➥ fifteen

109 7 51
                                    

Alev yine sanki kendi eviymiş gibi bizim evde kalmıştı, şikayetçi olduğumdan değil Alev'in bizde kalması hoşuma gidiyordu ama arada kendi evine uğrasa güzel olacaktı.

Akşam yatmadan önce Mira ve Arya'yla haberleşmiştik, birazdan bizde olurlardı. Ardından hep beraber İsakların evine gidecektik.

Pijamalarımla duruyorken aklıma gelen fikirle koşa koşa mutfaktan su dolu bir bardak aldım ve tekrar yukarı kata çıktım, odamın yanındaki misafir odasına girdim. Alev mışıl mışıl uyuyordu, ancak çocukluğumuzdan beri birbirimizle bu şekilde uğraşırdık ve şu an uyuyor olması benim için bir engel değildi.

Yavaş yavaş yatağın başucuna geçtim ve su bardağını Alev'in yüzünün üstünde tuttum, hafifçe su bardağını çeviriyordum, en sonunda su Alev'in yüzüne gelmişti. Alev bağırarak uyandığında abim hızlıca misafir odasına girdi, bir bana, bir de yeni uyanmış Alev'e bakıyordu. Alev'se bana ters ters bakmakla meşguldü.

"Allah seni kahretmesin İzem!" Alev bana ters ters bakmayı sürdürürken dil çıkardım. "Ya abicim yakışıyor mu size şöyle şeyler, kaç yaşındasınız siz?" Göz devirdim. "Aramızda bir yaş var ve daha geçen gün lavabodan çıktığımda önüme çıkarak beni korkutmaya çalıştın abi." Alev dediğimi duyduğunda bir kahkaha patlattı. Abimse suçunu hatırladığından konuşmadı ve odadan çıktı. "Hadi hazırlan, Arya ve Mira gelecek birazdan." "Ne bu telaş?" "Daha alışveriş merkezine uğrayacağız, geç kalmayalım diye?" Alev sırıtıyordu, omzuna vurdum. "Tamam ya, demedik bir şey." Tekrar dil çıkardım ve odadan çıktım.

Bir beş dakika sonra ben kıyafet seçerken Alev odama daldı. "Kıyafet getirmeyi unuttum dün sizde kalacağım belli olmayınca, senden alsam?" "Dükkan senin." Tatlı tatlı gülümseyip yanağımı öptü ve giyeceğimiz şeyleri seçtik. Giyindikten sonra makyajımızı yapmayı tamamladık, ardından bir şey yemediğimiz için mutfağa indik. Kendimize küçük birer sandviç hazırlayıp onları yerken mutfağa bir anda giren Mira ve Arya'yla basılmış gibiydik.

"Günaydın!" Lokmamı yutup konuştum. "Günaydın da, siz nasıl girdiniz içeri?" Kaşlarım çatılırken kızların arkasından abim girdi mutfağa.

Ardından Mira, Arya ve ben kısa bir sohbete giriştik. Alev bir yerlere dalmış gibiydi, abim Alev'in suyunu içtikten sonra Alev'in yanağını öptü ve hızlıca mutfaktan dışarı çıktı. Arkasından sırıtıp kalan Alev'in yüzüne doğru ellerimi salladım. "Dünya'dan Alev'e!"

"Nereye daldın yine?" Sormak istediğim soru Arya'dan gelmişti. Alev omuz silkti ve sandviçinden bir ısırık aldı. "Hiç." "Hadi hızlı yiyin, daha alışveriş merkezine gideceğiz diyorsunuz!" Mira'nın isyanına cevaben Alev'le kafalarımızı salladık ve sandviçleri yemeye devam ettik. "Bu arada aç mısınız? Sormayı unuttuk."

"Ben sordum, sen o sırada Arda'nla ilgileniyordun." Omuza vurulma sırası bendeydi. Alev'e öpücük atıp ve son lokmamı da ağzıma attım. Mutfağa abim girdiğinde Mira, Arya ve ben mutfaktan çıktık, hızlıca odama çıkıp telefonumu aldım.

Alev ve abim de mutfaktan çıktıktan sonra, son olarak da Alev telefonunu aldığında evden ayrıldık. Yusuf da arabayla gelmişti, iki arabayla gidecektik. Yusuf'un arabasına Bora, Arya ve Mira bindi. Abimin arabasınaysa ben, Alev ve Ahmet binecektik.

Erkeklerin de bizimle geleceğini bilmiyordum ancak sıkıntı ettiğim bir durum değildi. Ön koltuğa ilerlemeye yeltenirken Alev benim yerime hızlıca ön koltuğa bindi. Ahmet'le beraber arka koltuğa oturduğumuzda abim de şoför koltuğuna oturdu ve hemen yola koyulduk.

Alışveriş merkezine vardığımızda alışveriş yapacağımız kata çıktık ve erkekler kızlar olarak ayrılıp mağazalarda dolaşmaya başladık. Bir kıyafet mağazasında dolanıyorduk, aklıma gelen fikirle kızlara "Ben hemen geliyorum." dedikten sonra mağazadan çıktım. Mağazaya girerken bir yerde bijuteri görmüştüm, onu arıyordum.

Bijuteriyi bulduğumda içeri girdim ve gurmet model bilekliklere bakmaya başladım. Hem kadına hem de erkeğe fazlasıyla yakışan bir modeldi ve eminim ki İsak'a da yakışırdı. Gözüme çarpan gümüş bilekliklerden birini satın aldım ve satıcı küçük bir kutuya koydu, kimseye göstermemek için kutuyu çantama koydum, ilk İsak'ın görmesini istiyordum.

Kıyafet mağazasına geri döndüğümde kızlar da aldıkları şeylerle kasa sırasında bekliyordu. "Nereye gittin?" Arya'nın sorusuyla konuştum. "Kıyafettense başka bir şey alasım geldi. Eğer sizin alacaklarınız bunlarsa abimleri bulayım, sonra arabaya geçelim topluca?" "Olur."

Mağazadan çıkıp telefonumu elime aldım ve arama uygulamasındaki Favoriler'den abimi buldum ve aradım. Birkaç saniye sonra telefon açıldı. "Efendim İzem?" "İşiniz bitti mi?" "Bitti şimdi, ne oldu?" "Ben işimi hallettim, kızlar da kasa sırasındalar, bizim tarafa gelin, topluca arabaya geçelim." "Olur, tamam geliyoruz." Telefonu kapattıktan sonra kızların yanına geri gittim, bir tek Mira'nın işi bitmemişti.

Abimler yanımıza gelince ve Mira'nın işi de tamamlanınca otoparka inip tekrardan arabalara bindik ve İsakların evine doğru yola koyulduk. Evlerini daha dün görmüştüm ancak incelememiştim, nasıl bir yerdi pek fikrim yoktu.

Abim arabayı park ettiğinde arabadan çıktık, bizimle beraber Yusuf'un arabasındakiler de çıktı. Tek katlı evlerden oluşan bir sitedeydik, abimler evi bildiği için onların arkasında duruyorduk. Hep beraber kapılarına doğru ilerlerken bir anda hepsinin beni öne iteklemesiyle zili çalarken buldum kendimi.

Birkaç saniye sonra kapının açılmasıyla kapının arkasındaki kişiyi İsak beklerken kapıyı Juliette açmıştı, ayakkabılarımı çıkarmadan birbirimize sarıldık. Ardından ben içeri geçerken herkes sırayla Juliette ile selamlaşıyordu, Alev de bana pişkin pişkin sırıtıyordu. Gözlerimi devirdim ve hepimiz kapıdan içeri girdiğimizde Juliette kapıyı kapattı.

Holden geçecekken İsak'ın gelmesiyle tekrar bir selamlaşma faslı oldu, ardından hep beraber salonlarına geçtik. Geniş ve soğuk renkler bulunduran bir salonları vardı, yemek masaları açılmış bir şekildeydi ancak ortalıkta bir pasta yoktu.

Herkes koltuklara yerleştiğinde Juliette'ten eser yoktu, ta ki salonun kapısına gelene kadar. "İzem, gelebilir misin?" Ayağa kalktım. "Tabii." Juliette'i takip etmeye başladım, yüksek ihtimalle mutfağa gidiyordu.

Mutfağa girdiğimizde Juliette tezgahın üstündeki pastayı işaret etti. "Mumları yakıp beraber götürelim dedim, bir sorun olmaz umarım." "Hayır hayır, aksine hoşuma gider." Gülümsedim, ardından Juliette eline aldığı çakmakla mumları yaktı ve beraber pastayı kaldırdık.

Yavaş adımlarla salona ilerliyorduk, diğerlerinin de ne olduğunu anlayıp video çekmeye başladıklarını umuyordum. Salona girdiğimizde haklıydım, Ahmet videoya almaya başlamıştı. Juliette ile pastayı koltukta oturan İsak'ın önüne getiriyorduk. Biz pastayı taşırken diğerleri de boş boş durmayıp dünyanın en klasik doğum günü şarkılarından birini söylüyorlardı. "İyi ki doğdun İsak!" Hepimiz şarkıyı söylemeyi bitirdiğimizde İsak mumları üflemeye yelteniyordu ki konuştum. "Önce dilek dile!" İsak birkaç saniyeliğine düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra mumları üfledi, herkesten alkış sesleri yükselmeye başladı. O an fark ettim ki Juliette uzun süre önce pastayı tutmayı bırakmıştı, pastayı tek tutan bendim. "Doğum günün kutlu olsun İsak!" İsak söylediğim söze sırıtırken Juliette mutfaktan pastayı kesmek için bıçağı getirmişti, ben de pastayı hazır olan masaya koydum ve Juliette kestikçe dilimleri tabaklara koyuyordum.

Pastayı kestikten sonra herkes masaya yerleşti, her zaman oluşan sohbetlerden birini ederken pastayı yemeye başladık. Bir süre sonra Juliette ayağa kalktı ve konuştu. "Sizinle beraber günü geçirmeye devam etmeyi çok isterdim ancak planlarım var, siz eğlenmenize bakın." Hiç kimse tepki veremeden İsak'ım yanağından öpüp salondan sıvıştı, en son duyduğumuz şey de kapının açılıp kapandığıydı.

Pastaları yemeyi bitirdiğimizde masayı sonra toplayacağımızı kararlaştırıp koltuklara oturduk, hediye verme zamanıydı. İlk hediye abimdendi, İsak'a gayet şık bir saat almıştı. Sarıldılar ve İsak saati koluna takmayı ihmal etmedi. İkinci hediye Bora ve Yusuf'tan ortak aldıkları fazlasıyla lüks bir güneş gözlüğüydü. İsak ikiliyle de tokalaştı, ardından Ahmet de aldığı Fenerbahçeli tişörtü İsak'a verdi. Sıra kızlardaydı, öncelik olarak Mira aldığı Fenerbahçeli şapkayı verdi, hediye konusunda takılınca takımıyla ilgili şeyler almak cidden mantıklı bir seçimdi. Arya sıra kendisine geldiğinde çantasından aldığı erkek parfümünü İsak'a uzattı, dördümüzün de büyük erkek kardeşleri vardı, bu yüzden erkeklere ne alınabilir biliyorduk.

benimle kayboldun, vuralWhere stories live. Discover now