➥ twelve

145 10 32
                                    

Alev ve abim dışında herkes salona geçmişti, mutfakta kalan ikili masayı topluyordu. Ben de koltukların birinde, bacaklarımı karnıma çekmiş şekilde oturuyordum. Rastgele oturmuştuk, bir yanımda Ahmet, diğerindeyse İsak vardı. İkisiyle de hafif bir sohbet içerisindeydik, diğerleri de kendi hâllerinde konuşuyorlardı. Genellikle Ahmet'le konuşuyordum, kahvaltı masasında olan muhabbetten sonra gereksiz bir şekilde utanıyordum.

Biraz daha konuştuktan sonra artık ayrılma kararı aldılar, kapının önüne geçerken mutfaktan abim ve Alev de çıktı, sırasıyla dörtlüyle vedalaştık. Kapıyı kapattığımızda hepimiz salona geçtik, abim telefona bakıyordu, Mira, Arya ve Alev etrafıma oturmuştu ve Alev arada beni süzüp telefonuna geri bakıyordu.

En sonunda Alev konuştu. "Arda, bizi biraz yalnız bırakır mısın canım?" Abim ikilemeden salondan çıkıp odasına girdi. Abimin arkasından bakakalmıştım, eğer bu isteği ben isteseydim inadına salonda duracağını adım gibi biliyordum.

Alev tekrar söz aldı. "Az önce Arda'dan bir şey öğrendim!" Üçümüz de sorgulayan gözlerle Alev'e bakıyorduk. "Dün gece İzem 'Kardeşimin en yakın arkadaşına aşık olmadım.' cümlesine shot atmış!" Mira ve Arya kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra aynı anda konuştular. "Eee?" Siktir, bunlar neden hatırlıyordu o anı?

"Biz bunu hatırlıyoruz zaten kızım." Alev oflayıp Arya'ya döndü. "Yine de heyecanlanmış gibi yapsanıza ya!" Kollarını göğsünde birleştirince üçümüz de anlık tribiyle kahkahaya boğulduk.

Konu tekrar az önceki meseleye geleceğinden yutkundum ve kendimi savunma amaçlı konuştum. "Çakırkeyif hâlimle zevkine atmışımdır işte, ayık değilmişim ne takılıyorsunuz shot atmama? O cümleye sadece ben değil, abim de shot attı ayrıca."

Alev'in kaşları çatıldı. "Nasıl yani?" Omuzlarımı silktim. "Baya o da attı, hatta aynı anda attık shotları, sonra baya uzun bir süre-" "Uzun bir süre bakıştınız." Alev gülümserken sırıttım. "Neye gülüyorsun acaba?" Alev gülümsememeye çalışırken konuştu. "Hiç."

Biraz daha konuştuktan sonra bir anda Alev'in telefonu çaldı, o tahminimce mutfağa geçerken Arya, Mira ve ben konuşmaya devam ediyorduk. Kısa bir süre sessizlik olduktan sonra Alev'den bir bağırış gelince hem abimin odasından, hem de bizden gelecek şekilde salondan "İyi misin?" sesleri çıktı. Alev telefonu kapayınca hoplaya zıplaya salona döndü, arkasından abim de gelmişti.

"Ne oldu?" "Abim boşmuş bugün, beraber vakit geçirelim dedi!" "Ne güzel canım, çok sevindim adına." Tekrar koltuklara geçtik, Mira ve Arya da kendi abilerini aradı, grup yaklaşık on beş dakikaya dağılacaktı.

"Görüşürüz kuzum, haberleşiriz sonra. Oğuzhan abiye selamlarımı ilet." Alev yanağımı öptükten sonra kapının içinde kalan dörtlüye el sallayıp merdivenlerden inmeye başladı, Alev'i uğurladıktan kısa bir süre sonra da Mira'yı ve ardından Arya'yı uğurladım, en sonunda evde sadece abim ve ben kalmıştık.

Annemler ikisi beraber kaçamak yapıp bir yerlerde tatil yapmaya bayılırlardı, abim, her ne kadar çoğunlukla evde olmasa da ablam ve beni de kendi başımızın çaresine bakabileceğimiz için beraber bırakırlardı.

Abimle konuşmayı tercih etmeyeceğimden dolayı salondaki Playstation konsollarından birini alıp yukarı kata, odama çıktım. Konsolu odamdaki Playstation'a bağladıktan sonra yatağımda oturur pozisyonda durarak oyunlara göz gezdirdim, Stardew Valley şu an zevk verecek gibi duruyordu.

Uzun bir süre Stardew Valley oynamıştım ki kapım yavaşça açıldı, odama gelen kişi abimdi. Ses çıkarmayarak yanıma oturdu, laf olarak dökemese de sabahki hareketi için özür dilemeye geldiğini çok iyi biliyordum. Anlık kırılmıştım, bu demek değildi ki onunla küs kalacaktım.

Kafamı yavaşça omzuna yasladım, aynı zamanda oyunu oynamaya devam ediyordum. Uzunca bir süre sessiz kaldı, en sonunda konuştu. "Bilerek sert çıkışmadığımın farkındasındır zaten, bir anda boşluğuma gelmişti Ekin, yoksa cidden sinirleneceğim bir konu değildi. Özür dilerim." Derin bir nefes aldım. "Anlık kırılmıştım ama düşününce ben senin yerinde olsaydım ben de aynı tepkiyi verirdim, daha az agresifini sadece. Sorun değil abi."

Abimle kendimi bildim bileli böyleyizdir, cevizin kabuğunu doldurmayacak nedenler ile çatışır hemen ardından barışırdık. "Ne diyeceğim, tam olarak gönlünü alayım, haftaya lunaparka gidelim mi?" Lunapark kelimesini duyduğumda gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. "Olur!" Küçüklüğümüzden beri abimle lunaparklara bayılırdık, uzun süredir de gitmiyorduk. Kısa bir süreliğine sarıldıktan sonra konuştum.

"Sen de oynayacak mısın?" "Ne zaman bunu soracaksın diye bekliyordum." Tepkisine güldüm, odamdan çıkıp ikinci konsolu almaya salona indi. Ben de o sırada oyunun çift oyunculu versiyonunu açıyordum.

Abim odama geri geldiğinde bir buçuk saate yakın bir zaman boyunca aralıksız bir şekilde oyunu oynamıştık, bir anda evin kapısından açılma sesi geldi. Abime döndüm. "Annemler mi geldi?" "Sanmam, en az bir haftaları daha var onların." "O zaman..." Aklımıza aynı anda gelen kişiyle hızlıca odamdan çıkıp merdivenlerden indik.

Kapının önünde ablamı gördüğümüzde abim de ben de koşarak resmen ablamın üstüne atladık. "Sakin, kaburgalarımı kıracaksınız!" Güldük, ardından sarılmaya devam ettik. "Nerelerdesin abla ya, çok özledik seni." "İş güç vakit bulamıyorum kuzum, ben de sizi özledim."

Aklıma gelen fikirle gözlerim büyüdü. "Üçümüz de buradaysak, film gecesi yapalım! Lütfen lütfen lütfen." Abim yalvarır hâlime kahkaha attı. "Bana uyar." Ablamsa gülümsüyordu. "Hayır demek haddime değil böyle bir istekte." Ablamın bana hayır diyemeyeceğini biliyordum. "Ama puding yapalım, ve mısır da patlatalım! Küçükkenki gibi." Başlarını salladılar ve film hakkında fikir alışverişi yapmadan mutfağa koşturduk. Malzemeleri çıkardık, ardından mısırı patlatmaya ve pudingi yapmaya başladık. Ablam bizi sandalyeye oturmuş izliyordu, abim pudingi yaparken ben de mısırı patlatıyordum.

Puding katılaşırken patlattığım mısırları unutup bir kaşık aldım ve tenceredeki pudinge daldırdım, kaşığı ağzıma yerleştirmemle bağırmam bir oldu. Ablam kahkaha atmaya başladı, abimse gülmemek için zor duruyordu. "Ne gülüyorsunuz ya?" Bunu dememle abim de kahkaha atmaya başladı. Trip atar bir edayla mısırların başına döndüm, ablam da içecek bir şeyler çıkarmıştı buzdolabından.

Etrafı temizledikten sonra yiyecek ve içeceklerle salona girdik ve bizi bekleyen hararetli bir film tartışmasıydı. Her ne kadar yaşımız geçeli çok olsa bile film için İnanılmaz Aile'de karar kılmıştık.

"Keşke annemler de olsaydı." "Haftaya geliyorlar zaten, doğum gününde de böyle yaparız." Doğum günüm. Hayatımdaki güncel en önemli maçın olduğu gün. "İzem yorgun yorgun film izlemek ister mi ki?" Ablam maçımı hatırlamıştı, gülümsedim. "Neden yorgun olacak ki?" Abimin kafasına taş falan mı düşmüştü? "Maçı var ya Arda?" Jetonu düşmüştü sonunda. "Doğru doğru, özür dilerim kafa kalmamış ki bende." Ardından konuşmayıp filme daldık. Filmi bitirdikten sonra boş kalan kap ve bardakları mutfağa yerleştirip odalara geçiş yaptık. Ben de odama geçtikten kısa bir süre sonra sıkıntıdan uyuyakalmıştım zaten. 

benimle kayboldun, vuralWhere stories live. Discover now