9. ACEMİ ÇIRAK VE USTASI

392 40 243
                                    

Oy verip yorum yapmayı unutmayalım lütfen :)

Artemisia J. Keyifli okumalar diler!

Bölüm Şarkısı:
Esterly, Austin Jenckes,
This Is My World

9. BÖLÜM:
"ACEMİ ÇIRAK VE USTASI"

Kurt adamlarını, deniz kızlarını ve bir sürü efsaneleri kitaplardan okumuş, merakla dizilerini, filmlerini izlemiştim.

Ergenliğini normal bir şekilde yaşayan her genç gibi, okuduklarımın, izlediklerimin gerçek olmasını dilemiş, bir gün onlar gibi olmak istemiştim. Hatta bir keresinde, küçükken Winx perilerine özenip, takma kanat takmıştım kendime. Sonra ellerimle değişik şekiller yaparak dönüştüğümü var sayıp kendi yatağımdan kardeşim Aykut'un yatağına zıplamıştım. Tabii o zaman bu zıplama bana uçma gibi geliyordu.

Sanırım, olmak istediğim şeyi dilerken Tanrı'nın, Deva'nın deyimiyle Tanrıların dilek kapısı açıktı çünkü birazdan iki tane insanın kurta dönüşümünü canlı olarak izlemenin başka bir açıklamasını bulamıyordum.

Evet, bu ikisi Can ve Güzay oluyordu.

Birkaç gündür Halaskar'da av yakın diye bir laf dolaşıyordu. Bunu Alkan'a sorduğumda yakında ava çıkıyoruz, demişti bana. Bu avın, normal bir hayvan avı olmadığını anlayacak kadar zaman geçirmiştim bu dünyada.

Can ve Güzay da av yaklaştığı için Halaskar'ın yukarısındaki ormanda, dönüşmeye hazırlanıyordu. Onlara niye şimdi dönüşeceksiniz diye sorduğumda, avın geldiğini, av zamanında hüsrana uğramamak için şimdiden kaslarını ısıtıp, dönüşerek kendini ava hazırladıklarını söylemişti. Bunu bu dünyadaki herkes yapıyormuş, avdan önce dönüşüp gerçek formlarında zaman geçiriyorlarmış. Güçlerini deniyorlarmış. Bunu uzun bir yolculuğa çıkmadan önce bakıma giren bir araç gibi düşünebilirsiniz.

Yeryüzüne çıkacaklarını öğrendiğimde Güzay, "Sen de gelmek ister misin?" diye sordu bana. "Yarın bir gün gözünün önünde dönüştüğümüzde şoka girmen pek iyi bir durum olmaz."

İlk başta bir cevap verememiştim. Ağzım açık kalakalmıştım. Bir yanım git, gör diyordu ama bir yanım da ne işin var, kalp krizi geçirip ölme ihtimalin fazla yüksek diyordu. En sonunda Erba beni gaza getirmiş, ben de olacağım yanında deyince "Tamam," demiştim. "Geleceğim."

Geldiğimiz tünele girmiş, ormana çıkmıştık. Yeraltı çok karanlık değildi, loş bir havası vardı ama yeryüzüne çıktığımız anda güneş ışıkları gözümüzü hemen kamaştırmıştı. Gözlerimi bir müddet sürekli kırpıştırsamda alışmam çok uzun sürmemişti bu yoğun ışığa. Dördümüz, ormanın derinliklerine doğru ilerlemiş, hemen önümüzde yürüyen Güzay ve Can durduğunda biz de durmuştuk.

Can ve Güzay birbirlerine kısa bir bakış attı. İkisi de birden soyunmaya başlayınca şaşkınlıkla Erba'ya baktım. "Dönüşünce kıyafetleri parçalanır. O yüzden çıkartıyorlar, kıyamadılar."

Güzay, Erba'nın dediğini duymuş, üzerindeki kısa kollu tişörtü çıkartırken, "Şehir merkezinden baya uzağız ve her dönüşümde kıyafetlerimizi parçalarsak yakında Halaskar'da çıplak olarak dolaşırız." diye bir açıklama yapmıştı.

"Güzay, ben pantolonumu çıkarmasam?" Can, birazdan kurt adama dönüşecekti ama şimdi masum bir bebek gibi Güzay'a bu soruyu soruyordu. Arkasına dönüp bize kısa bir bakış attı. "Ayperi var ya, utanıyorum."

ORENDA: AYPERİWhere stories live. Discover now