28∆

1.4K 140 150
                                    


uzun bir bölüm oldu. şimdi yayınlamazsam beğenmez silerim yine diye atıp kaçıcam sabah okursunuz

****

(Baekhyun)

"Kesin çok kötü oldu, hiç yakışmayacak bana."

Jongin, başımı küvete doğru eğmiş saçlarımı yıkarken başımdan aşağı dökülen suya rağmen boğulmak pahasına da olsa bir saniye bile susmadan söylenmeye devam ettim. Hayatınızda görüp görebileceğiniz en kolay ikna edilebilen, saniyeler içerisinde fikir değişimi yaşayabilecek bir insanmışım ben. Saçlarımı yıkıyor ayağına çekiştirip duran ve acı dolu inlemelerimi zerre takmayan salak arkadaşım Jongin'in saçlarını boyayalım deyişine itiraz sürem sadece beş dakika sürmüştü çünkü.

Beş dakikanın ardından güzelim sarı saçlarıma veda etmiş ve Jongin'in isteğiyle siyah kafalı bir Baekhyun olmuştum. Aslında başta mavide karar kılmıştık, hatta maviden ziyade lacivert istemiştik fakat sonrasında okuldaki takıntılı, göbüşlü müdür yüzünden vazgeçmiş ve mavi rengini yaz ayında kullanmak üzere ertelemiştik.

Ani renk değişimini neye borçlu olduğumu ben de bilmiyorum açıkçası, sabahın köründe Jongin'in attığı ahlak dışı mesajlarla uyanmış ve kendimi alışverişte crop top denerken bulmuştum. Dün söylediğinde ciddi değildi sanıyordum ama biz bu gece gerçekten de dışarı çıkıyorduk, Jongin bu konuda fazla kararlıydı.

"Yoldun saçlarımı, yeter artık." Yanımda duran bedenine tekme atmaya çalıştığımda saniyelik kapattığı suyu yine açtı. "Bırak yoksa ağlarım bak, ağlayayım mı Jongin?"

Bağırışlarıma karşılık sadece "Mızmızlanma," dedi ve ensemden tutup başımı kaldırdı. Atlı koşturmuş gibi nefes nefese kalmıştım, konuşmadan sadece ters bakışlarımla ona hakaretler savururken havluyu saçlarıma dolayıp beni peşinden sürükledi.

Hava kararalı iki saatten fazla olmuştu, nerdeyse dört beş saatimizi alışveriş yaparak geçirdiğimiz için kolumu bile kaldıracak halim yoktu fakat benim aksime Jongin yataktan yeni kalkmış ve sanki gün onun için henüz başlamış gibi dinçti.

"Ne giyeceksin?" Beni yatağa oturtup içini tıka basa doldurduğumuz alışveriş poşetlerini boşaltmaya başladı. Arkası bana dönük poşetlerle uğraşırken uzanarak telefonumu alıp herhangi bir bildirim var mı diye kontrol ettim. Chanyeol'ün sabah attığı günaydın mesajına Jongin yüzünden saat dörtte anca cevap verebilmiştim ve mesajım hala tek tikti. Dün bizle konuşmaya daldığı ve kütüphaneden erken döndüğü için doğru düzgün ders çalışamamıştı, o yüzden bugün telefona dalmamak için internetini kapatmış öyle çalışıyordu galiba.

Tabi o kütüphanede dersini çalışırken kardeşinin ve müstakbel kocasının (ben) arkasından işler çevirip dün dışarı çıkmayacaklarına söz vermelerine rağmen sözlerini tutmayacaklarını bilmiyordu.

Hepsi Jongin'in başının altından çıkmıştı ve kendini yaktığı gibi beni de yakacaktı.

"Chanyeol bize çok kızacak."

"Orası beni hiç bağlamaz," dedi poşetten çıkardıklarından birini üstüne tutarken. "Ben üzerime düşeni yapıp izin istedim mi? İstedim. Verdi mi? Hayır.. Kendi bilir."

"İzin vermedi değil, sınavlardan sonra beraber gidelim dedi." İlkgözağrım, hayatım diye demiyorum ama gerçekten de ılımlı yaklaşmıştı bize, bir hafta sonra sınavlarının biteceğini ve sınavlardan sonra beraber gidebileceğimizi söylemişti. Haberiniz olsun diye söylüyorum bunu söylediğinde Jongin'le beraber kafa sallayarak onaylanmıştık onu. Benimki içten bir onay olsa da Jongin'inki öyle değilmiş, öğrenmiş oldum.

abin sevgilim dedim || chanbaek & sekaiWhere stories live. Discover now