GEÇMİŞTEKİ KİŞİ

36 5 4
                                    

16 yıl sonra

Silahımı masaya koydum ve yemek yemek için para alıp odamdan çıktım. İlk önce emirin yerine getirildiğini haber vermem gerekiyordu. "İşin hızlı bitmiş." Duvara yaslanan Cenk'e baktım.   "Neden orada duruyorsun eğitim de olman gerekmiyor muydu ?" Cenk, siyah gömleğin düğmelerini açmaya başlayınca, "Cenk kes şunu! Gene hangi sapıklığın peşindesin?" Bu çocukta ki sapıklık nereden geliyor acaba? Sırtını gösterdiğinde, "Bunu kim yaptı?" Sırtındaki yaranın durumu beterden de beterdi ama bu yara siyahtı. " Cadılar mı?" Cenk kafasını salladı, "Görevdeydim, iyileştirme gücünün olduğu duydum." Bunu mu iyileştirecektim ben? Sırtını ikiye bölse tam olucakmış. "Cenk, ben doktor değilim ve bu büyük yarayı iyileştirmem." Cenk gömleğini geri giyerken, "Lanetlendin sen Luna. Hatta karanlığın lanetini aldın lütfen yalan konuşma. İyileştirebileceğini herkes biliyor." Evet, iyileştirebilirdim ama o gücü de kontrol etmek zordu. "Geçmiş olsun." Diyerek onu yanlız bırakacaktım ki, "Seni bu yüzden almadım yetimhaneden." Katil gelmişti demek. "Almasaydın o zaman. Beni de al diye ısrar eden ben değildim." Hayır, ben de insan öldürdüm ama onlar suçluydu fakat o bir de olsa masum bir insanı vurmuştu gözlerim önünde. "Yarayı iyileştirecek misin yoksa acı mi çekeceksi ? Altıncı kuralı ne çabuk unuttun. Arkadaşlarına her daim yardım et." Bir katilin dediği şeyi yapmayacaktım ve o gereksiz yazılan kuralları da uymayacaktım. Mürekkebe yazık valla. "Sen bir katilsin. Benim öz gibi olan abimi vurdun! Gelmiş bir de senin emreni dinleyeceğim. Sen onu rüyanda bile göremezsin." Atilla derin bir nefes aldı. "Peki, Cenk aşağı katta doktor var. O halleder." Cenk merdivenlerden inerek, "Eyvallah!" Diyerek bizden uzaklaştı. Arkamda ki pis katili öldürmemek için zor tutuyordum. Bende bir şey demeden aşağıya inecektim ki, "Luna en son ki emreni kimden aldın?" Ona dönerek, "Neden söyleyim ki?" Bir adım yaklaşarak, "O öldürdüğün karanlığın lanetini bozan tek kişiydi onu tanıdığını düşünüyordum ama tanımıyormuşsun."  Tek mi? Ben mi öldürdüm onu? Benim lanetimi tek bozabilen kişiyi mi? İnanmamak istercesine kafamı salladım. "Hayır, bu doğru değil o suçluydu. Evraklarda öyle yazıyordu." Yutkundum. "Korumalarınıda öldürmüşsün ve cadıları da bunu nasıl becerdin? Gücünü kulanman yasak biliyorsun." Çağan adlı bir üst düzey suikastçi vermişti. Kahretsin! İnanamıyorum, ne olucaktı şimdi? "Gücümü kullandım çok koruması vardı. O adam galiba lanetimi durduracak bir şeyler yapıyordu. Onu öldürdüğüm sırada gücüm durdu." Atilla derin nefes verdi. Ölmüştü, ben öldürmüşrtüm onu. "Atilla ne olucak şimdi?" Bana yaklaştı, "İdam edileceksin." Korku ile onun gri gözlerine baktım. Hayır, ölmek istemiyordum. Hızlı nefes alıyordum sakin ol Luna. Geçecek, sen yeterli sakin ol. Bunu sürekli tekrar edip dururken birden Atilla bileğimi tuttu, "Gücünü kulanman yasaktı." Gümüş yılan bileğimi sarmal bir biçimde sardı ve birden dişlerini etime geçirdi. Bağıracaktım ki eli ile ağızımı kapattı. "Gücünü emicek, çok güzel bir bileklik değil mi?" Dalga geçmeyi bırakmayı denesin bence. Bu çocuk hep sinirimi bozuyordu. Eğitim bitmiş olmalıydı ki Açelya geldi. "Luna! Ne yapıyorsun ona?" Koşarak yanıma gelecekti ki bir adım kala, "Masumu öldürdü, katil bir arkadaşın yanında duracak değilsin de mi?" Masum mu? Katil mi ? Kendimde değildim evet bunlar bir rüyaydı. Uyandırdım yakın da değil mi? Açelya, dönük gözlerle bana baktı. Şu eline çekse konuşacaktım. "Luna bu doğru mu? Hayır, o öyle biri değil senin gibi masum öldürmüyor!" Eğitimden çıkan suikastçiler buraya taplanmaya başlamıştı. Atilla elini ağızımdan çekti, "Bahçeye gel Luna. Gelmezsen ne olucağını benden daha iyi bilirsin." Diyerek merdivenlerden indi. Yere yığıldığımda şaşkınlık içersinde ağlamaya başladım. Korkuyordum hem de çok. Bana o emri veren adamı cehenneme göndermeye o kadar çok istiyordum ki... Açelya bana su getirmişti. "Luna... " O da diyecek söz bulamadı. "Masum öldürdüğün doğru mu Luna?" Eren de burayadaymış demek. Ağlayarak kafamı evet anlamında salladım. Atilla çok ciddi konuşuyordu. Şaka olmasını o kadar çok istiyorum ki ama değildi. Göz yaşlarımı sildim. Bileğimde ki şu gümüş yılan çok acıtıyordu. "Benim gitmem gerek size iyi geceler." Hızlı adımlarla bahçeye çıktım. Atilla ise elinde bir bıçak ile beni bekliyordu. O bıçak ona küçükken saldırdığım bıçaktı. Yanına gittim. "Kaldığımız yerden devam edelim mi?" Pisikolat gibi sırıtmasına aşırı gıcık oluyordum. "Evet edebiliriz." Ona karşı koyamazdım. Bilerek buraya gelmiştik. Her yerde kamera vardı. Atilla, "Lanetinde ışınlanma var. O gümüş yılan sana etki edemez. Lanetlerde işe yaramaz." Işınlanma mı ? Şaşırmıştım, kendimi hiç suikastçi gibi hissetmiyordum şuan. Atilla her an herşey yapabilirdi. Tetikte olmalıydım ama şunu unutmamalıydım ki saldırmak yok Luna sadece kendini savun. Bıçağı bezi ile sildi. "Çok güzel bir bıçak değil mi?" Ve bıçağı sapladı...

Devam edecem...

Karanlığın AcimesiWhere stories live. Discover now