12|KEÇİ

686 42 20
                                    

Bölüme uygun şarkı bulamadım, karışığım bu aralar bölümün size hissettirdiklerinden yola çıkarak aklınıza gelen şarkıyı buraya yazarsanız bölüm şarkısı yapmak isterim :)

E nasılsınız, uzun zaman oldu ha

Benim hayat monoton bir şekilde gidiyor, direksiyonu da bıraktım amaaaan ne olacaksa olsun be jdkdjd

Neyse bölüme geçelim çok tuttum sizi burada, bölüm demişken bir oy ve bir yorumunuzu alırım :)

Alparslan Korkut'tan...

Ali, onun kardeşiydi. Sevgilisi değil kardeşiydi. Daha yeni idrak ettiğim bu gerçek onun bedenini bana siper etmesiyle uçup gitti, önemi kalmadı. Önemsiz küçük detaylar uğruna ne çok şeyi feda ediyorduk. Korku uzun zaman sonra benliğimde kendini gösteriyordu, onu kaybetme korkusuyla yere çöktüm. Kollarımdaki bedeni bembeyaz olmuştu, o hali gözümün önündeyken aldığım nefes bile sanki bir dikenmişcesine kalbime batıyordu. Canımdan bir parçayı koparıyorlar gibi hissediyordum. Hastane koridorunda saatlerdir bekliyorduk, ameliyathane kapısı defalarca kez açılmış her açılışında dışarı koşarcasına çıkan hemşire içimizdeki korkuyu artırmıştı. Gözümü ameliyathane kapısından ayırmıyordum, sanki ayırırsam ölecekti sanki bütün yaşamı benim gözlerimin hareketine bağlıydı, bu çocuksu inanç... Her neyse. Timdeki herkes çok üzgündü ama bir kişi dikkatimi çekmişti; Sakıp. Sakıp'ı daha önce hiç böyle görmemiştim. Gözlerini karşısındaki duvara dikmiş kimseyle iletişime geçmiyordu, bütün bağlarını koparmış gibiydi.

Uzun ve sessiz bekleyiş koridorda bir ses duyulmasıyla bölündü. Sesin sahibini daha görmemiştik. İlk defa o an gözlerimi kapıdan ayırdım. Genç bir kadın "Nerede, arkadaşım nerede?" diye bağırıyordu. Bizi fark etmesiyle delirmiş gibi ağlayarak bize doğru koştu.

"Arkadaşım nasıl?" dedi yanımıza ulaştığında. "Hanginizi kurtarmak için atladı kurşunun önüne?" diye bağırdı. Nereden öğrendiğini bilmiyordum, muhtemelen nasıl olduğunu sorduğunda anlatmıştılar.

"Beni." dedim sadece, duyduğundan emin bile değildim fısıltı olarak çıkmıştı dudaklarımdan. Kadının ağlamaktan kızarmış gözleri önce beni buldu, sonra üzerimdeki Gökşin'in kanını.

"Senin suçun." dedi bana doğru gelirken. "Hepsi senin suçun!" diye bağırdı beni geriye doğru itekleyerek.
Timden bir kaç kişi onu durdurmaya çalıştı ama benim el hareketimle durmak zorunda kaldılar. İçimdeki ateşin daha da körlenmesi için kadının kızarmış gözlerinden ayırmadım bakışlarımı. En kötüsü haklı olduğunu bilip de bir şey yapamamaktı.

"Ona kendini sevdirmişsin. Hepsi senin suçun!" diye bir kez daha bağırarak beni itti.

"Ne?" diye bir soru döküldü dudaklarımdan.

"Ondan bütün sevdikleri gitti anlıyor musun? Babası gitti, annesi gitti, kardeşi gitti, timi gitti, herkes gitti. Sen de gitme diye kendi gitmek istedi. Çünkü bir kez daha bu acıya dayanamazdı! Hepsi senin suçun, seni sevmeseydi şu an içeride olmazdı!" diye bağırdı. Duyduklarımla oluşan içimdeki garip hisse anlam veremedim, beni seviyor muydu?

"Sen Gizem misin?" diye sordum.

"Adımı nerden biliyorsun?" dedi, sesi normal düzeye indi. Biraz da kısılmıştı.

"Gökşin söyledi, kardeşini bulmamı istedi, detayları senden öğrenecekmişim. Anlatır mısın?" dedim, her ne pahasına olursa olsun isteğini yerine getirecektim.

Gözlerini kaçırıp güldü, gülümsemesinin acıdan olduğu bariz bir şekilde ortadaydı.

"Ölürken bile tedbirlisin." dedi ağzının içinde. Sonra bana baktı tekrar "Sadece sana anlatabilirim." dedi, başımı salladım. Bir süre gözlerime baktı, ne gördü bilmiyorum ama "Onu seveyim deme, kırılırsın." dedi. Ne demek istediğini anlamamıştım ama beynim sanki benden habersiz dudaklarıma komut göndermişti ki şu kelimeler döküldü; "Ben onu kalbim buz tutmuşken sevdim, bir baktı buz tutmuş kalbimin güneşi oldu. Ondan gelen ölüm olsa başım gözüm üstüne."

KARANLIK| ASKERİ KURGU Where stories live. Discover now