➥ eight

204 12 58
                                    

Pazar günü sabah erkenden Samandıra Can Bartu Tesislerine gitmem gerekmişti, gözlerimden uyku akıyor olsa da antrenöre belli etmemeye çalışıyordum. Lisansımda antrenörün dediği kadarıyla birkaç sıkıntı çıkmıştı ve antrenör beraber düzeltmek için beni de tesise çağırmıştı. Kapı yaklaşık 5-10 adım önümdeydi, kapının tam yanında olan masadaysa antrenörüm bilgisayardan lisansı düzeltiyordu. Kapıdan geçen bir figürle gözlerimi kapıya çevirdim. Uzunca bir boy ve kumral saçlar görmüştüm, İsak mıydı o?

"Hocam, şu anlık bana ihtiyacınız var mı?" "Yok kızım, seninle olan işimizi hallettik zaten." "Tamamdır hocam, çıkıyorum o hâlde ben." "Görüşürüz canım."

Kapıdan çıktım ve koridorlarda göz gezdirdim, merak etmiştim o kumralın kim olduğunu. Kumralın soldan gittiğini hatırlayınca sol koridora yol aldım, birkaç adım atmıştım ki annemin tembihiyle sessizden çıkardığım telefonum maksimum sesle çalmaya başladı. Telefonu cebimden çıkardım, annem arıyordu.

"Efendim anne?" "Naptınız kızım, hallettiniz mi işinizi?" "Hallettik hallettik, ablamı ararım birazdan gelir almaya." "Tamam kuzum, hadi görüşürüz." "Görüşürüz annecim."

Telefon konuşmamı sonlandırırken bana doğru gelen ayak sesleri duymaya başlamıştım, annemle konuşurken de duvara bakıyor olmamdan kim olduğunu görememiştim. Önüme bakınca tahminimde haklı olduğumu fark ettim, kumral İsak'tı, yarım ağız sırıtışıyla beni gördüğünden memnun gibi duruyordu.

"Naber İzem?" "İdare eder, senden naber İsak?" "İyi benden de, izin gününde tesisi gezeyim dedim." Yanındaki kızı yeni fark etmiştim. O da aynı zamanda yanındaki kızı göstererek konuştu. "Ah bu arada ablam Juliette." Elimi uzattım. "İzem ben de, tanıştığıma memnun oldum, İsak bahsetmişti senden." Sevecen bir gülümsemeyle elimi sıkmayarak sıkıca sarıldı, tıpkı dün İsak'ın sarıldığı gibi. Bozuk Türkçesiyle konuştu. "Ben de çok memnun oldum, Alexander da senden çokça bahsetti." Sarılmayı bitirdik ve merakla konuştum. "Alexander?" İsak konuştu. "İlk adım." Gülümsedim. "Hadi canım, Alexander İsak Vural demek?" "Çok şaşırılacak bir şey değil bence, annemin Türk olmadığı gerçeğini varsayarsak." "Abim bahsetmemişti hiç, o yüzden şaşırdım." "Her neyse, tesisi dolaşıyorduk biraz, ardından bir yerlere oturmaya geçecektik. Eminim ki Juliette de sorun etmeyecektir, bize katılmak ister misin?" "Bana uyar, gün boyu boşum nasıl olsa." Tekrar gülümsedim, umarım gün sonuna gülümsemekten çenem ağrımazdı.

Kısa bir süreliğine tesisi gezmiştik, ardından arabalarına doğru yöneldik. Juliette şöför koltuğuna giderken İsak da beklemediğim bir hareketle ön koltuğun kapısını açıp yol verdi. Sırıttım ve arabaya binerken konuştum. "Teşekkür ederim Alexander." "Ne demek Ekin." Şaşkınlığımı belirtmeden sırıtmaya devam ettim, 32 dişimin de göründüğüne emindim.

Kemerimi bağladım ve Juliette de arabayı çalıştırdı, gideceğimiz yeri bilmiyordum ama açıkçası fark etmiyordu, gözlerimi yola çevirerek nerede duracağımızı merakla bekledim. En sonunda park ettiğimizde küçük bir kafenin önünde durduk, üçümüz de arabadan indik ve beraber içeri girdik.

Dörtlü bir masa bulup oturduk, boş kalan yere de çantalarımızı yerleştirdik. Sipariş vermeden hemen önce telefonumu alıp annemi aradım, bir on saniye çaldıktan sonra telefon açıldı. "Efendim kızım?" "Anne ben arkadaşlarla karşılaştım, biraz onlarla oturacağım bir kafeye geçtik şimdi, haberin olsun." "Tamam yavrum, hangi arkadaşlarla?" "Şey ya, İsak'layım. Tek değiliz bu arada yanlış anlama, yanımızda ablası da var öyle oturalım bir yerlere dedik." "Anladım canım, iyi çocuktur İsak. Size iyi eğlenceler, hadi öptüm." "Görüşürüz annecim."

Telefon konuşmamı bitirdiğimde garson gelmişti, siparişlerimizi verdik, İsak kahve ve brownie istemişti, Juliette kahve ve cheesecake istemişti, bense çilekli limonata ve brownie istemiştim.

Siparişlerimiz gelene kadar kısa bir sohbete dalmıştık, havadan sudan. Siparişlerimiz geldikten sonra her şeyden kahkahalar ata ata konuşmaya başladık, Juliette İsak'ın çocukluk anılarını anlatıyordu ve İsak da her saniye Juliette'i susturmaya çalışıyordu, kaotik bir sahneydi ve izlemesi çok zevkliydi. Kıkırtılarımın arasından konuştum. "İyi ki abim burada değil, fena yanardım yoksa." Dediğime karşılık Juliette daha da çok gülmeye başladı, İsak ise çocukluğu bir nevi ifşalandığı için bozulmuş taklidi yapıyordu ama eğlendiği belliydi.

Ardından Juliette farklı bir konu açtı. "Duyduğuma göre voleybol oynuyormuşsun, nasıl gidiyor?" Ağzımdaki lokmayı yutup cevapladım. "Doğru duymuşsun, iyi gidiyor açıkçası antrenmandan antrenmana maçtan maça, koşuşturuyoruz yani." "Anladım, profesyonele geçme amacın var mı peki?" En sevdiğim noktadan yakalamıştı beni. "Elbet var, amacım da bu yönde ama sadece istekle giremeyeceğim için tükenene kadar kendimi geliştirme yolunda ilerleyeceğim." "Fazlasıyla kararlısın ve ne istediğini biliyorsun, takdir ettim." Yanaklarımın kızardığını hissettim. "Teşekkür ederim. Eee İsak, sesin soluğun çıkmıyor, daha daha nasılsın?" Beklemediği anda soru gelmiş gibiydi ama çaktırmadı ve sorumu cevapladı. "Sizi dinliyordum, daha daha iyiyim nasıl olayım?"

Konu üstüne konu açtıktan sonra en sonunda saat 6'ya geliyordu ve kalkmamız gerektiğini düşünmeye başladık. Kasaya ilerledik fakat ben kendi paramı ödeyemeden İsak benimkini de ödedi, omzuna hafifçe vurdum. "Neden ödedin?" Sırıttı, şu çocuk sırıtmaktan bıkmaz mı hiç? "Ben çağırdım, ben ödeyeceğim, lütfen Ekin." Ofladım. "Peki, sen bilirsin." Kasadaki iş hallolduktan sonra çıkışa ilerlerken telefonumdan ablamın numarasını arıyordum. "İzem, bırakalım istersen?" Önerisiyle Juliette'e döndüm. "Çok teşekkürler ama hiç zahmet etmeyin, ablamı arıyorum zaten şimdi." "Tamamdır, nasıl istersen." Yanıma yaklaşıp sıkıca ablammış edasıyla sarıldı. "Tanıştığıma çok memnun oldum ve beraber zaman geçirmekten de fazlasıyla zevk aldım, bir ara tekrarlayalım." "Kesinlikle tekrarlayalım, çok zevkliydi." Sarılmamız bittikten sonra Juliette uzaklaşınca bu sefer İsak yaklaşmaya başladı, yutkundum, garip hissettiriyordu. Kollarını belime doladığında ben de kollarımı boynuna doladım, garip hissettirmeye devam ediyordu. Kulağıma doğru eğilip konuştu. "Bize eşlik ettiğin için teşekkürler, her ne kadar çocukluğum ifşa olmuş olsa da zevkli bir gündü. Sen olmasaydın Juliette'in yanında sıkıntıdan patlardım herhalde." Güldüm. "Rica ederim, ne demek. Ben de çok zevk aldım." Yavaşça ayrıldık ve ardından kafeden çıktık, onlar arabaya yönelirken el sallamayı da ihmal etmedik. Arabaya binmelerinden sonra ablamı aradım ve konumu attım, beni almasını istedim.

On beş dakikaya ablam kafenin önündeydi, hızlıca ön koltuğa geçtim ve kemerimi bağladım. "Naber kuzum?" "İyidir abla, senden naber?" "İyidir benden de, güzel bir gün geçirmiş gibisin, gülümsemen yüzünden düşmüyor." "Güzel bir gündü ya, zevk aldım." "Ne yaptınız bakalım?" "Çok bir şey yapmadık, tesiste karşılaştık sonra biraz daha dolandık tesiste, sonra kafeye geçtik oturduk orada baya." "İyi, güzel yapmışsınız." "Sen ne yaptın abla bugün?" "Ne yapayım, iş güç klasik ablan işte." Güldü, ardından ben de güldüm ve yolun geri kalanında pek konuşmadık. 

benimle kayboldun, vuralWhere stories live. Discover now