➥ one

473 21 39
                                    

Arabadan inip babama görüşürüz dedikten sonra abimi antrenmanından almak için Fenerbahçe Samandıra Can Bartu Tesisleri'ne girdim. İki haftada bir gelebiliyordum tesise, genelde okul çıkışı voleybol antrenmanlarım oluyordu. Saatin ertelendiği günlerde de babamla konuşup abimi karşılamaya ben gidiyordum, okulum ve tesis arası uzaklık trafiksiz yarım saat gibi bir mesafeydi. İçerisi ferahtı ve bir oteli andırıyordu, giriş kısmındaki koltuklarda beklemeye başladım, abimin antrenmanı en fazla 15 dakikaya bitiyordu. Yaklaşık 10 dakika telefonumu kurcaladıktan sonra bana yöneldiğini düşündüğüm sesle kafamı kaldırdım.

"Genellikle burada çok kişi oturmuyor, birine mi bakmıştınız?" Ses abimin yaşlarında, genç bir oğlandan gelmişti. Sesi tam olarak bir Türk gibi çıkmıyordu, telaffuzu biraz garipti. Oğlanın kim olduğunu biliyordum, benim onu bilmemin aksine beni tanımamasına şaşırmamıştım, hiç yüz yüze karşılaşmamıştık. Adı İsak'tı, abimin en yakın arkadaşlarından biriydi, belki de en yakın arkadaşıydı -kimi zaman bildiğim kadarıyla evimize geldiği bile oluyordu ancak her seferinde antrenmanda oluyordum, yüz yüze tanışma şansımız yoktu ev içinde- ve arada sırada A Takımı maçlarına çıkıyordu. Sandığımdan çok daha uzundu, omzunun birinde antrenman çantası vardı, saçları yüzüne düşmesin diye beyaz bir saç bandı takmıştı, açık kahverengi gözlere sahipti ve gözleri hem yorgun hem de meraklı bakışlar atıyordu; hoş bir görünüşe sahipti ve dışarıdan göründüğü kadarıyla oldukça nazikti de. "Abimin antrenmandan çıkmasını bekliyordum, teşekkürler." Kafasını anladığını belirtecek şekilde salladı, abimin kim olabileceği ihtimalini düşünmedi ve oturduğum koltuğun yanındaki koltuğa oturdu, -yayıldı desek daha doğru olur- telefonunu çıkardı ve fikrimce bildirimlerine bakmaya başladı.

Sırasıyla oyuncular girişe doğru geliyorlardı, aslında hepsini tanıyordum ancak çoğunun beni tanımadığından emindim. Bir anda görüş alanıma Atilla Szalai girdi, yanıma yaklaşıp "Naber küçük Güler?" diye sordu. Gülüp "İyiyim, siz nasılsınız?" diye sordum. İyi olduğunu söyleyip görüşürüz dedikten sonra tesisten çıktı. Tanıdığım birkaç kişi görüş alanıma giriyor, sonrasında da hızlıca tesisten çıkıyordu. Gelen oyunculara göz gezdirirken Emre'yi gördüm, bana el sallayıp gülümsedi ve tesisten çıktı. Abimin ne zaman çıkacağını merak ederken Ferdi girişe doğru yöneldi, gülümsememin genişlediğini hissettim. Ferdi takımdaki en sevdiğim oyunculardan biriydi ve çok sıcakkanlıydı, beni fark ettiğinde adımlarını hızlandırıp yanımda geldi. "Naber İzem, nasılsın?" "İyiyim, sen nasılsın Ferdi abi?" "Antrenman antrenman koşuşturuyoruz biz de, iyiyim nasıl olsun. Gideyim ben, kendine iyi bak." "Görüşürüz!" Kabul ediyorum, Ferdi abinin yanındayken fazla heyecanlanıyorum.

En sonunda abimin gelmesiyle ayağa kalktım, beni gördüğünde hızlıca girişe yönelip sarıldı. "Çok beklemedin dimi? Sohbet muhabbet derken geç çıktım." "Biraz bekledim ama olsun, gördüklerimle konuştum ben de." "İyi güzel, sıkılmadıysan sıkıntı yok Ekin'im." Sarılmayı bırakıp abime baktım, yorulduğu çok belliydi. 

"Çantanı ben alayım mı?" Omzundaki antrenman çantasını işaret ettim. "Gerek yok Ekincim, teşekkür ederim. Babam dışarıda değil mi?" "Evet, dışarıda." Çıkarken abim İsak'ı fark etti, son bir kez tokalaşıp vedalaşmak için yanına ilerledi. Konuşurlarken abim yanlarında olduğumu hatırladı diye düşünüyorum, İsak'a beni gösterdi ve "Bu arada İsak, kız kardeşim İzem, İzem, bu da İsak, maçlardan biliyorsundur." dedi. Elimi uzatıp "Evet biliyorum. Memnun oldum." dememle İsak'ın elimi sıkıp "Ben de." demesi bir olmuştu. 

Kısa bir sessizlikten sonra abim konuştu, "Ekin biz çıkalım hadi, bu arada trafik nasıldı?" "Çok yoktu ben gelirken, yarım saatlik mesafe kırk beş dakika falan sürmüştür ama şu anki trafiği kestiremiyorum." Kafasını salladı ve beraber dışarı çıktık. Babamın arabasını fark ettikten sonra arabaya doğru yöneldik, ardından abim ön koltuğa bindi, bense arka koltuğa bindim. Babam abimle konuşmaya başladı, ben de katılmayıp dinlemeye karar verdim. "Nasılsın oğlum, nasıl geçti antrenman?" "İyiydi babacım, yorulduk her zamanki gibi." "Eve geçince ikiniz de yemek yersiniz, Arda sen dinlenirsin, İzem biliyorsun akşam antrenmanın var senin." Konu bana gelince konuştum. "Biliyorum baba." Babam ve abim konuşmaya devam ederken kafamı pencereye çevirip okul çantamın içindeki Bluetooth kulaklığımı telefona bağlayıp rastgele bir çalma listesini açtım, birkaç şarkı dinlemişken kulaklığıma gelen bildirim sesiyle telefonun ekranını açtım.

@isakvural sizi takip etmeye başladı.

benimle kayboldun, vuralWhere stories live. Discover now