalığı yarıp geçecekken bir grup yolunu kesmişti ilk kez.

"Sen o'sun değil mi?" Dedi ortalarında ve daha genç görüneni. Saçları tiftik tiftik görünüyordu, elleri cebindeydi fakat kendinden emin görünüşünü desteklemesi gereken dik duruşu yerine, göz temasını sürdürmeye çalışan alaycı bir zorbanın kambur duruşuna sahipti. "Her gün gelip zevkimizin içine ediyorsun!"

"Ne!?" Aera bir adım geri çekildiyse de gözleri hala masanın birisine oturmuş ayaklarını çocuk gibi ileri geri sallayan sarhoş adamdaydı. "Ne zevki, çekilin önümden! Bu saçmalıklara zamanım yok benim!"

"Ah, ne şirin! Sevgilin, değil mi? Nasıl ayarttın onu? Çabuk ötmeye başla yoksa öttürecek yollara başvurmak zorunda kalacağız."

Aera alayla güldü. "Çok da sikimdeydi açıkçası."

"Olmayan şeyinde olamaz tabi. Sen de haklısın." Sağdaki iri yarı ve muhtemelen en yaşlıları olan konuştu. "O bugün bizimle gelecek, güzelim. Kendine yenisini bul."

"Size mi soracağım, ne yapacağımı? Çekilin önümden." Onları da sertçe itmeye çalıştıysa da ortalarındaki genç olan, hızlıca omzundan geri ittiğinde dengesini kaybederek bir masaya düştü ve üzeri leş gibi şarap kokarken Jungkook'a Küfürler yağdırmayı eksik etmedi. Yüzüne düşen ve dip boyası gelmiş koyu mavi saçlarını geriye attığında, hemen karşısında o üçlünün hepsini birden bulmayı beklemiyordu. Belli ki söylediklerinde ciddilerdi.

Ortadakinin bacakları arasına tekmeyi attığı anda soldaki tarafından saçlarından ayağa dikilmişti, tüm bu kalabalığı etkileyecek ne türden bir çığlık attığını bilmiyordu ama kameralar birkaç saniyeliğine de olsa Jungkook'tan uzaklaştığı için memnundu. Karşısındaki yaşça büyük olan adam, kollarını sıvayarak yanlarına yaklaşıyorken arkasındaki adamın, büyük elini omzuna koymasıyla durmuştu.

"Ona dokunursan seni doğduğuna pişman ederim." Jungkook doğrudan kıza bakıyorken adamı şok halinde bırakarak kızın yanına geldi ve umursamazca elini uzattı. "Hadi."

"Tamam mı?" Dedi kız, kendisini tutan adamın kollarından kurtularak. "Yeter mi bu kadar eğlence? İyice eğlendin mi?"

Jungkook yine o ruhsuz bakışlarıyla baktığında Aera yutkundu. Az önceki sözleri için özür dilemeye gecikip gecikmediğini tartıyordu kafasında. "Eğlendim." Dedi düz bir sesle. Aera da biliyordu ki bariz bir yalandı bu. Jungkook'un elini tuttu ve savsaklayarak ilerlemesini umursamadan arkasından sürükledi.

"Bunu neden yapıyorsun?" Direksiyonu sıkı sıkı tutarken bir yandan da yola adapte olmaya çalışıyordu. Her gece onu başka bir yerden toplamaya çalışmaktan deli gibi yorulmuştu.

"Bıktım bu sorudan." Diye inledi Jungkook. "Hadi işimize bakalım."

"İşimiz tam olarak bu, Jeon! İşimiz tam olarak senin öngörülemez psikolojin!" Yumruklarını geçirdi direksiyona ama Jungkook ölmeyi ya da yaşamayı umursuyor gibi görünmedi o an. Umursamadı bu yüzden.

"Öyle diyorsan..." parmaklarına kızın pamuk kadar yumuşak saçlarını dolarken dalgın dalgın mırıldanmıştı. "...fuckbuddy'im."

"NE!?" Aera aniden ona döndü, duydukları karşısında şoka girmişti fakat yine de doğrulamak istedi. "Ne dedin sen bana?"

"Senin için bir yatak eğlencesinden fazlası değilim. İşimize bakalım diyorum ama beni önemsiyormuş gibi davranarak bu söylediklerini örtbas etmeye çalışıyorsun."

"Sana öyle bir şey demedim!"

"Ne dedin, sevgili Fuckbuddy'im?" İyice kıza eğilmişti, saçları arasındaki parmaklarını belli belirsiz kızın boynuna sürtmüştü. Ilık nefesini yüzüne çarpıtarak konuşuyordu. "Söyle, ne dedin bana?"

Azdırıcı bir sesi vardı ve Aera bunu kesinlikle görmezdem gelemiyordu. "Sadece seninle evlenemeyeceğimi söyledim."

"O zaman benimle neden çıkıyorsun?"

"Başa sarıyorsun."

"Bilmek istiyorum. Onunla ciddi bir ilişki düşünmüyorsan aylardır sana bağıran adamın kahrına neden katlandın ki?" Jungkook bir daha eğildi ve kızın şarap lekesiyle süslenmiş beyaz elbisesine baktı. "Çirkin duruyor." Diye fısıldadı. Gözleri büyük bir özenle gezdi elbisenin tamamında.

"Çünkü seni seviyorum!" İç geçirdi Aera. Sadece bu konuyla ilgilendiği için Jungkook'un son söylediklerini umursamamıştı.

"Seviyor olsan teklifimi düşünmezdin bile. Seni tatmin ediyorsam gerisinin bir önemi yok, değil mi, Lee Aera?" Kızın kolunun altındaki fermuarını indirdi ve açılan tenini kibarca okşadı. "Seni yeterince tatmin edersem asla yalnız kalmam."

"Elini çek."

"Hoşuna gidiyorken mi?"

"Sana sadece çek, dedim!"

"Çekmeyeceğim. Tek görevim buyken yerine getirmem gerekir." Dudakları kızın çıplak omzuyla buluştuğunda sağa çekti Aera bir anda. Kendisi üzerine yayılayarak oturmuş adamı itti ve elbisesinin fermuarını yukarı çekecekken bileklerini kavrayan ellerle donakaldı. "Sana tek görevimi yerine getireceğimi söyledim, fuckbuddy'im. İşime engel olman hoşuma gitmedi."

"Ben senin sevgilinim."

"Benimle evlenmek istemeyen bir sevgili."

"Seninle evlenmek istiyorum."

"Ah, kusura bakma! O kadar süslü söz arasında evet dediğin kısmı atlamış olmalıyım!" Aera'nın emniyet kemerini açıp kucağına çektiğinde elbisesi de beline kadar düşmüştü. Açıkta kalan göğüslerini elinin tersiyle okşamaya başladı. "Benimle seviş. Tam şu an sevişmek istiyorum. Fuckbuddy de değilsek neden beraber olalım?"

Aera ellerini Jungkook'un omzuna koydu ve usulca kulağına fısıldadı. "Seni tüm kalbimle seviyorum."

"Sana inanmıyorum."

"İnanmıyor olman ilişkimizi bir anda farklı bir isimle anmana sebep olmamalı!" Elbisesini toparladı, Jungkook'un dağınık saçları içinde parmaklarını gezdirdi ve yanağını bir anne edasıyla öptü. "Seni seviyorum. İnansan da inanmasan da durum böyle."

"Lee Aera." Aera, duymuş olduğu sert sesle geriye çekilmiş ve daha net bir şekilde görebileceği şekilde durmuştu. Alev alev kaynayan gözler, ne istediğini açıkça belli ediyordu. "Ne dediğin umrumda değil. Tam şu an burada benimle seviş. Şu koskoca dünyada senden ne istediysem yapmadın, en azından bunu yap!"

Delirdiğini düşündü Aera.

Ta ki onun ciddi olduğunu anlayana kadar.

Human [Jeon Jungkook Fanfiction]Where stories live. Discover now