➥ fourteen

132 8 47
                                    

Alev ve abim de gondoldan eğlenmiş duruyorlardı ancak ben ve İsak kadar eğlendiklerini sanmıyordum, onlar eğlencelerini zaten çarpışan arabalarda yaşamışlardı. İsak'la ellerimiz hâlâ birleşikken yavaş yavaş gondoldan iniyorduk, yüreğim heyecandan ağzıma gelmişti resmen. Abimlerle yan yana geldiğimizde ani refleksle elimi İsak'ın elinden çektim. Alev bir yere dalmış gibiydi. "Alev, nereye bakıyorsun?"

Baktığı yerin peluş oyuncak kazanılan oyunların olduğu stant olduğunu gördüğümde gülerek Alev'in koluna girdim. "Gel hadi." "Çok merak ediyorum şu peluş oyuncak sevdan ne zaman bitecek?" Abim ve İsak'a döndük, Alev konuştu. "Sanırım hiçbir zaman Arda." Standın olduğu yere geçtiğimizde görevli olan çocuk bize döndü.

Oğlana baktıktan sonra Alev'in bana baktığını hissettim, ona döndüğümde hislerimde haklıydım. Yüzüme göz devirip kulağıma yaklaştı. "Çocuk çok yakışıklı değil mi?" Çocuğa bir kez daha göz gezdirdim ve Alev'e yüzümü buruşturdum. "Aman, ne anlarsın sen!"

Ben Alev'e dil çıkarırken kolumdan çıktı ve stanttaki silahlardan birini aldı. Alev silahı aldığı gibi abim omuzlarının üstünden silahı Alev'den aldı. "Hayırdır?" Alev'in tepkisine güldüm. "Hayrın sonu bayırdır canım. Ben oynayacağım." Alev teslim olurcasına ellerini kaldırırken geri çekildi. Abimle çok hırslı karakterlerde büyümüştük, en çok benzediğimiz yanımız hırsımız olabilirdi.

Ben abimi izlerken elime dolanan bir elle sürüklenmeye başladım, elimi tutan kişi İsak'tı. "Nereye ya?" Beni cevaplamayıp biraz daha sürükledi, en sonunda pamuk şeker tezgahının önünde durdu. Cebinden cüzdanını çıkardı ve çalışan adama iki pamuk şeker istediğini söyledi, pamuk şekerleri alıp cüzdanından çıkardığı parayla ödedi ve cüzdanını geri cebine koydu. Ellerimiz hâlâ daha birleşikken, bugün ikinci defa ellerimiz uzun süre birleşikti, tek eliyle tuttuğu iki pamuk şekeri de bana uzattı, ben de birini aldım.

"Nereden aklına geldi pamuk şeker almak?" "Bilmem, seversin diye düşündüm. Hem Arda ve Alev'i de biraz yalnız bırakmak lazımdı." Güldüm. "Doğru düşünmüşsün, pamuk şekeri çok severim." Gülümsedi, ardından iki eli de dolu olduğu için elindeki pamuk şekeri ısırmak zorunda kaldı. İsak ısırmaya çalışırken kahkaha atıyordum, görüntüsü fazla komikti. Fakat pes etmeyip ellerimizi ayırmadan pamuk şekeri yemeyi başardı. Ben de aynısını yapayım derken pamuk şekeri yanağıma bulaştırdım, kahkaha atma sırası ondaydı. Elini elimden çekti ve yanağımdaki pamuk şeker parçasını aldı, yanaklarım kızarıyordu. Bir süre etrafı dolaşarak, bu sefer ellerimizle, pamuk şekerlerimizi yedik, ardından tekrar el ele tutuşurken Alev ve abimin yanına dönme kararı aldık. 

Abimlerin yanına geldiğimizde Alev'in elindeki peluş oyuncağı fark ettim ve yüzümdeki gülümseme büyüdü. Kimse konuşmuyorken gözüme takılan dönme dolap ve aklıma gelen ani fikirle İsak'ın zaten tutuyor olduğum elini çekiştirip hızla dönme dolaba ilerlemeye başladım. Boş kalan son birkaç kabinden birine girdik ve yan yana oturduk, elim hâlâ İsak'ın elindeydi.

İsak gülerek konuştu. "Abinleri tekrar yalnız bırakalım mı istedin?" Omuzlarımı silktim. "Hiç, öyle bir anda aklıma geldi. Seversin diye düşündüm." Kurduğum cümleyle İsak'ın gülümsemesinin sırıtışa dönüştüğünü görebiliyordum. Gözlerimi İsak'ın yüzündense ellerimize indirdim, gülümsemem çenemi ağrıtıyordu.

Kısa bir sessizlikten sonra İsak konuşmaya başladı. "Sizde kaldığımız geceyi hatırlıyor musun hiç İzem?" O gece olanları aklıma getirdiğimde yüzüm kızarmaya başlamıştı. "Pek hatırlamıyorum, malum biraz içince." Yüzümü cama çevirmiştim, İsak'a bakarsam domatese dönecektim yoksa. Birkaç saniye sonra duyduğum hareketlenmeyle birlikte çenemde hissettiğim parmaklarla yüzüm İsak'a dönmüştü, nefesini yüzümde hissedebiliyordum.

Fısıltı gibi bir sesle konuştu. "Ben hatırlıyorum ama." Utançtan ölecektim, göz göze gelmemek için gözlerimi yavaşça kısarak kapattım. Aniden dudaklarımda hissettiğim baskıyla gözlerim merakla açıldı, İsak beni öpüyordu. Birkaç saniye daha dudaklarımız birleşik kaldıktan sonra benden bir hareket gelmeyince İsak yüzünü yüzümden uzaklaştırdı.

İsak yüzünü benimkinden uzaklaştırırken gelen ani cesaretle bu sefer ben yüzümü İsak'ın yüzüne yakınlaştırdım. Dudaklarımız tekrar birbirini bulduğunda İsak'ın elleri yanaklarımı buldu, zaten dip dibe olmamıza rağmen daha da yakınına çekiyordu beni resmen. Kollarımı boynuna doladım, Tanrım ne yapıyordum ben?

Birbirimizden ayrıldığımızda nefes nefeseydik, uzun bir süre boyunca kollarım İsak'ın boynunda, İsak'ın elleriyse yanaklarımdaydı. "Seni seviyorum İzem."

Dönme dolaptan inene kadar konuşmadık, ikimiz de kıpkırmızıydık. Dönme dolaptan indiğimizde, yüksek ihtimalle bizden sonra binmiş olan, abim ve Alev'i bekliyorduk. Onların kabini de zemini bulduğunda yanlarımıza geldiler. Alev'in yüzü kireç gibiydi, koluna girip yürümeye başladım.

"İyi misin? Betin benzin akmış." "İyiyim iyiyim, biraz fenalaşır gibi oldum ama iyiyim şu an." Alev'in klostrofobisi vardı ve eminim ki kabine binmeye abim ikna etmişti, kendi isteğiyle hayatta binmezdi.

"Asıl sen iyi misin? Kıpkırmızı olmuşsun!" Gözlerimi Alev'in yüzünden yere doğru kaçırdım. "İzem söylemek için yedi saniyen var! Söylemezsen Ferdi üzülürmüş." Ferdi adını duyduğum gibi bakışlarım Alev'i buldu, kırmızı çizgimden vurmuştu ve ihanete uğramıştım resmen.

"Ferdi'yi karıştırma bu işe!" Alev'in kolundan çıktım ve beni daha da sıkıştırmaması için abime sokuldum. "Abi bir şey de şu cadıya, sıkıştırıyor beni!" Abim hâlime kahkaha atmaktan başka hiçbir şey yapmadı, klasik abim.

Önümüzdeki Alev arkasına dönüp beni sorgulayamamanın verdiği hüzünle ters ters bakarken ben de ona öpücük yolladım. En sonunda arabaya vardığımızda bu sefer istekli bir şekilde arkaya oturdum, yanımda Alev oturuyordu. Önde de Alev yerine İsak vardı. Kafamı Alev'in omzuna yaslamıştım, bir günde yaşanan tüm bu adrenalin yormuştu beni. Alev de kafasını benim kafama yasladı, telefonuna bakıyordu.

Alev oturduğu yerde dikleşirken ben de kafamı kaldırdım. "Sanırım magazine düşmüşüz." "Ne?" İsak'la aynı anda korkuyla verdiğimiz tepki abimin ve Alev'in şüphesini çekmişti ancak laf etmediler.

Magazine verilen fotoğraflarda bir şey yoktu, bilet alırkenki bir fotoğrafımız, biz pamuk şeker almaya gitmişken abim ve Alev'in sarılıyor olduğu bir fotoğraf ve birkaç tane de dörtlü fotoğrafımız vardı sadece. Dönme dolap yoktu, rahat bir nefes aldım.

Sessiz geçen araba yolculuğunun sonlarına gelirken abim ve İsak fısıldaşıyorlardı. En sonunda İsak arkasını dönüp konuştu. "Kızlar, yarın evimde doğum günümü kutlayacağız, haberiniz olsun."

"Yarın senin doğum günün mü?" Fazla şaşırmıştım sanırım, Alev yüzüme gülüyordu, İsak'sa kahkaha atmıştı. Kahkahasını bitirip kafa salladı. "Evet İzem, yarın doğum günüm."

"Partide sizi de görmeyi beklerim." Benim yerime Alev konuştu. "Tabii ki orada oluruz, hiç merak etme." Abimin İsak'ı dürtmesiyle İsak tekrardan lafı aldı. "Bir de, Arya'yı da getirebilir misiniz?"

Alev'le aynı anda birbirimize dönüp sırıttık. "Tabii ki, onsuz olur mu?" İsak gülümsedi ve önüne döndü. Kısa bir süre geçtikten sonra evinin önüne gelmiştik zaten. Diğerlerinin de arabadan çıkıp vedalaşmasını bekliyordum ancak arabadan tek çıkan bendim. Alev İsak'a arabadan el salladı, abim camını indirip tokalaştı, veda sırası bana geldiğinde hafiften çekinerek kollarımı boynuna doladım. Kısa süreliğine kollarını belime doladıktan sonra kulağıma doğru eğilip konuştu. "Yarın görüşürüz İzem." Gülümsedim. "Görüşürüz İsak." Yüzümde salak bir sırıtışla ön koltuğa bindim ve kemerimi bağladım.

benimle kayboldun, vuralWhere stories live. Discover now