vi. dorothea city cinema

141 40 288
                                    

Yaşım ilerledikçe insanların ne söylediklerine
daha az dikkat eder oldum. Onların yalnızca yaptıklarını izliyorum.
how to win friends and influence people,
dale carnegie
_

Akşam, kütüphaneyi kapattıktan sonra Robin beni dışarda karşılaşmıştı. Yalnız değildi, yanında Jack ve Blain vardı.

Blain, kendisine ait olup olmadığını bilmediğim bir arabayla bahçenin önündeki açıklıkta arabanın içinde beklerken, Jack ve Robin'de dışarda sigara içiyorlardı. Onlara doğru yavaşça ilerlerken bir taraftan da Paul'un kulübeden çıkıp onlara seslendiğini duymuştum.

"Serseri gibi gecenin köründe şuranın önünde durmayın diye kaç kere diyeceğim? 67 yaşındayım ben, panik yapabiliyorum." Söylediklerine karşı sırıttım ve Robin'in Paul'a doğru ilerleyip kendini açıklayışını izledim.

"Beni tanımadın mı? İnanmıyorum, Paul." Sigarasını yere atarak onu ezerken kahrolmuş gibi davranması ayriyeten komikti. Ellerimi ceketimin cebine koyup yanlarına ilerlerken havanın gerçekten fazla soğuk olduğunu hissettim. Fazla soğuktan pek hoşlandığım söylenmezdi. Bu bana kötü şeyleri çağrıştırıyordu. Zaten, bu soğuk aylar yatacak yeri ve sıcak evleri olanlara güzeldi. Onlar dışındakiler bundan zevk almazdı.

Etrafa bakına bakına Paul'un yanına iliştiğimde Robin'in bakışları benden tarafı döndü. "Ha işte, Percy!" dedi, beni gördüğüne sevinirken. Paul da bununla bana döndü.

"Bu serserilerle mi arkadaşsın Percy?" dedi, kınayıcı bir şekilde. Sorusuna karşılık olarak güldüm çünkü Robin bence buna üzülecekti.

"Ama hoş olmuyor, serseri falan," dedi, Jack. "Biz gayet medeni insanlarız." Sigarasını parmaklarının arasına almıştı ve sırtını da arabaya doğru yaslamıştı.

"Aynaya yaslanıyorsun geri zekalı," diye bir ses duyduğumda onun şoför koltuğunda oturan Blain olduğunu anladım. Jack göz devirerek doğruldu ve aman ne kıymetli araban varmış diyerek mızmızlanmaya başladı. Blain de ona başka bir şey söylerken dikkatimi onların üzerinden çekip Paul'a çevirdim.

"Onları boş ver Paul... Işıkları söndürdüm, etrafı da toparladım." Avucumun içindeki anahtarı ona doğru uzattım. "Sabah görüşürüz artık, biraz şu serserilerle takılmam gerekiyor." Robin'in bana göz devirdiğini gördüm ama yine de umursamadı ve arkasını dönüp arabaya ilerledi. Paul da uzattığım anahtarı elimden alarak cebine attı.

"Aman diyeyim Percy," dedi, Paul. Endişeli bir hali vardı, sanırım cidden onları tanımamıştı çünkü Robin de sık sık geliyordu buraya. Hatta birkaç kez de Paul'la konuştuğunu görmüştüm. Şimdi tanımamış olması tuhaftı. Umuyorum ki geç bir saat olduğu için böyle bir fikre kapılmıştı.

Paul biraz sonra bana biraz daha yaklaşarak, "Şeker diye bir şeyler verirlerse almayasın, bilirim ben böyle tipleri." dedi. Gayet ciddiydi ve komik olan da buydu. Bu haline gülümsedim ve onu onayladım.

"Kesinlikle almam, merak etme." Onaylanmış olduğu için buna memnun bir şekilde başını salladı.

"Hadi, dikkat et kendine." Adımlarını kulübeye çevirdi ve ben de arkasından sen de diyerek bağırdım. Gidişinin ardından da Blain'in arabasına doğru ilerledim. Sanırım yeni almıştı ya da geçenlerde bahsettiği abisinin eski arabasıydı. Çünkü abisinin yeni bir araba alacağından falan bahsediyordu. Muhtemelen yeni arabaya geçince bunu da Blain'e vermişti. Arabaya kısaca bakındıktan sonra önünde durdum ve Robin'de yeni yakmış olduğu sigarasından ard arda birkaç nefes çekip bana baktı.

Kötüler Çağı Where stories live. Discover now