5|HAİN

879 60 13
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum canlarım...

Türkü kısmını açarak okumanızı tavsiye ediyorum:)

🎶Aşık Mahzuni Şerif- Bu Yıl Benim Yeşil Bağım Kurudu

Yola çıkmamın üzerinden beş dakika geçmişti. Artık bu oyundan sıkılmıştım, kaç aydır üniformamdan ayrı bu şehre sıkıp kalmıştım. Şehirleri sevmeyi tam olarak altı yaşımda bıraktım, özgürlük istiyordum. Aradığım şehirde değildi, aradığım dağdaydı. Dağ kekiklerinin kokusundaydı, tenimi yakan güneşteydi, kekliklerin ötüşünde, yağan yağmurdaydı. Kısacası özgürlük benden çok uzaktaydı. Lokantanın önüne gelince durdum, burası Alparslan'ın beni getirdiği yerdi. Arabadan inip lokantaya baktım, içerideydiler. İki kadın vardı, timdekiler masada yerlerini almıştı. Suat usta servis yapıyordu. Derin bir nefes alıp rolüme geçtim, yüzüme bir gülümseme kondurup kapıdan girdim. Tüm bakışlar bana doğru döndü.

"Merhaba." dedim sanki çekiniyormuş gibi. Alparslan ayağa kalktı, burada bir onunla samimiyetim vardı, yani az olsa da...

"Hoşgeldin, gel." dedi karşısındaki sandalyeye oturmam için işaret ederek. Dediğini yapıp karşısına oturdum.

"Hoş geldin kızım." dedi Suat usta. Gülümseyerek "Hoşbuldum ustam." dedim. Buradaki herkesi tanıyordum ama bundan onların haberi yoktu. Hepsini ilk defa görmüşüm gibi inceledim.

"E tanışalım bari ben Bahadır, memnun oldum Nilgün." dedi.

"Ben de memnun oldum." dedim. Gözlerim yanındaki kişiye kayınca o da kendini tanıttı.

"Ben de Aytekin, memnun oldum." başımı eğdim hafifçe 'bende' dercesine. Sırayla baktım, onlar de kendilerini tanıttılar.

"Ben Berat, memnun oldum."

"Ben de Sakıp." dedi, geldiğim ilk gün onunla ve Serhatla karşılaşmıştım. Memnun oldum, dedim ima ile. Sırıttı.
Alparslan anlamaz gözlerle bakıyordu. Sakıp'ın yanındaki Serhat'tı

"Ben de Serhat, memnun oldum." dedi. Başımı eğdim hafifçe.

"Ve son olarak ben, adım Sercan Şahit." dedi soyadını da söyleyerek. Ceylan'ın babasıydı, düşünür gibi yapıp kaşlarımı çatarak "Ceylan Şahit adında birini tanıyor musunuz?" diye sordum. Şimdi onun da kaşları çatılmıştı ama aramızda fark yoktu o da bilerek çatmıştı ben de...

"Evet, kızım olur. Siz nereden tanıyorsunuz?" diye sordu, bilmez gibi. İçimdeki Anna sırıttı ama Nilgün yüzünde bulundurduğu ifadesini korudu.

"Bu gün derslerine girdim, oradan tanıyorum. Müsait olduğunuz bir zaman Ceylan hakkında sizinle konuşmak istiyorum." dedim, bu seferki ifadesi gerçekti. Olur, dedi.

Kadınlar içeri gelince onlarla da tanıştım. Ev sahibim Gül Teyzeydi, emekli öğretmenmiş. Yanındaki diğer kadın da Meryemdi o da hemşireymiş. Yemek güzel geçmişti, kaynaşmıştık. Alparslan şüpheleneceğim derecede bana yakın tavır takındı, timdekiler ise normaldi. Sakıp hariç, o daha bir samimiydi. Meryem bana çok sıcak davranmıştı, annesi Gül Hanım ise mesafeyi biraz korumuştu. Yemek bitince onlara yardım ettim, şimdi Meryemle mutfakta çay demliyorduk. Elindeki su dolu çaydanlığı kaynaması için ocağa bırakırken bana doğru döndü. Bir şey soracak ama çekiniyor gibiydi.

"Şey, Nilgün yanlış anlamazsan bir şey soracağım." dedi, "İstediğini sorabilirsin Meryem, çekinmene gerek yok." diye karşılık verdim onu rahatlatmak için.

"Alparslan abi ile aranızda bir şey mi var?" dedi. Kaşlarım çatık biçime geçerken onun gözlerine kilitlendim.

"Hayır, hem dün bir bu gün iki aramızda ima ettiğin gibi bir şey yok. Olamaz da." diye ekledim sert başlayıp sona doğru kısılan sesimle. İkna olmuş gibi tekrar çaydanlığa döndü.

KARANLIK| ASKERİ KURGU Where stories live. Discover now