23∆

888 107 21
                                    

(Jongin)

"Sataşma baba yorgun." Oturduğum yerden beni kaldırmaya çalışan tek hücreli yaratık ittiğim elini tekrardan koluma sardı. Duvara yaslı sırtım, öne doğru uzattığım ayaklarım ve ellerimdeki bitmek bilmeyen anketlerle mırılanmaya başladığım şarkı herkesten önce Sehun için büyük bir utanç kaynağıydı. Hoş benim istediğim de tam olarak böyle bir şeydi.

"Gelmeyin üstüme." Sesimi titreterek insanların dikkatini daha da çok çekerken Sehun bana kahrol düşman der gibi bakıyordu. Elimden tutup beni tekrardan kaldırmaya çalıştığında bu sefer daha yüksek sesle "Bugün çok halsizim." diye bağırmıştım. Etraftan özür dileyerek beni kolunun altına alıp diğer eliyle ağzımı kapattı hemen.

Sehun'a attığım fazlaca iddialı olan asla gelmeyeceğim mesajlarından sonra tükürdüğümü baştan sona bir güzel yalamıştım. Zaten ben bu dünyada neyi yapmam desem aynı gün hayat yapma da göreyim der gibi söylediklerimi bana bir bir geri yediriyordu. Bu da o günlerden yalnızca biriydi işte.

Üstümdeki ayıcıklı pijamalarımla bir salağın omzunda dışarı çıkarılmaya çalışılmam, karşılık olarak onun saçını çekmem, omzunu ısırmam ve onun acıyla beni kapının dışına atıp kapıyı yüzüme kapatması benim kontrolümde yaşanan şeyler değildi maalesef.

On dakika boyunca sırtında kocaman ayıcık olan pijamalarımla kendi evimin kapısında beklemiştim. Soysuz abim içerde olmasına rağmen kıymetli poposunu kaldırıp kapıyı bana açmamış ve yalvardığım bütün mesajlarıma tek tek görüldü atmıştı. Onunla da hesaplaşacağımız gün gelecekti elbet. En nihayetinde Sehun'a onunla dışarıya çıkacağıma dair verdiğim sözden sonra evimin kapısından içeriye girebilmiştim.

Yarım saat önce geldiğimiz bu lanetli sokakta, sokak ışıkları on saniyede bir yanıp sönüyor, hepi topu beş tane anket tek doldurabilmiştik. Son abi dolandırıcı sorusuna evet dediğinde anlık gafletle Sehun'a bak bu salakmış dediğim için dayak yeme raddesine gelmiştik. Sonra Sehun bana küfür ede ede elimden tutmuş ve beraber sokak koşuşturmuştuk. Adam iriydi ve kavga kesinlikle bizlik değildi maalesef.

"Kafayı yemiş gibi davranmayı kes artık." Canlı varlıkların az olduğu sokağa doğru beni çekerken bir taraftan da söyleniyordu.

"Onu bana kafayı yedirtmeden önce düşünecektin." Beni bırakarak önden yürüdü. Hiç atışmıyordu benimle, soktuğum bütün lafları sessizlikle kabul ediyor tek kelime bile etmiyordu. "Niye konuşmuyorsun?"

Arkasında gözü varmış gibi ben daha omzuna vuramadan kaçtı. "Ben konuştukça daha çok konuşuyorsun, sesini duymak istemiyorum." Kalbimi tutarak ah diye inledim, hızlıca arkasını dönüp dibimde bitti. "Noldu iyi misin?" Sessiz kalıp kalbimi tutarak eğildim iyice, daha çok panikledi. "Jongin, neyin var? Kalbin mi ağrıyor? Baksana bana, kaldır başını."

"Senin yüzünden, " dedim oyunculuğumu devam ettirerek, sesim canım yanıyormuş gibi çıkıyordu. "Kalbimi çok kırdın." Son cümlemle beraber küfür ederek doğruldu, ben de deli gibi gülmeye başladım. Salak ve aynı zamanda da saftı baya.

"Deccalin yeryüzündeki şubesi sensin biliyorsun değil mi?" Gülmeye devam ettiğimde arkasını dönerek yürüdü. Atarlı kuş.

Koşarak ona yetişmeye çalışırken arkasından "Şu şeytan şakaları baydı artık," dedim. Gayet masum bir insandım ben, iftiralara maruz kalıyorum sürekli.

"Sence ben şaka mı yapıyorum?" Sanırım yapmıyordu ama bu üzerinde duracağım bir konu değildi. Sadece vesvese vererek bütün insanlığı birbirine düşüren bir varlığa benzetilmem iyi bir şey olmalı değil mi?

abin sevgilim dedim || chanbaek & sekaiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon