ii. first interactions

141 46 153
                                    

Ben, sandığım gibi miyim yoksa
başkalarının beni sandığı gibi miyim?
black spring, henry miller

O Pazar gününden sonraki Pazartesi sabahı dersim olduğu için kendimi ayıltmam gerekiyordu ve ben kendimi aşırı zorlamıştım. Soğuk bir duş, baş ağrısı için haplar ve acı bir kahve derken kendimi daha da kötü bir hale soktuğumu her şey etkisini göstermeye başlayınca anlamıştım. Şu son günlerde aşırı sabırsız ve sorumsuz davranıyordum gerçekten.

Şimdiyse dersten bir ölü gibi çıkmıştım ve beynimin içinde -ne alakaysa profesörün onca anlattığı şeylerden sonra psikopat sözcüğünün tarihçesi kalmıştı. Bu bilgiyi tam olarak nerede kullanacağımı düşünüyordum ama önemli değildi, genel kültür diyerek bir yere sıkıştırabilirdim.

Dersten sonra bahçeye çıkmıştım. Bedenimi fazla zorladığım için hem fiziksel hem de mental olarak kötü hissediyordum. Gözbebeklerimin buğulaştığını, beni sarsan hafif bir mide bulantısını ve insanların seslerinin birbirine karışıp katlanılmaz halde yükselmesini net bir şekilde anımsayabiliyordum. Bu bana eski bir anımı çağrıştırmıştı. Okuldaki zorbalardan yok yere dayak yediğim bir gündü. Tek başıma spor salonunda nefes almaya çalışıyordum çünkü karnıma yediğim tekmeler ciğerlerimi acıtmıştı.

Ve o an gelebilecek herhangi bir yardım bana hayatın daha katlanılabilir bir yer olduğunu ispatlayabilirdi.

Ancak ne bir öğrenci ne de bir öğretmen gelmişti. Ne de beni gören okul hademesi. Sanırım benim haylazlığımdan dolayı dayak yediğimi düşünmüştü ve bu yüzden de kendince beni cezalandırarak yanımdan geçip gitmişti. Hiçbir şey demeden veya sormadan.

O an bunun bende ne kadar büyük bir etki yarattığını hissettim. O zaman on iki yaşındaydım.

Kavak ağaçlarının olduğu tarafta bulunan bir banka oturduktan sonra temiz havayı sakince solumaya başladım. Bu bir nebze olsun beni yatıştırmıştı. Yani nefes alabildiğimi hissetmek bile o evden ayrıldıktan sonra beni yakalayan şeylerdendi. O evde cidden yaşamıyormuşum ben diye düşündüm.

Etrafa öylece bakınmaya başladım. Saçlarına, makyajlarına, çantalarına ve her gün giydikleri değişik kombinleriyle üniversiteli kızlar kendi aralarında güzellik rekabetine girmiş gibi görünüyorlardı ama öte taraftan erkek öğrencilerin bu tarz şeylerle ilgilenmediği dağınık saçlarından belliydi. Sanki yataktan kalkıp da geliyorlardı buraya. Bu tezimi doğruladım çünkü ben de bazen öylece odamdan çıkıp geliyordum. Kızların doğasında güzellik rekabeti vardı. Erkeklerinse rekabeti genelde kız arkadaşları veya arabaları oluyordu. Yani en azından ben burada onu görüyordum. Biraz sonra Robin'i fark etmiştim. Bakışları benim üstümdeydi ve yanındaki arkadaşlarına bir şey söyleyerek yanıma gelmişti.

"Bu halin ne? Seks partisinden çıkmış gibi görünüyorsun," demişti, dağınık göründüğüm için. Sözlerine iğrenir gibi bakmıştım. O ise bu tarz şakaları yapmaya alışık olduğu için doğallığını korumuştu.

"Sadece hastayım."

"Neyin var ki?" demişti, kulağının arkasından çıkarmış olduğu sigarasını yakmaya çalışırken. "Dün iyiydin." Buna ne cevap vermem gerektiğini düşündüm çünkü bir anda yalan söylemişim gibi hissetmiştim.

"Hasta hissediyorum aslında," dedim, daha dürüst bir cevap olduğunu düşünerek. "Bir de biraz migren ağrısı."

"Haa," demişti, sigarasından bir nefes çekmeden önce. Dumanı üflediğinde ben de başımı kavak ağacının köküne dayadım ve Robin'in ilerdeki arkadaş grubuna doğru baktım. Robin'in en çok takıldığı çocuklardı bunlar: Jack Pearson, Blain Cooper ve Mateo Miles. Dışardan ne kadar kaba saba herifler gibi görünseler de iyi insanlar olduklarını biliyordum. Tanımadıkları insanlara karşı samimi yaklaşımları vardı ve bunu zoraki bir şekilde de yapmıyorlardı. Mizacları böyleydi. Robin'de öyleydi. Keyifli ve enerjileri yüksekti, bu yüzden de takıldıkları insanları da bu yönde etkiliyorlardı. Bölümümdeki öğrencilerden bazıları bana onların güvenilmez ve serseri olduklarını söyleyip beni uyarmaya çalışsalar da, onlarla iki dakika vakit geçirselerdi bu fikirlerinin değişeceğine o kadar emindim ki... Tabii, hâlâ serseriler -bu değişmez bir gerçek ama onların serseriliği aykırılık üstüne değildi. Alkol, uyuşturucu ve kızlar üstünedeydi. Yani gençlik hormonlarıyla yanıp tutuşanlardan sadece bazılarıydı onlar.

Kötüler Çağı Where stories live. Discover now