11. HER ŞEYİN SEBEBİ VAR

257 36 121
                                    

Oy verip yorum yapmayı unutmayalım, lütfen.

Artemisa J. keyifli okumalar diler

Bölüm Şarkısı:
Melanie Martinez,
Void

11. BÖLÜM:
"HER ŞEYİN SEBEBİ VAR"

Her aile çocuklarını korur muydu?

İstisnalar her yerde vardır ama benim ailem beni koruyordu. Bir yağmur yağsa şemsiyelerini bana uzatır, Güneş tenimi yaksa kendilerini bana siper ederlerdi. Ben Dünya'dayken fırtına görmemiş bir söğüt ağacıydım.

Arnina adındaki dünyada ise her şeyden korunan o söğüt ağacına bir ok saplanmıştı.

Normalde bu durumu garipserdim. 21. yüzyıldayız, okla vurulmak ne yahu, derdim. Dünya'dayken... Ama Dünya'da değildim ve burada bu olayı yaşamak hiç garip bir şeymiş gibi gelmiyordu.

Ölür müydüm peki?

Alkan'ın endişeli suratını gördüğüm her an kesinlikle kan kaybından ya da zehir denilen şeyden öleceğimi düşünüyordum.

Zaten benim gibi birini bu dünyaya atarsalar bu kadar yaşardım. Hatta bu zamana kadar gelmem bile bir mucize olabilirdi.

"Zehirli değil."

Alkan'ın kucağındayken bir ara bilincimi kaybetmiş ve bayılmıştım. Gözlerimi açtığımda ise kendimi Halaskar'da müşadele odaların birinde bulmuştum. Ben baygınken sol omzumdan ok çıkarılmış, yaram sarılmış, koluma omuzluk takılmış, akan kandan da örnek almışlar, bilmediğim yöntemlerle incelemişlerdi ve o yöntemlerin sonucunda kanımda zehir bulunmamıştı. Sıradan bir ok yemiştim neyseki.

Alkan'ın şakaklarını ovalayarak rahat bir nefes aldığını görebiliyordum.

"Bir müphemin ava katılması ne demek? Bu nasıl bir saçmalık?"

Bunu diyen, ismini bile bilmediğim, Tosun dedenin yanında duran orta yaşlı kadındı. Kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama değeri Tosun dedeyle eş değer gibiydi.

Alkan, uzandığım sedyenin boş tarafına oturmuştu. İsmini bilmediğim teyzenin konuşmasıyla da Deva'yla Vlad'a bakarak gülmüştü. Bu gülüşün mutluluktan olmadığını söylememe gerek olmadığını düşünüyordum.

Beni dinlemezseniz olacağı buydu.

Deva'nın kendisini suçlu hissettiğini görebiliyordum. Stresle parmaklarıyla oynuyor, derin nefesler alıp veriyordu. "Kötü bir niyetimin olmadığını biliyorsunuz. Ayperi hâlâ buraya alışamadı, adapte olmakta zorlanıyor ve Kraliyet'e ait tüm adamlar onu arıyor. Bu şekilde devam etmesi onun yakalanmasına sebep olur diye düşündüm."

"Ama senin bu yaptığın, yüzme bilmeyen birisini birden dalgalı ve köpekbalıklı bir denize atmakla eş değerdi." dedi Alkan, çıkarılan oku göstererek. "Sonuç ise belli. Tamamiyle aptallıktı Ayperi'nin gelmesi. O ok, biraz yana doğru saplansaydı şu an Ayperi'nin cesedinin etrafında bu konuşmayı yapıyor oluyorduk."

Canım acıyordu, ayrıca gerçekten ok biraz daha yana kaysaydı kalbime saplanacaktı ve ben ölmüş olacaktım ki böyle bir durumda ben de Anka'nın soyundan gelmek isterdim, bütün bunlar doğruydu ama kendimi hasta gibi de hissetmiyordum.

Bunun yanı sıra şu an bu sedyede yarı çıplak bir halde uzanmak da bana iyi gelmiyordu. Bu yüzden sağ kalan elimden destek alarak doğruldum, ayrıca tüm okların Deva ve Vlad'ın üzerinde toplanması da hoşuma gitmemişti. Teklifi onlar etmişlerdi ama istemeseydim de gitmezdim. Günün sonunda bunun kararı bana aitti, kararımı vermiştim ve şimdi de sonucuna katlanıyordum.

ORENDA: AYPERİWhere stories live. Discover now