AY IŞIĞI

11 3 0
                                    

Luna (Soyadı bilinmediği için buraya yazmıyorum.)

Anna'dan kolumu sertçe çektim ve hızlıca odama gitmek için asansöre bindim. Odama geldiğimde hemşire ve doktor beni bekliyorlardı. "Luna neredeydiniz? Odanızdan çıkmanız yasak, siz de biliyorsunuz." Onları umursamadan dolabı açıp kıyafetlerimi aldım. "Ah, Luna! Beni dinliyor musun?" Doktora bakmadan, "Evet,.dinliyorum doktor. Ben iyiyim, sizin o işe yaramayan ilaçlarınızı almaktan sıkıldım. Yapmam gerek işlerim var benim." Sırlarından itterek çıkarttığım da, "Luna bunu yapamazsın!" Kapı kitliyip üstümü giyinmeye başladım. Attilla'ya ne olmuştu öyle? Neden bende olmamıştı? Olmaması tabii ki de daha iyiydi ama neden onda? Onda olup da bende olmayan şey neydi? Yeşil sade tişörtümü düzelttikten sonra saçımı öylesine tarayıp,telefonumu cebime koyup kilidi açtım. Şükür gitmişlerdi. Asansöre bindiğim de yerde kan izlerinin olduğunu gördüm. Ben bindiğim de var mıydı ki? Zemin kata gelince asansörün kapısı açıldı. Karşımda tam bir kan göleti duruyordu. "Buraya ne oldu?" Dediğimde, birisi bileğimden tutup beni asansörün içinden çekti. "Hey, gölete mi bakacaksın yoksa bana mı?" Can'dı bu. "Can, sana anlatmam gereken şeyler var ama bana arabanın anahtarını vermen lazım." Can,.Attilla'nın en yakın arkadaşıydı. O yüzden sıkıntı olmaz diye düşünüyordum. "Ah, pekâlâ gel benle o zaman." Hastaneden çıktığımız da da yerlerde kan izi vardı. "Bunlar Attilla'nın mı?" Diye sorduğumda Can bana baktı. "Ne?" Şaşkın yeşil gözleri ile bana bakıyordu. "Tabii sen bilmiyorsun. Arabaya geç yoldayken anlatacağım." Can sürücü koltuğuna oturdu bende oturduğunda, "Luna sen ne geveliyorsun? Daha bir veya iki saat önce konuştuk ve gayet iyiydi." Kemerimi taktım. "Can şu dikenli hapishanelerin olduğu yeri biliyorsun değil mi? Oraya sürebilir misin?" Aravayı çalıştıran Can, "Luna bana anlatacak mısın? Hem ne işin var senin orada?" O da kemerini taktı, "Ben bir kraliyet soyundan gelen bir insanım ve bu kraliyetten gelen kişilerin güçleri varmış ama artık onlar bende yok. Güçlerim Attilla'da ve kraliyet kanı olduğu için güçleri kullanabilir. Kısaca böyle yani..." Can bana uzaylıymışım gibi bakıyordu. "Hadi sür şu arabayı sorgulamam gerek kişi orada eminim. Yoksa seni ara-" Arabayı aniden süren Can, "Attilla tehlikede yani. Dikenli hapishanenin amacı ülkeye çok zarar veren kişileri oraya tıkamak değil mi?" Can bana bakarken bir şey diyemedim. Duyduğum kadarıyla çocukluk arkadaşıydı. "Evet..." Demem bile cesaret istedi. Ortam gerginleşmişti. Camdan ağaları seyretmek birazda olsa bu arka arka öğrendiğim haberleri hafifletmişti. "Sen nereden buluyorsun? Hala tahta senin olman gerektiğini anlamıyorum. Dün herşey normaldi." Ona göre normaldi. "Attila anlattı. Bende bilmiyordum." Can çok derinden konuşarak, "Ölmeyecek değil mi?" Sesi titriyordu. "Hızlı sür şu arabayı." Zaman da önemliydi. Suikastçiliğin kurallarından biriydi. Zamanla oynamak tehlikeliydi. On dakika sonra vardığımızda hızlıca araban indim. Can'da benle beraber indikten sonra gördüğümüz manzara ile ağzımız açık kalmıştı. "Luna... Askerler... Patlamış mı?" Yerde beş askerin gözlerinden tutun beynin ve bağırsakların parçalarına bakıyorduk. "Bu... Aman Tanrım!" Dedim ve dikkatlice içeriye girdim. Hapisteki mahkûmlar duvarların yanlarına sinmiş bir şekilde yere bakıyorlardı. "Ne oldu burada?" Kimseden cıt çıkmayınca aşağıya inerek tüm katları gezdim. Can'da arkamdan geliyordu. En aşağıya kata geldiğimizde, "Burada da patlama olmuş Luna." Burada ki insanlarda aynı şekildeydi. "Bu korkunç!" Diyebilmiştim sadece. Yerde ki kanlara basmamaya özen göstererek kırık olan hapishaneye doğru gittik. "Attilla mı yapmış bunları? İnanmıyorum..." Can'da benimle aynı ya da daha fazla şaşırmış olmalı. Gördüklerimi sindirmeye çalışırken, "Onu hemen bulmalıyız Luna!" Diyerek koşmaya başlayan Can'ı takip etmeye başladım. Dışarıya kadar tekip ettiğimde,"Ne yapacaksın? Görmüyor musun şurayı ha? Can kendine gel. Üst seviyedeki herkese haber et ki Attilla'yı bulmak kolay olsun." Can beni pek dinlemiyormuş gibi duruyordu. "Ben... Luna üzgünüm seni dinlemedim ve dinlemeyeceğim. Binanın etrafına bakalım. Etler daha çürümemiş. Yakınlarda olmalı." Can önden giderek onu takip etmeye başladım. Binanın arkasına geldiğimizde, "Ah! Aman Tanrım! Attilla!" Diyerek koşan Can'ı takip ettim. Attilla sırtını duvara dayanmış bacaklarına karnına çekmiş ve ellerini yüzünü kapatacak şekilde oturuyordu. "Attil-" diyecektim ki Can beni susturdu. "Şu güç dediğin tam ne oluyor Luna?" Attilla'nın sesi çok uzaklardan ve soğuk geliyordu. "Sana ne oldu?" Yere çömeldim, "Attilla..." Ah neden kalbim çok kötü sızlıyordu? Can da sağ tarafa geçip yanına oturdu, "Attilla, Luna herşeyi olmasada anlattı. İyi misin?" Ellerini çeken Attilla'nın gözüne baktığımızda, "Hayır! İyi değilim!" Gözleri siyahtı! Ağlıyordu... "Aman Tanrım! N-nasıl olur?" Dediğimde Can'a baktım. O da şaşırmıştı. "Can, iyi değilim... Sürekli bir şey görüp duruyorum. Vicdanım sızlamıyor ama. Neden? Ben öldürdüm onları... Neden acı çekmiyorum?!" Kafasını vurarak ağlıyordu ve sadece bakmakla yetinen biz hiç bir şey demedik. "Ben... Hiç bu kadar korkmamıştım." Can'a ne yapacağız der gibi baktım ama o da bana baktığında ne yapacaz gibi bakınca Attilla'ya geri baktım. "Öldürün beni. Tek çözüm bu." Can ayağa kalktı. Belinde ki silahı çıkarttı. "Saçmalama Can!" Onu vurmayacaktı değil mi? Silahı doğrulttu, "Bu işi burada bitirelim Luna..." Hayır, hayır, hayır... Attilla, Can'ın elini tuttu ve başına iyice yaklaştırdı. Ayağa kalktım ve Can'ın bacağına tekme attım. "Kesin şunu!" Can yere düştüğünde elinden kayan silahı alıp belime koydum. Can, ne yapıyorsun der gibi bakarken Attilla'nın elinden tutup onu kaldırdım."Kendinize gelin." Bunu neden yaptığımı bilmiyordum ama öyle olması gerekiyor gibi hissediyordum. "Sargı getirir misin Can? Yaralarını saralım." Can hiç bir şey demeden gitti. "Luna, kendimi çocuk gibi hissediyorum." Siyah gözlerine baktım. Mavilerden eser yoktu. "Bura da mı söylenir ya da zamanımı bilmiyorum ama-" Attilla'nın konuşmasını yarıda bırakan Can'a içimden tüm bildiğim küfürleri söylemeye başlamıştım. "Getirdim, al." Can'ın elimdeki sargıyı aldım ve Attilla'nın gövdesini sarmaya başladım. Herkes sessizdi, bu ortamı bozmaya çalışarak, "Bitti, hadi gidelim." Can önden giderken, "Ne diyecektin? Sözün yarıda kaldı." Attilla'ya baktığım da o da bana bakıyordu. "Ah! Gözlerin düzelmiş!" Sevinçle bağırdığımda Can da bize baktı. "Dostum seni öldürmek istemiyorum ve eve gidince bu olayı baştan anlat." Diyerek arabaya bidi bizde binince sessizce evin yoluna koyulduk...

Devam edecek...

Çok bakışmalı bir bölümdü değil mi? Okuduğunuz için teşekkürler. İlk yazdığım kitap olduğu için hatalarım veya devrik cümlelerim olabilir kusura bakmayın.Diğer bölüm için lütfen beklemede kalın!

Karanlığın AcimesiWhere stories live. Discover now